Dünyaya bakış Kızıl Dragon ve Boz Kartal ğzından alevler saçan korkunç bir canavar yolunu- zun üstünde duruyor. Sizin yaptığınız ise, onu görmemezliğe gelmekten ibaret, İşte bugün, -İngiltere hariç- bellibaşlı Batı devletlerinin, Komünist Çini tanı- mamakta ve onu Birleşmiş Milletlerde sabık Çinin ye- rine kabul etmemekte gösterdikleri inadın mânâsı: Dün- ya nüfusunun hemen hemen yüzde yirmisini teşkil eden altıyüz milyon insan işitilmemiş derecede -ve üstelik saldırgan- bir hızla kalkınırken, bu muazzam kütlenin yaşadığı memlekette olup bitenleri yakından görmek ve anlamak, aslında Batı bloku için hayati ehemmiyet ta- şımak gerekir. Çinde on yıldan beri kök salmış rejimin diktatör- lük olması, tanınmaması için kâfi bir sebep yerine geçe- mez. Üstelik Komünist Çin hâlen dünyada mevcut dik- tatörlüklerin en sertidir, fakat en ahlâksızı değildir. Ko- münist Çinin liderleri memleketlerini kalkındırmak için insan hürriyetiyle telifi kabil olmayan ve bizce makbul ece uzak usüllere başvurmaktadır- lar; ama bunu, dağarcıklarına haram para girsin diye değil, kendi görüşlerine göre bir içtimai gayeye varmak için yapmaktadırlar. Buna mukabil, Japon Denizinden Karayip Denizine kadar yayılan geniş sahada Amerika- nın sarmaş dolaş olduğu öyle ahlâksız diktatörlükler vardır ki bu kadar hunharlığa başvurmamalarının tek sebebi, şahsi buyurma zevklerinin devamı uğruna,halkı afyonlayıp tembelleştirmeği tercih etmelerinden başka bir şey değildir. Sebep, Komünist Çının Bırleşmış Milletler andlaş— masını Korede çiğnemiş olması ise, bunu da fazla cid- diye almamak icap eder. Taras Bulbanın torunları Petoefi'nin ahfadını boğazlarken, yıllarca radyosundan onları ayaklanmağa teşvik etmiş olan Mr. Dulles, zaval- li Nagy ile Maleter için püriten kiliselerinde âyin okut- maktan başka hiçbir fedakârlık göstermemiş ve -bıra- kalım müdahele edeni- fakat müdahaleyi davet eden va- tan haınıyle bile dıplomatık munasebetlerını kesmek ıs— nın ise Macaristanda tamamen yaptığını, İngiltere ile Fransa Mısırda yapmak istememişler mi- dir? Bir rejimi beğenmek başka şeydir, onun mevcudi- yetini kabul edip etmemek başka şeydir. elik, Amerikanın Komünist Çini tanımamaktaki ısrarı akıllıca bir taktik de değildir. Komünist Çin ile Sovyet Rusya arasında pek çok ihtilâf sebebi küllenmiş durmaktadır. Moskova ile Pekin arasında on yıldır sin- si sinsi süregelen mezhep ve nüfuz mücadelesinin yanı- sıra, General de Gaulle'ün -Kayzer İkinci Wilhelm'in sarı istilâ kehanetini hatırlatan- uzun vadeli falların- da bir hakikat payı elbette ki mevcuttur. Bir gün, sarı kütlelerin tehdidi Batı medeniyetinin âsi çocuğu Rus- yayı eski ocağa dönmeğe pek âlâ sevkedebilir. Yüksek istihlâk devresinin eşiğinde olan Rusyayla, henüz kal- kınmasının ilk hızlanış devresinde bulunan Çin arasın- da iktisadi dâvalara bakış açısının değişik oluşunun do- ğurduğu türlü siyasi davranış farkları vardır. Kalkın- ma sayesinde elde edilen nimetler Sovyet halkını daha fazla hürriyet istemeye