21.30 da Teğmen Ağabeyler yeniden Köründüler. Bu defaki, Kumandan- lık emriydi: "Harici elbiselerinizi gi- yin ve bekleyin" Rem de kumandan- lık emri ha.. Artık genç Harbiyeliler derin derin nefes almağa ve durumu anlamağa başlamışlardı. Harici elbi- seler sükünetle giyildi. Yavaş yavaş sınıflara oçıkıldı ve ikinci bir emir beklenmeğe başlandı. İkinci emir gene Kumandanlık eniriydi. Hem de oldukça sevinçli bir emir: "Silâhlarınızı alın ve temiz- leyin" Teğmen Ağabeyler bu emri ilet- tiklerinde saatler 22.30 u gösteriyor- du. Bu sırada Okulun Dikmen sırt- larına bakan kısmıyla yan taraflara düşen ışıkları söndürüldü. o Böylece uzaktan bakanlar Harb Okulunun her geceki gibi uykuya dalmak ve yeni bir güne hazırlanmağa başla- mak üzere olduğunu zannederlerdi. Harbiye hakikaten yeni, ama yepye- ni bir güne hazırlanıyordu. Aradan yarım saat geçti geçmedi. Bütün ta- lebelere 10 ilâ 25 mermi dağıtılmağa başlandı. Böylece Harb Okulunun üç taburu silâhlanmış, harekâta hazır bekliyordu. Genç Harbiydiler saat 24 sırala- rında Kumandanları Sıtkı Paşayı a- ralarında görünce sevinçten deliye döndüler. Paşa gece yarısını birkaç dakika geçe o sınıflarda odolaşmağa başladı ve talebelerine durumu anlat- tı. Harbiye, Türk milletinin hürriyeti için harekete geçiyordu. Kendileriyle beraber bütün Türk Silâhlı Kuvvet- leri ayrı ayrı yerlerde harekete ha- zırdı. Ne var ki Başkentteki işi üç taburuyla Harb Okulu ve bir kaç ta- bur görecekti. Sarılan Okul Aslında, akşamın erken saatlerin- en itibaren Okulda » talebelerin dahi sezmedikleri bir takım hâdise- ler cereyan etmişti. Demokrat ga- sıpları bir ihtilalle (obertaraf etmeyi çoktan plânlamış olan subaylar 27 Mayısta harekete geçmeyi kararlaş- tırmışlardı. O gün Ankara Örfi İda- re Kumandanlığından, Namık Ar- güçün ruhunun dahi duymadığı bir sahte emir çıkarmışlardı. Emre gö- re meşhur Kızılay yürüyüşü dolayı- sıyla Okul subayları Okulda nezaret altına almıyorlardı. Bunlar öğleyin evlerine giderek ailelerini durumdan haberdar edecekler, gece Okulda ka- lacaklardı. Böylece, bütün subayların Okulda kalmaları şüphe celbetmeye- cek şekilde sağlanmış oluyordu. Ge- ce, Okulun etrafı da sardırıldı. Milli Birlik Komitesinin azaları, başların- da General Cemal Madanoğlu Okul Kumandanının odasında toplanmış- AKİS 9 HAZİRAN 1960 lardı. Kumandan Sıtkı Ulayın sınıf- ları dolaşmağa başladığı saate kadar gerekli emirler yazıldı, vazife taksi- mi yapıldı. Birlik Kumandanlarına verilen emirde mukavemet görüldü- gü takdirde ateş edileceği bildirildi. Bunları, İzmirden ertesi gün getirti- lecek olan Orgeneral Cemal Gürselin yerine General Cemal Madanoğlu im- zaladı. Ertesi sabah radyolarda oku- nacak tebliği ise General Sıtkı Ulay kaleme aldı. İhtilâlciler kellelerini a: di ce, kumandanlık odasındaki bütün” bu hazırlıklara kumandanın masasının arkasındaki duvarda asılı bulunan Atatürkün portresi tasvip- kâr nazarlarla bakıyor, ihtimal kah- raman subaylarıyla iftihar ediyordu. urum anlaşılmış, genç Harbiye- liler silâhlarına çocukları gibi sarıl- mışlardı. Kumandan koğuşlara gidil- mesini ve istirahat edilmesini emret- bir devri. değiştirmek için yola çık- t mıştı Vurulup tertemiz alnından.. 07 Mayıs gününün başladığı bu ilk saatlerde 1.78 boyunda, esmer, ela gözlü, tığ gibi bir topçu teğmeni ha- tıra defterine "Babam, anam ve kar- deşlerim müsterih olsun. Bugün içki doğdum. Severek gidiyorum" cümle- lerini yazıp imzasını attıktan sonra defterini kapatmış, yatağından aşağı atlayarak koşar adımlarla Harb O- kulunun alt katma inmişti. Seneler- dir bugünleri beklemişti. Neşesi artık yerindeydi. Kararlı, oimanlıydı. Ko- mutasına yerilen küçük birliği topla- dı. Saat sabahın üçüydü- Birliğine "Mecbur olmadıkça, mi medikçe katiyyen ateş açmıyacaksı- nız. Kardeş kam dökmiyeceğiz. İlk işimiz, vazifemizi kansız başarmak- tır" diyor, aldıkları vazifenin büyük- Harb Okulu merasim yürüyüşünde Kahramanlar ti. Ne olacağı belli değildi. Belki bir gün, belki bir kaç gün uykusuz kalı- nacaktı. Gece yarısını iki saat geçmişti. Harbiyelilerden hiç biri ouyumuyor- du. Nihayet bekledikleri emir geldi: "Kalkın" Koğuşlardan çıkan talebeler için bir sabah kahvaltısı (o hazırlanmıştı. Çay vardı. Yumurta, peynir ve bö- rek vardı. Her biri bunlardan ancak birkaç lokma alabildi. Saat 2.30 a gelmişti ki Harb Okulu üç taburuyla iç bahçede Hürriyet Savaşına hazır- dı. 1. Taburun bir kısmı Okulun muhafazası ve gelenlerin tevkifi için ayrıldı. Gelen kim olursa olsun mu- hafaza altına alınacaktı. Diğer iki tabur ile 1. Taburun arta kalan kıs- mı mangalara ayrıldı. Genç teğmen- lerin emrine verildi. Bir saat sonra Harb Okulunun uç taburu Türkiyede geçiyor.. lüğünü, yüceliğini heyecanlı bir ifa- deyle anlatıyordu. Genç Harbiyeliler Teğmen Ağabeylerinin sözlerini dik- katle, gözleri ışıldayarak dinlediler. Onlar da sevinçliydi. Aldıkları vazi- fenin büyük ehemmiyetini, olanc genişliği ile kavramışlardı. Onlar da "bugün için doğmuş"tular. "Severek gidiyorlardı. Aldıkları vazife P.T.T. Umum Müdürlüğünün işgali' idi. li- bastaki postahanenin önüne gelip kö- şeyi döndüklerinde saat dört sularıy- dı. Tığ gibi topçu teğmeni birliğinin başında koşuyordu. P.T.T. Umum Müdürlüğünün kapısında silâhlı iki nöbetçi duruyordu. Teğmen onlara yaklaştı. Silâhlarını istedi. Durumu, nöbetçilerin anlıyabilecekleri şekilde kısaca açıkladı. e Nöbetçiler Önce bir tereddüd geçirdiler. Teğmen, silâhla- rım bırakmalarının, nöbet mahallini ter ketmelerinin kendileri için suç sa- 21