lerinin harfiyen nesri Anayasanın verdiği bir baktı. Biraz evvel arka- daşına yaptığı şaka da bu yüzdendi. Küçük odadaki hava her günkü ha- va değildi. Arada bir gürültüyle yük- selen kahkahaların sinirli insanların hançeresinden çıktığı belli oluyordu, İki masanın kapladığı yerden odada arta kalan açıklıkta kısa boylu, ça- tık kaşlı bir adam bir aşağı bir yu- karı dolaşıyordu. oAdımlarından ha- pishanede volta tâbir edilen o dolaş- malara alışkan olduğu anlaşılmak- taydı. Ulus gazetesinin umumi neş- riyat müdürü Nihat Subaşı, bu gece her geceki gibi çalışmıyordu. Ne hoş hikâyeler anlatıp arkadaşlarını güldürüyor, ne müretüplere takılı- yor, ne de musahhihlerle şakalaşı- yordu. Gazetenin ikinci yazı işleri müdürü Cenap Çetinel ise sadece susuyordu. Başmürettip elinde kompasla içe- ri girdi. Subaşıya bir dizi yazı gös- terdi ve "Almıyor ağabey" dedi. Su- başı kafasını kaldırmadan müretti- be: "— Yahu sen bilirsin, sayfadan çal, ne yaparsan yap, sığdır bu baş- lığı" diye sertçe söylendi. Bunlar, bu haftanın başında pazar- tesiyi salıya bağlayan gece cereyan ediyordu. Ulus gazetesinin kirayla basıldığı oOAnkara Telgraf omatbaa- sında makineler aynı makinelerdi. Dizgiler her geceki gibi tıkırdıyla çalışıyordu. o Telefonların sesi aynı seslerdi. Ayrı olan küçük odanın her geceki üç müdavimi Nihat Subaşı, Erdoğan Tamer, Cenap Çetineldi. Erdoğan Tamer bu gece bir şeye ka- rar vermiş, bir mesuliyeti üzerine al- mıştı. Saat 24 ü gösteriyordu ki kapıda duran bir otomobil işlerine dalmış üç genç adamı yerinden fırlattı. Gelen- ler kimdi? Kapı gıcırdıyarak açıldı. Üç gazeteci nefeslerini tuttular. Gö- güsleri tıkayan nefeslerin dışarı bı- rakılması Karadenizlilere has şivey- le bir 'merhaba"nın sahibinden evvel odaya girmesiyle oldu. Gelen Ankara Milletvekili Hasan Tezdi. Pek fazla konuşmasıyla ün salmış Ankara mil- letvekili içeri girince bir köşeye otur- du. Üstelik konuşmadı ve bekledi. Biraz sonra kapı bir daha, bir daha, bir daha açıldı. Bu sefer başka milletvekilleri, | İ Kâmil Sürenkök, Tevfik Ünsalandı. C.H.P. li milletvekilleri üç gazete- ciyle selâmlaştılar ve seslerini çıkar- madan beklemeye koyuldular. Saat- ler ilerledikçe milletvekili adedi ço- galdı. . Muammer Akpınar, Recep Dengin daha sonra gelenler arasın- daydı. Bu sırada gazetenin hazırlan- ması bitmiş, baskıya geçilmek üzere makine dâiresinde mutad hazırlık AKİS, 20 NİSAN 7960 başlamıştı. Başmürettip, Nihat Su- batının dediğini yapmıştı. Sayfadan çalmış, bir harf fazla gelen baslığı sığdırmıştı .Sayfalar hazırdı. Kapıda otomobiller hazırdı Genç bir gazeteci başlarına gelecek her şeye hazırdı. Rotatifin dişlileri bilinen sesleriy- le dönmeğe başladıkları zaman saat I sularıydı. Rotatif dakikalar geç- tikçe hızlandı ve 19 Nisan tarihli Ulus gazetesini eteklerine yığmağa başladı. Üç gazetecinin yüzlerinde bu anda son derece mesut bir tebes- süm vardı. Makine dairesine gidip Ulusun birbiri adrı sıra koca maki- neden çıkışını seyrettiler. Bir müd- det, belki de binlerce defa seyrettik- leri bu manzaraya büyük bir zevkle Kemal Özçoban