dan size verilecek mal, para ve rüt- benin hiçbir kıymeti olamaz." Grenoble garnizonunu kazanmak- la Napolyon artık harp kaabilliyetine sahip ufak bir ordunun başına geç- miş sayılabilirdi. Napolyon, harpleri askerlerinin ayakları sayesinde kazanan bir ku- mandandı. Fakat o tarihte, enaz kendisi kadar süratli hareket kaabi- liyetine sahip birisi daha vardı: Ma- reşal Massena. Mareşal Massena, büyük bir as- kerdi. Birçok zaferde hissesi vardı. Fakat Napolyonla pek iyi anlaşama- mıştı. Louis XVIII onu hizmete al- ünvanı vermiş ve bir- gün gerekirse İmparatora karşı kul- lanabileceğini düşünmüştü. Marsilyada ordu kumandanı olan Mareşal Massena, haberi duyar duy- maz yıldırım süratiyle oşimale çıktı ve Lyon'da İmparatora yetişti. Na- polyonun kuvvetlerini görür görmez, askerleri şapkalarını çıkartıp süngü- lerinin ucuna takmışlardı, Massena da, eski geçimsizliğe rağmen, Na- polyona hayranlık duymuyor değil- di. İmparatoru ziyarete giderek gö- rüştü. Fakat ne ona karşı silâh çek- ti ve ne da kuvvetlerine iltihak etti. Şimdi Fransada Napolyona kar- şı tek bir asker kalıyordu: Mareşal Ney. Napolyon seferlerinin en şöhret- li ordu kumandanlarından biri. Mas- sena ile görüşürken, Napolyon endi- şesini osaklamıyarak sordu: "Ney nerede, Kralla beraber mi?" Kat'i İltihak Napolyon, o subayları arasında en fazla Ney'i takdir ederdi. Mosko- va dönüşünde Ruslar bir ara Ney'in asıl ordu ile irtibatını kesmişlerdi. Onun esir düşmesinden korkan Na- polyon, derhal 200 milyon altın frank ödemeğe hazır olduğunu söylemişti. 200 milyon frank o devirde bir ordu- nun seferberliğine (o kâfi gelebilecek bir para idi. "Ney nerede, Kralla beraber mi?" Evet, Ney Kralla beraberdi. Na- polyonun paha biçilmez kıymet at- fettiği adam şimdi sarayda bir ma- saya serilmiş büyük bir haritaya ba- karak Louis XVIII ve nazırlarına durum hakkında izahat o veriyordu. Yeni iktidarın Başkumandanı idi ye Kral bütün ümidini ona bağlamıştı. Ney Napolyonu bir kafes içindej Pa- rise getirip kendisine takdim edece- ğini söylediği vakit, Louis XVII bir" çocuk gibi sevinmişti. Ney, kuvvetli bir ordunun başın- da Napolyonun günlerdenberi Mara- ton koşarmışcasına ilerliyen kuvvetle rini ezebileceğim düşünüyordu. Or- dusu Besançon'da idi ve harbe ha- zırdı. Fakat karargâha gelince, bek- lemediği bir manzara ile karşılaştı. Askerleri Kralın kokardlarını çıkar- mışlar ve oNapolyonunkilerini tak- mışlardı. Ney, bir halk çocuğu idi. sı fıçı tamircisi idi. İhtilal ve İm- paratorluk (odevrelerinde o rütbeleri Üst üste atlayarak oMareşalliğe ka- Baba- Napolyon Kahire önünde Kapıları AKİS, 20 NİSAN 1960 açan : İrade TARİH dar yükselmişti. Napolyon kendisine Dük ve Prens ünvanlarını vermişti. İmparator Elbeye çekildikten sonra, Louis XVII de kendisini kazanabili- mek için cömertliğe hudut tanıma- mıştı. kerin durumunu görünce, Ney kalbinin burkulduğunu hissetti. Aus- terlitz, oLeipzig, Borodino ve daha birçok muharebe meydanları hatıra- sında canlandı. Napolyona bir mesaj yollıyarak baskı altında nasıl Kral hizmetine girdiğini oanlatacağını ve yazılı bir müdafaaname hazırlıyaca- ğını bildirdi. Napolyonun cevabı gayet kısa idi. "Kendisini hala severim. Söyleyiniz, yarın karşılaşacağız." Ertesi sabah erkenden Ney İm- paratoru görmeğe geldi. Krala yap- tığı vaadi anlattı. Evet dil her şeyi söyliyebilirdi ama, bir asker eski kumandanına silâh çekemezdi. Kalıyordu geriye Kralın hassa kuvveti. Louis XVIII, tahta çıktığı gündenberi kendisine sadık bir kuv- vet vücuda getirmek için hazineler harcamıştı. Genç askerlerden mürek- kep gösterişli üniformalar giydiril- bu muhafız kuvveti de Napolyona il- tihak etti. Şimdi Paris yolu açıktı. Napol- on, Akdeniz sahillerini Patisten a- yıran 800 kilometreyi tek bir kurşun atmaksızın 20 günde aldı. Son mer- halede, bir hâdise oldu. Hala Kralın kokardım taşıyan bir neferle karşı- laşıldı. Adamı yakalayıp Napolyonun huzuruna getirdiler. Napolyon, ni- çin kokardını değiştirmediğini so- runca şu cevabı aldı: "Huduttan çık- tığım duyuncaya kadar Kralın hiz- metinde kalacağım." Bir ordu içinde tek bir kişi! Lou- is XVII, orduya siyaset karıştırmak suretiyle netice alabileceğini san- mıştı. Elde ettiği (onetice, kazandığı taraftar, işte bu nefer- Fakatoda Kralın sila- kokardını muha- tek sağlam den ibaretti. hını kullanmamış, faza etmişti. İşte I Mart 1815 sabahı Akde- nizin hafif dalgalarla çalkalanan su- larında ilerleyen "Inconstant” fırka- teyninin güvertesinde bir heykel ka- dar samut, fakat gözlerinde zafer ışıkları parıldayan (Napolyon zafe- rini böylece kazandı. Napolyon "Vive I'Empereur!" nidaları ile kendisini karşılayan as- kerin karşısında vakur fakat, heye- . Askerin askere silâh çekti- ği nerede görülmüştü. Kaldı ki o büyük bir askerdi.