CEMİYET Kral Hüseyin Ankarada Krallar 11.30 da Çankaya - Ulus seferini yapan Belediye otobüsünün şoförü Amerikan Sefaretinin önünde frene bastı. Otobüs gıcırdıyarak durdu, yolcular merakla pencereden kafa- larım çıkararak baktılar. Beyaz kol* luklu trafik polisi yolun kapalı oldu- gunu belirtiyordu. Ne vardı oSabah- leyin açık olan yol neden kapanmış- t1? Kim geliyordu? Bu sualler yol- cuların zihninde birkaç dakika do- laştı. Sonra o gün Ürdünün genç kralı Hüseyinin Ankaraya geleceği akıllarına geldi. O gün Ankara caddelerinde alel- acele ve âdet yerini bulsun kabilin- den yapılan taklar, yollara asılan bayraklar ve yol boyuna çıkarılan memurlar genç kralı karşılamağa hazırlanıyordu. Ziyaret diğerleri gibi resmi bir ziyaret değildi. Ama ikti- darın başları bir gövde gösterisi ya- pılmasını istemişlerdi. Saat 13.30 sıralarında şehre açık bir araba içinde giren genç Kral, ha- va mareşali üniforması giymişti. Ek- seriyetini genç kızların teşkil ettiği karşılayıcılar kendisini (o alkışladılar. Yol boyunca tezahürat devam etti. Kızılaya gelen açık otomobil, Çan- kayaya yönelirken genç Kralın gö- züne sol tarafta büyük bir sinema "King go forth - Kral- . Gülümsiyerek başı- nı çevirdi ve önünde giden moto- sikletli polislere baktı. Genç Kralın ertesi günü. olduk- ça eğlenceli oldu. Sabah 10 da yapı- lan basın toplantısında yeril yaban- cı bütün gazeteciler vardı. Hariciye AKİS, 20 NİSAN 1960 önde gider, ya polisler ?. köşkünde yapılan toplantıda Başba- kan, bakanlar, yüksek rütbeli subay- lar hazır bulundular. İşin bu kısmında en fazla telaş- lanan Dış İşleri Bakanlığı Enformas- yon Dairesi Umum Müdürü İsmail Soysal oldu. Soysalın korktuğu, ga- zetecilerin Kralın İstanbulda yapa- cağı gayrıresmi temaslar hakkında sual sormaları ihtimaliydi. Nitekim korktuğu başına geldi. o Muhalefete mensup bir gazeteci bu konuda bir sual sormağa hazırlanıyordu. Soysal her zamanki çabukluğuyla genç ga- zeteciyi oOönledi ve Hüseyinin ne de olsa bir Kral olduğunu, böyle sual- lerin sorulmamasının daha uygun o- lacağını, başka şeylerden bahsedil- mesini hatırlattı. Genç gazeteciden söz alınca da rahatladı. Kral ve Sayın Cumhurbaşkanı Celâl Bayar İstanbula müteveccihen saat 1l sıralarında Ankaradan ay- rıldılar. Aynı saatlerde Kralın anne- mek gibi bir işi bunların sadece bir kaynana kıskançlığı içinde izah ediyordu. Smokinli adam yanındakine sordu: "— Kim bu artislerle konuşan?" "— Başbakanlık müsteşarı Ahmet Salih bey, tanımıyor musunuz?". Smokinli adam, kafasını kaşıdı, yüzünde belli belirsiz bir korku mey- dana geldi, yavaşça salonun bir kö- şesine çekildi ve bir Hitit heykeli gi- i sessiz, meraklı nazarlarla etrafı yeniden süzmeğe haşladı Hâdise geçen haftanın ortala- rında bir gün Metin Andın evinde cereyan ediyordu. And Ankarada mi- safir bulunan Bolşo Bale trubuna bir kokteyl veriyordu.Kokteylde An- karanın sanatseverleri, opera ve devlet tiyatrosu artistleri ve bir de yağ tüccarı Recep bey vardı Yağ tüccarı Recep bey, toplantıdaki tek smokinli adamdı. Yağ tüccarı Recep bey Sovyet artistleriyle konuşanları. neler konuşulduğunu, kimin konuş- tuğunu en fazla merak eden adamdı. Sanata olan düşkünlüğü herkesce bi- linen Başbakanlık Müsteşarı dan yağ tüccarı Recep beyi ilgilen- dirmişti. Üstelik yağ tüccarı Recep bey kokteyle davetli de değildi Son'derece neşeli, samimi ve eğ- lenceli geçen kokteylde bu merakı yüzünden yağ tüccarı Recep bey son derece sıkıntılı dakikalar geçirdi. En sonunda Sovyet Elçiliği mensupları- nın devamlı İsrarlarına dayanamadı e o da misafirler gibi sunulan nefis, içkilerden nasibini aldı. Kokteyli ter- kederken başı hafif dönüyordu. * Bugünlerde (o gazetecilerin de bahri- yeliler kadar eşlerinden uzak düş- tükleri anlaşılıyor. Bazen karı - ko- ca gazeteciler ancak bir toplantıda bir araya geliyorlar ve tabii toplantı boyunca da birbirlerinin dizi dibinden ayrılmıyorlar. Geçen haftanın so- nunda bir akşam Cemil Sait Bar- lasın, evinde tertiplediği ve peke ne- şeli gecen bir davette Akşam gaze- tesinin güzel gözlü dedikodu yazarı Müşerref Hekimoğlu ile yakışıklı ko- cası Kuvvet Başarır adeta Siyamlı yapışık kardeşler ( gibiydiler. Ancak, Behçet Kemal Çağların okuduğu ve memleketin halini terennüm eden heyecanlı şiirlerdir ki genç çifti bir- birinden O ayırabilirdi. e Müşerref He- kimoğlu şiirleri odinlerken gözyaşla- rını tutamadı ve kendisine "Ne de olsa kadınsın" diye takılanlara hak' verdirdi. *# Ulus gazetesi İstihbarat Şefi Fik- ret Otyamın cuma günü ikinci bir kızı dünyaya geldi. İki ay önce- eşini doktora götüren Otyam, dok- tordan şu cevabı almış: 15 Nisanda bir çocuğunuz olacak. Doktorun de- diği çıktı. Otyam, keşke diyor bir elli lira daha bayılıp saatini de so- raydım!. Otyamların tek endişesi İ Otyam adının bir kaç güne kadar radyoda Cephesinde okunmasıdır.. Zira geçenlerde altı yaşındaki kızı Elvanın Vatan Cep- hesine geçtiğini radyodan duymuş- larda. 29