Gayrimemnunlardan baktılar ve tekrar odalarına döndü- ler. Bu zamana kadar, sessiz sedasız köşelerinde (oOoturan milletvekilleri birden ayaklandılar. Makina dairesi- ne giderek kucak kucak gazeteyi matbaanın kapısında bekleyen oto- mobillere elleriyle yüklemeğe başla- dılar. Ulus gazetesinin tevzii denile- bilir ki şimdiye kadar hiç bu kadar sür'atle yapılmamıştı. Milletvekilleri ellerindeki gazeteleri otomobillerine yüklüyor, tekrar koşarak yeni çıkan nüshaları alıyor, hafifçe (o yağmağa başlayan yağmuru hiçe sayarak, Rüzgârlı sokağın çamurlarına bata çıka koşuyorlardı. İlk otomobil İstanbula doğru yo- la çıktı. Binlerce Ulusu İhtiva eden YURTTA OLUP BİTENLER otomobili Zonguldak milletvekili Av- ni Yurdabayrak idare ediyordu. Yıl- maz Mete arkaya doldurulmuş gaze- telerin müsaade ettiği nisbette oto- mobilin bir yerine sıkışmıştı. Millet- vekilleri paket dahi edilmemiş Ulus- lara yaslanmağa okıyamıyorlar, bir tek gazeteye bir şey olacak diye tit- riyorlardı. İkinci araba Güney ille- rinin yolunu tuttu. Onun da içinde iki C. H. P. li milletvekili vardı. On- lar da gazeteleri elleriyle taşımışlar, elleriyle çocuk (o yerleştirir gibi yer- leştirmişlerdi. Üçüncü otomobil Ka- radeniz dolaylarına gitti. Ardından bir dördüncü, bir beşinci, bir altıncı otomobil hareket etti. Ulus Gazete- sinin 19 Nisan tarihli nüshası diğer nüshalara nazaran pek talihli bir sa- yıydı. Bir saat içinde basılan 20 bi- ne yakın gazete beşer, onar dakika arayla memleketin hemen her yerine gönderilmişti. Hem de ne gönderiliş! Her gün aynı sürat ve tevziide- ki ustalık tatbik edilse Ulusun tirajı birkaç misli artardı. 19 Nisan tarihli Ulus gazetesi ha- kikaten bu derece itinayla tevzii edil- meğe lâyıktı. Bir kere, bütün Tür- kiyedeki gazeteleri atlatıyor ve hiç birinde olmayan bir haberi veriyo- du. Rüzgârlı Makina sokağın çilesi bütün hızıyla donüyor ye- ni yeni Ulusları eteklerine yığ- mağa devam ediyordu ki beklenen misafirler çıkageldi. İbrahim Mü- teferrika sokağını hısımla dönen dört jip Zafer gazetesinin önünde durdu Jiplerden atlayan resmi polisler tek sıra halinde dizildiler ve yolu kesti- ler. Kuş uçurtmamağa kararlıydılar. Arta kalanları Ulusun basıldığı ki- ralık matbaayı abluka altına aldılar Bir komiser matbaanın önünde top- lu halde bulunan gazetecilerle mil- letvekillerine doğru yürüdü. Son de- rece nezaketle : "— Emir aldım efendim. Basılan gazeteleri müsadere edeceğim. Bas- kıyı da lütfen durdurun" dedi. C. H P. genç milletvekili oOBülent Ecevit komisere yazılı emir veya toplama kararı olup olmadığını sordu. Ko- miser böyle bir şey obulunmadığını, ancak emir aldığını belirtti. Yazılı emir arkadan gelecekti. Şimdilik el- deki gazeteleri toplaması lâzımdı. Genç milletvekili itiraz etti. Savcılı- ğın toplama kararı olmadığını, bu sebepten hiç bir şey yapılamıyacağı- nı komisere söyledi. Vazifeli polisler ve komiser doğrusu şaşırmışlardı. Bu milletvekili hem C. P. liydi, hem de 19 nisanın saat 6 sında resmi po- lise itiraz ediyordu! Neyse ki şaş- kınlıkları uzun sürmedi. Nöbetçi ha- kimin toplama kararıyla Cumhuriyet 9