9 Haziran 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 26

9 Haziran 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 26
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HARBİYE düşüncelerle oğlunun fikrine karşı çıkmıştı. Genç Harbiyeli annesini çok seviyordu. Ama Lalelili sevgilisini de unutamıyordu. Münasebetlerini, her iki ailenin de bilgisi altında, "meşru" laştıracak mahiyetteki teşebbüsü bu suretle yarım kalmıştı. Ama "Laleli- li sevgili" onun içinde daima yaşıyor- du Yasayacaktı. Kimbilir, belki iler- de daha müsait bir zamanda isteğine ulaşabilirdi. Dört yıldır "Lâlelili o sevgili'den gelen mektuplar itina ile saklanıyor- du. Bu mektuplar hâlâ şehid teğme- nin çok yakın arkadaşlarından biri- nin Siverekteki evinde muhafaza e- dilmektedir. Son rüya 1957 yılında Harb Okuluna gelen Ali Devresinin beşincisi ikincisiydi. (959-2) 28 Şubat 1960 da Teğmen oldu, Harb Okulu Öğrenci Alayı Teşkilâtında 1. Tabur Komutanlığı yapıyordu. 26 Haziran- da tatile girecekler, memleketi olan Ispartaya gidecek, anasına, babasına kardeşlerine kavuşacaktı. 26 Eylülde de Polatlıdaki Topçu Temel Kursuna başlıyacaktı. Bütün dileği kurmay ol- maktı. Genç Top. Tgm. Ali İhsan Kal- maz, kurmay olacak, yabancı ülke- lere gidecek, görecek, öğrenecek, iyi bir komutan olarak orduda hizmet görecekti. Kendi gayretiyle Fransız- ca öğrenmişti. Bir yıldan beri de in- gilizceye çalışıyordu. Arzusu daima yükselmekti. Çalışmak, okumak ve hizmet etmek.. Onun tek düşüncesi buydu Güzel konuşurdu. Kulelide ve Harb Okulunda milli bayramlarda daima o söz alırdı. İyi ve mert bir askerdi. Çok neşeliy- di: Bu neşesini çevresine de yayma- sını bilirdi. Konuşur, güler, güldürür- dü. 21 Mayıstaki Harbiye yürüyüşün- den sonra, neden bilinmez, üzerine birden bire bir durgunluk çökmüştü. Çevresinden kaçan bir hâli vardı. An- cak en yakın bir iki arkadaşı ile, o da çok az olmak kaydiyle konuşuyor- du. Kuleliden beri içtikleri su ayrı gitmeyen en yakın arkadaşı onun bu durgunluğunu ofarkediyordu. o Soru- yordu da. İnandırıcı bir cevap alamı- yordu. Teğmen Ali İhsan Kalmaz 21 Mayısa kadar "ölüm" sözünü ağzına almayan, böyle bir şeyi düşünmeyen elbette haklı olarak bir gençti. lüm"den söz açıyordu. Bir "ölüm düşüncesi onu devamlı olarak meş- gul ediyordu. Bu yadırganacak bir haldi. 23 Mayıs gecesi gördüğü bir rüyayı "sırdaş"ına ertesi sabah an- lattığında, iyice kuşkulu bir hali 26 vardı Rüyasında birisi kendisine iki ip uzatmıştı. İplerden biri kısa, biri uzundu. "Acaba ne demek bu?" diye soruyordu arkadaşına. Bu rüyayı na- sıl tâbir etmek gerekirdi? Arkadaşı birşey söylemedi. O, kendi rüyasını bizzat tâbire çalıştı. "Bizde" dedi "ip yola delâlet eder. Demek önüm- de Di uzun, biri kısa iki yol var." Rüya bir manasıyla, 27 Mayıs sa- bahı saat dört" sularında ogerçekleş- miş oldu. Anlaşılan tığ gibi genç top- çu teğmeni kendisine rüyasında uza- tılan iplerden "kısa"sma uzanmıştı ki. 22 yıl 26 günlük hayatı o sabah bir kör kurşunla sönüverdi. Yuvaya dönüş 07 Mayıs öğle vakti, her şey tekrar normale avdet etti. Harb Okulunun genç kahramanları bir eksiğiyle- muntazam gruplar halinde yuvaları- na dönmeğe başladılar. O gün ders yapılmadı. Zira öğrencilerin bü- yük bir kısmının şehir içinde nö- bet vazifeleri vardı. Harbiyelilere ve- rilen mermiler geri alındı. Yalnız va- zifeliler silâhla mücehhezdiler. Saat 15.50 de çalan boruya rağmen kimse dışarı çıkmak istemiyordu. Hepsinde sılasına kavuşan insanların sevinci vardı. Hepsi sanki yeniden doğmuş gibiydiler. (o Yuvalarında (kendilerini mesut hissediyorlardı. Saat 18 ya doğru harici kı- yafet değiştirilmiş, yerine dahili