Dünyaya bakış Türkiye ve Sovyetler Birliği Sovyet Rusyanın tutumunda Camp David görüşmelerin- den sonra belirli olarak ortaya çıkan yenilik şudur: Sovyet Rusya iki blok arasında sonsuz tahrip kudretine ulaşmak bakımından bir dengenin kurulmuş olduğuna inanmaktadır. Bu dununda, büyük bir ihtimalle dünya harbine sebebiyet verecek genişlikte askeri maceralara girişmek niyetinde değildir. Ancak bu, Sovyet Rusya- nın kendi iktisadi ve içtimai sisteminin üstünlüğüne inanmaması neticesini doğurmamaktadır. Aksine, Sov- yetler eriştikleri büyük gelişme hızına güvenerek önü- müzdeki on yıl içinde istihsal alanında Batıya ulaşacak- ları kanaatindedirler. Sovyetler bu hızlı kalkınma saye- sinde Asya ve Afrikanın bele nüfus tazyiki altında bu- nalan memleketlerini, hızlı kalkınmanın tek yolunun kollektivist bir sistem olduğuna inandırabileceklerine güvenmektedirler. (Sovyet bloku, kendi hızlı iktisadi kalkınmasınm iktisadi yardım ve ticaret sahalarında da kendisine Asya ve Afrikada yeni ufuklar açtığına inanmaktadır. Kısacası, bir dünya harbini artık bir si- yaset vasıtası olarak güzden çıkarmış görünen Kremim Batı blokuyla rekabetten asla vazgeçmemiştir. Zaten Başbakan Krutçefin "barış içinde rekabet" dediği şey de bundan başka bir şey değildir. Bu durumda. Sovyet Rusya Stalin devrinde nüfuzu altına aldığı memleketle- ri, sırf hürriyet prensipleri uğruna terketmek gibi bir safdillikte de bulunmayacaktır. Ayrıca Berlin, Alman- yanın birleştirilmesi, Ortadoğu (omuvazenesizliği, Kore ve Vietnam gibi memleketlerin geleceği ve silahsızlan- ma, konularında da pek o kadar acelesi yoktur. Gerçi, iktisadi kalkınmasını daha da hızlandırmak lüzumu Sovyetleri daha az işgücünü ve kaynağı askeri mak- satlara ayırmak zorunda bırakmaktadır. Hattâ Krem- lin bu yönde tek taraflı kararlar da almıştır. Fakat Ba- tının da -üstelik iç politika sebepleriyle- tesiri altında bulunduğu aynı baskı Kre:nline bu ana davaların hal- linde acele tedbirler aldıracağa benzememektedir.. Ak- sine Sovyetler bu davaların halli yolunda bölge bölge, kısım kısım ve yavaş yavaş ilerlemeği, bu konulardaki görüşmeler sırasında azami derecede kendi lehlerine tâvizler sağlayabilmek için faydalı görmektedirler. Ay- rıca Sovyetler milletlerarası ogerginliğin, bu davaların halli yolunda hiçbir adım atılmadığı takdirde yeniden başlıyacağını da gördüklerinden bazı ilerlemeleri Batı- lılardan bazı tâvizler de sağlayarak, gerçekleştirme yo- lunu tercih etmektedirler. Sovyetlerin bu yeni tutumunu göre, onlarla görüş- melere girişmek, gerginliğin azalmasına çalışmak fay- dalı mıdır, değil midir? Batı bloku arasındaki dayanış- ma korundukça, hayati davalarda tâviz verilmedikçe te- minatlı bir barış yolunda ilerlemek için şimdiki halde başka bir çare olmadığı açıktır. Bilhassa, bizim gibi gelişmemiş memleketlerin halen savunmaya ayırdıkları kaynakları kalkınma işlerinde kullanmak, siyasi tehli- ke ihtimalleri olmaksızın Sovyet blokuyla ticaret im- kânlarından faydalanmak, hattâ onlardan yardım al- mak bakımından, teminatlı bir yumuşamadan, kontrol- lü bir silâhsızlanmadan büyük faydalar sağlayacakla- rı muhakkaktır. Türk Hükümetinin bugüne şadar resmi politikası bu istikamette olmamıştır. Şimdiye kadarki resmi po- litikamızın dayandığı temel, Sovyetlerin ana gayeleri- nin