sevkedecek, buna mukabil Mao, daha uzun müddet uyuşuk kütleleri demir elle tokatla- maya devam edecektir. Bunun gibi, Sovyet halkı kal- kınma sayesinde daha fazla refaha alışır ve bunun ne- ticesinde gitgide -bir nevi- burjuva rahatlığına doğru yönelirken, mecrasına sığamayan Sarı Nehrin Himala- ya bendini her zorlayışı, Kremlinde barometreyi gitgi- de yükseltecektir. Elbette ki Rusya ile Çinin bozuşma- sı yakın istikbâlin işi değildir. İdeolojik akrabalığın es kuvvetli akrabalık olduğu unutulmamalıdır. Fakat Çine, Batı ile ticaret yapmakimkânını vermek suretiyle onun Rusyaya olan bağlılığını azaltmak ve böylelikle Pekini Moskovaya karşı kafa tutmakta daha serbest bir hâle sokmak suretiyle milletlerarası komünizmin can yerine ısrarı, müddetle mahrum etmiştir Fakat şimdi, Amerikan Cumhurbaşkanıyla Rus Baş- bakanının Camp David'deki görüşmeleri Doğu - Batı münasebetlerinde yeni bir devre açmış gibidir. Eğer iki büyük Dev, iki bloku ayıran meseleleri kısım kısım halletmek yoluna giderlerse, bu meseleleri hakikaten hal etmiş sayılabilmek için Maonun imzasına ihtiyaç duyacaklardır. Birkaç yıl içinde atom bombasına sahip olmayı bekleyen Komünist Çin, Tibet yaylalarında man- tarlı dumanı yükseltmekten vazgeçmezse Nevada çöl- lerinin ve Tunguz steplerinin rahata kavuşmasıyla, dün- ya sulhünün devamlı bir kazanç sağlaması kaabil ola- maz. İki Dev, askeri birliklerinin sayısını yavaş yavaş indirmekte anlaşsalar bile Hindükuşun sivri buzulların- dan Birmanyanın çeltik bataklarına kadar ayaklarında lâstik, koşuşan soğuk tebessümlü bodur askerlerin sa- yısında bir azalma olmazsa, emniyetimiz muhakkak ki sağlam temellere oturtulmuş olmayacaktır. "Yumuşa- ma", her iki Dev için de Pekinle müzakereden geçmek- tedir. Pekinin ise, müzakereyi kabullenmeden önce ta- nınmayı talep edeceğinden şüphe etmemek gerekir. Formozaya gelince, yapılacak şey hiçbir andlaş- manın Çine iade etmiş olmadığı Formoza halkının en- sesinde Doğan Güneş emperyalistlerinden sonra, Mao Yoldaşın komiserlerinin olduğu kadar Kuomintangın tahsildarlarının da boza pişirmesini önlemektir. Bunun çâresi Adayla Kıt'a arasındaki Boğazı geçeli beri on yıldır, Amerikanın parasını har vurup harman savura- rak göbek şişirmekten başka işi olmayan ve saçı ağa- ra ağara sönmek gibi tarihte hiçbir ordunun düçâr ol- madığı bir sona doğru adım adım yürüyen kaçaklar güruhundan Formozanın Çinli olmayan ahalisini kurtar- maktır İşte o zaman, hür ve müstakil Formoza VII. Filo- nun himayesi altına kendi rızasıyla girecektir. İşte o zaman, ölüm çukurlarının kazıcısı Mao, ada kırıntıları üzerine gülleden palavralar, savurmakla kapamadığı yemden vazgeçmeği, yıktığı kirli rejimin Lake Success'- teki yerini almak için makül bir bedel olarak görecek- tir. Olaylar kaçınılmaz sonuca doğru, dipdiri boz Ame- rikan kartalının Kızıl Dragonun yurdunda, ihtiyar -fa- kat tecrübeli- İngiliz Aslarının yanındaki yerini alma- sına doğru -yavaş, fakat emin- ilerlemektedir. AKİS, 30 ARALIK 1959