elbi- seler giyilmişti. Harb Okulunda her şey normaldi. Ancak onları yeni va- zifeler beklemekteydi. (Nitekim bir müddet sonra kumandanlığın peşpe- şe gelen emirleriyle yeni vazifelerini almağa başladılar. En mühim ve kut- si vazife kahramanlar yatağı Harb Okulunu muhafaza altında tutmaktı. Okulun emniyeti için tertibat a- lınması pek güç olmadı. Genç Harbi» velilerin ve teğmen ağabeylerin yar- dımıyla bu iş kolayca başarıldı. Bu emniyet tertibatı ilk gün şöyle alın- dı: Evvelâ bütün taburlar sırayla nö- bet tuttular. Harb Okuluna gelen ve alt yol tabir edilen kısımdan tâ Dik- men sırtlarına kadar uzanan geniş bir kuşak içinde alınan tertibat sol tarafta Tank taburuna kadar uzanı- yordu. Okulun arka kısımlarına Ye- dek Subay Okulu Öğrencileri yerleşti - rildi. Giriş yolunda ise daha sıkı mu- hafaza tertibatı alınmıştı. Heybetli tanklar bu kısımdaydılar. Tankların etrafını dahili kıyafetli ve makineli tabancalı Harb Okulu öğrencileri dolduruyordu. Dışarıdaki emniyet tertibatı ta- mam olunca iş içeriye kaldı. İçeride manzara bir hayli eğlenceli mahiyet arzediyordu. Zira sakıt iktidarın müntesiplerini muhafaza etmek ve kendilerine ogereken ihtimamı gös- termek için Harbiyeliler âdete birbir- leriyle yarış ediyorlardı! Ne var ki Okul Kumandanlığı buna da bir çare bulmakta gecikmedi. Nöbetler sık- laştırıldı ve her Hârbiyelinin vazife duygusuna hürmet edildi. İlk gün nö- betler geceli gündüzlü devam ediyor- du, Nöbet süreleri dört saatti. Ertesi gün 98 Mayıs günü saat 0 da çalan kalk borusuyla bütün Harbiye ayaktay- dı. Karşılıklı şakalaşmalar ve temiz- lik işleriyle saat 7 bulundu. Hep bir- likte kahvaltıya inildi. Kahvaltı çay, peynir, zeytin ve yumurtadan ihanet- ti. Saat 8 de dershanelere girildi. An- cak vazifeli öğretmenlerin çoğu daha mühim işlerin başındaydılar. Pek ta- bii olarak dersler boş geçti. Ancak Harbiyeliler bu boş saatleri de kıy- metlendirmesini bildiler. Dershane- lerde birbirlerine oOharekât hakkında malümat verdiler. Dikkati çeken bir husus da Harb Okulu içinde hiç bir. taşkınlık alametine rastlanmamış ol- masıydı. Her öğrenci üzerine düşen vazifeyi kemali ciddiyetle ifa ediyor üstlerinin yeni emirlerine intizar edi- yordu. Okul Kumandanı Albay Müc- teba Özdenin de ifade ettiği gibi Har- biye tarihi rolünü tam manasıyla as- kerce oynamakta devam ediyordu. , O haftanın sonundaki cumartesi günü Harbiyeliler için bir hayli ha- reketli ve bereketli oldu. Harb Oku- lunun önü bir hayli kalabalıktı. Bu kalabalığın büyük bir kısmını yerli ve yabancı basın mensupları, film o- peratörleri, televizyon muhabirleri teşkil ediyordu. O gün bir bölük Har- biyeli basın mensupları önünde bir bir gösteri yürüyüşü yaptılar. Yürü- yüşten önce Harb Okulu Kumandanı Albay Mücteba Özden bölüğü teftiş etti. Genç Harbiyelilerin hatırını sordu. Verilen cevapta erkekçe, mert bir eda mevcu "— Sağol" Bu kelimede çok şeyler gizliydi; Onlar kumandanlarına artık bam- başka hislerle obağlıydılar. Kuman- danları onlarla ayni hatlarda kahra- manca çarpışmış, onları memleketin istikbalinde tarihi bir rol oynamağa teşvik etmişti. Yürüyüş Harb Okulu bandosunun refakatinde Okulun bahçesi O İçinde yapıldı. Bütün hareketlerin başlangıç noktası Harb Okulu önünde bulunan Atatürk büstüydü. Genç Harbiyeli- ler basın mensuplarının takdirkâr nazarları altında bir kaç defa Ata- nın büstünü tavaf ettiler ve sonra kapılarında yağız nöbetçilerin bekle- diği Okulun içine dahil oldular. Ertesi gün mutlu bir bayram id- rak edilecekti. Harbiyeliler sayesinde Türk milleti bu bayramı bir "Çifte Bayram" halinde kutladı. AKİS, 9 HAZİRAN 1960

Bu sayıdan diğer sayfalar: