SANA T Ressamlar New York'ta bir Türk New York'un Fleis- teşhir edilmekteydi. Aralık ayı ba- şında açılan bir ay kadar açık kala- cak sergide yer almaya lâyık görül- müş bu resmin adı "Umudu Askın- tıda Üçleme" (İngilizce adıyla "Tri- logy With Suspended Hope"), samınınki ise Selma Areldi. bu adı Amerikalı ressam Sidney De- levante uygun görmüş ve resmin sa- hibi de itiraz etmemişti. Halen —Amerikada, — Rockefeller Vakfının davetlisi olarak elektronik musiki sahasında — çalışmalar yapan besteci Bülent Arelin karısı Selma Arel, eserlerinden bilinin Fleischmann galerisine kabul edilmesiyle profes- yonel ressamlık sahasında yeni bir adım daha atmış, aynı zamanda bu eseriyle bir sanatçı olarak yeni bir merhale aşmış bulunduğunu ve çağ- daş Türk resminde adı artık önemle geçmesi gereken ressamlardan biri olduğunu ortaya koymuştur. Resmin Fleisechmann — galerisine — girmesine bir tesadüf yol açmış, Bülent ve Sel- ma Arel bir akşam New York'taki apartman dairelerine dönerken, ci- vardaki evlerden birinin açık pence- resinden, içerinin bir ressam atöl- yesi olduğunu görmüşler, pencerenin önünde durup merakla içeri bakmış- lar, az sonra da atölyenin sahibiyle ahbap olmuşlardır. Atölye sahibi res- sam Sidney Delevante -New York'un ileri gelen ressamlarındandır ve şeh- rin başlıca sanat — müesseselerinden Cooper Union'un öğretmenlerinden- dir- Selma Arelin ressam olduğunu Öğrenince eserlerini görmek istemiş ve genç Türk sanatçısının o sıralarda üstünde çalışmakta — olduğu resimle bilhassa ilgilenmiş, resmin — Fleis- chmann galerisinde açılacak sergide teşhir edilmesini teklif etmiş ve bu- nun için de imkânları hazırlamıştır. Fleisehmann galerisi, New York'lu ressamların kurdukları ve maddi ba- kımdan destekledikleri bir galeridir. Bu galeriye dışardan bir resmin gir- diğine pek seyrek raslanır. Mücerret -abstrait- tarzda, fakat duygu ve ifade bakımlarından dikkat çeken, bununla beraber duygu ve heyecan uğruna muvazene ve nisbet kaidelerinin asla feda edilmediği re- simler yapan Selma Arel resme bun- dan dört yıl kadar önce Ankarada Bingölün öğrencisi olarak başlamış, resimlerini birkaç kere Helikon Der- neğinde teşhir etmiş ve bunlardan bi, AKİS, 30 ARALIK 1959 Selma Arel Adını duyurdu.. ri, Ankarayı ziyaret eden bir Ford Vakfı temsilcisi tarafından alınıp Amerikaya götürülmüştür. Mimarlık Wright'ın Saatli Bombası A merikanın sanat çevrelerinde bu- günlerde üstünde en şiddetli mü- nakaşaların cereyan ettiği mevzu, büyük mimar Frank Lloyd Wright'- ın son eseri olan Guüggenheim Müze- si binasıdır. Wright geçen ilkbahar- da ölmüştür. Altı ay kadar sonra, E- kim ayında halka kapılarını açan Guggenheim — müzesi "Wright — geriye bir bıraktı" denilmektedir Nitekim mü- zenin açılışı bir bomba tesiri yapmış, gelenekleri, alışkanlıkları her zaman hiçe saymış, mimari gibi alışkanlık- lara, hele ıhtıyaçlara sıkı sıkıya bağ- lı bir sanata yeni yollar seçmiş olan Wright, Guggenheim müzesiyle bü- tün sanat hayatına karakterini ver- miş olan gözü pek davranışını bir ke- re daha tekrarlamış olmaktadır. Bu- günlerde, New York'un Beşinci Cad- desi üzerinde ve Doksanıncı soka- ğın yakınında bulunan Guggenheim Müzesi binasının karşı kaldırımında, binayı şaşkın bir hayranlıkla seyre- deni Wright takdirkârlarına olduğu kadar kahkahalarla gülen alaycıla- ra da rastlanmaktadır. Muhakkak olan bir husus, Wright'ın mimariyi bir kere daha halkın şuuruna yer- leştirmiş olduğudur. Guggenheim müzesinin mima- risini tenkid edenler mimarinin, müzede teşhir edilen lerini gölgelemekte olduğu nu bilhassa ileri sürmektedirler. As- lında, bu tenkide aklın yatması çok rahatça geçmesine imkân verecek bir sıralandırmayla eserle- rin teşhirini göz Önünde tutmuştur. Müzeye girenler doğru bir asansöre binip en üst kata çıkmakta ve ora- dan, bir elmanın soyulmuş kabuğu nu andırırcasına aşağı doğru inen katların duvarlarına simleri görerek yı inmektedirler. Müzenin tertibini an- latırken "kat" kelımesını kullanmak venlerden değil, yokuş yoldan inmektedir. Tabii ki yo- kuş yukarı yürümeyi göze alanlar, resimleri alt kattan başlayıp üste doğru sıralanışlarıyla da görebilir- ler. Serginin oda oda ayrılmayıp yol boyunca devamlı bir teşhir halinde sıralanmış olması, bir eserin karşı- sında bir başkasının yer almasına imkan verilmeyip hepsinin aynı sıra- da olması sergi gezicisinin fuzuli do- laşmalarını ve aramalarını önlemek- te, serginin rahatça gezilmesini sağ- lamaktadır. Çoğu günlerde Guggen- heim müzesinin önünde, içeri girmek için sıra bekliyenlerin meydana ge- tirdiği uzun bir kuyruk vardır. Hal- kın gösterdiği büyük rağbet yüzün- den -açılış sergisinde Kandinski, Klee, Mondrian, Hartung, Arp, Cha- gall, Calder, Brancusi ve daha bir- çok çağdaş ressam ve heykeltraşın eserleri teşhir edilmektedir- — içerisi- de aşırı derecede kalabalık olmakta- dır. Müzenin plânlarında Wright'ın herhalde aklına gelmıyen şey, bu ka- i lerce kişinin bulunacağıdır. Eserlerin rahatça görülmesini bugünlerde ön- leyen tek sebep, müzenin aşırı kala- balığıdır. Guggenheim Müzesini, ser- gi gezicisinin kendi başına kalıp bir eseri sükünetle, kalabalığın itiş ka- kışı olmadan inceleme imkânını bul- masını Öne sürerek tenkid edenler, ilk günlerin aşırı kalabalığının tesi- riyle bu görüşü ileri sürmüş olmalı- dırlar; nitekim şimdilik Guggenheim Müzesinde, —sergi — gezicisi ancak bakmaya fırsat bulmakta, görme im- kânını elde edememektedir. Serginin, odalar halinde değil, fakat üç dört eseri aşmıyan bölümler halinde, du- varlarla ayrılmış olması, tenha gün- lerde seyircinin tek başına kalma- sına ve eserleri rahatça — görmesine herhalde imkan verecektir. 33