değişmesi beklenemiyeceğine göre, onlarla ciddi bir uzlaşmaya varmanın mümkün olamıyacağı, yapılacak 24 tek şeyin -ana davaların hallinde kısmı bir ilerleme teş- kil etse ve mukabil tâvizler temin edilse bile- Sovyet- lerin karşısında bugünkü statükoyu olduğu gibi muha- ur Sovyet blokuyla ticaret ve yardım münasebetleri asgari hadde indirilmelidir. Sov- yetlere karşı korunmanın ve milletlerarası komünizmin sızma faaliyetini önlemenin tek çaresi budur. Bu du- rumda Sovyetlerle temas ve müzakerelerde bulunmak, Batının konuşmaktan kaçmadığını göstermek bakımın- dan bir iyiniyet taktiği olmaktan ileri geçmemektedir. Vaktiyle Mr. Dulles ve şimdi hâlâ Şansölye Adenauer'in savundukları bu tez Başbakan Menderesin Ekim 1958 ayı içinde Amerikada savunduğu tez olmuştur. Bugün Başbakanda bu konuda bir kanaat değişikliği olmamış- sa, Başbakanın Moskovaya gidişi ve Krutçefin Ankara- yı ziyareti ne iki blok, ne de iki komşu arasındaki mü- nasebetler bakımından hiçbir yenilik getirmeyecek de- mektir. Yumuşama vetiresinin şu ilk safhalarında ne Tür- kiye Sovyet Rusyadan sınırlarımızdaki büyük kuvvet- lerini terhis etmesini, Balkanlardaki peyklerini serbest bırakmasını ve Ortadoğu meselelerine karşı faal bir ilgi göstermemesini A üslerini sınır dışı etmesini isteyebilir. Bu ilk ziyaretten elde edilebilecek pratik ve müsbet neticeler, sadece Stalinin ölümünden sonra Boğazlar ve üç Doğu ilimiz üzerindeki Sovyet isteklerini geri almış olan Kremlinin bunu çok daha samimi bir şekilde tekrar ifade etmesi, iki komşu arasındaki ticari ve iktisadi münasebetlerin bir miktar daha artması, kültürel, teknik ve artistik alanlardaki temasların bir derece fazlalaşması ve ni- hayet Od tarafın birbirleri aleyhinde kendi ülkelerinde ve propagandalar yapılmasını önlemeleri olabilir. , bu karşılıklı görüşmelerde taraflar asıl şu Nesil üzerinde birbirlerini ikna etmelidirler: Sovyet Rusya inandırılmalıdır ki, Türkiye "yumuşama"ya ve barışa doğru yavaş da olsa gidileceğine kanidir. Türki- yenin, Bati ittifak sistemi içinde yer almış olması asla Sovyet Rusyaya veya başka herhangi bir memlekete karşı bir harp tahriklimanâsını taşımamaktır. Türkiye, harbe sebeb olabilecek her türlü macera heveslerinden uzaktır. "Yurtta barış cihanda barış" prensibine sami- mi olarak bağlıdır. Türkiyenin Batı ittifak sistemi için- de yer alışının tek sebebi, coğrafi durumu dolayısiyle ilk anda tecavüze uğrayabilecek bir memleket olduğu için- dir ki iki blok arasında statejik muvazeneyi muhafaza edebilmektir. Türkiye, Sovyet Rusya tarafından inandırılmalıdır ki, iki blok arasındaki rekabet ancak barış içinde yapıl- ması gereken iktisadi ve içtimai değişmelere ( inhisar edecektir. Sovyet Rusyanın, bilhassa Türkiyeye karşı yıkıcı ve tecavüzkâr niyetleri yoktur. Stalinin haksız ve hatalı istekleri neticesinde Türk umumi efkârında meydana gelen nefret hislerinin giderilebilmesine çalış- mak, bunun için de bu çeşit isteklerden kesin olarak uzak durmak konusunda Sovyet Rusya kararlıdır. Tür- kiye ile samimi ve güvenli bir dostluk münasebeti ku- rabilmek, bu dostluğu sağlam temeller üzerine oturta- bilmek için tek- çıkar yolun Türkiyeye karşı eşit mua- mele yapmak ve şüphe götürmiyen bir iyi niyetle kom- şuluk etmek olduğu gerçeğine inanılmıştır. AKİS, 20 NİSAN 1960