edilecek bir tarafı da kt Başkalarını ve aılelerını tarifsiz kederlere garketmek ne kin- leri söndürüyor, hattâ ne de 1nsan1n vicdanına rahatın, huzurun zerresini dokuyordu Hâdisenin Türkiyede ve bütün dünyada uyandırdığı derin a- kisler iktidar büyüklerini son derece kızdırdı. Neydi bu rezalet! Ne ol- muştu, yani? Büyükler kime kızmı- yorlardı ki.. Yalman, niçin Pakistana gitmiş ve haberi orada almıştı? Bey- nelmılel Basın Enstitüsüne ne olu- or Bizim gazeteler, hâdiseyi be- yazlıklarla protestodan sıkılmamışlar mıydı? Pulliam bir şımarık Amerika- lıdan başka neydi ki?. Bir "taşra gazetesinin sahibi!." Bu haftanın ba- şında Zafer gazetesi, Demokrat hü- nun hayret kümeti, Milli Mücadelenin Mustafa Kemal hükümetine benzetmeye ka- dar işi ileri -ve eğlenceli safhaya götürdü. Bütün bunlar aslında bir tek şe- yi gösteriyordu: Bir hâdisenin, ço- cuklar tarafından bile tahmin edile- bilecek zararlı akislerini bazı zevat, hiddet ve şiddetten artık göremeye- cek haldeydi! İşte bu, D. P. Grubun- daki bazı kimselerin daha bu hafta- nın başında gözlerini açtı. Dış Politika Ouo vadis? S ağlık Bakanlığının makam odası- nı işgal eden iri boylu, esmer, şa- yanı hayret derecede uzun parmaklı zat adeta yerinden fırladı "— Nasıl olur efendım siz böyle bir şeye nasıl tevessül edebılırsınız'?" Karşısında oturanlar, henüz lâf- larını tamamlamamış olmanın heye- canı 1ç1ndeydıler Mısafırlerden şiş- özlüklü bir han Efendim" dıye kekeledı, D Fakat Sayın Bakanın laf dinleye- cek hali yoktu. Büyük bir telaş içinde olduğu görülüyordu. "— Bolshoi balesı Bolshoi bale- edi. Si Hâdise bundan aşağı yukarı bir yıl kadar evvel Ankarada, Sağlık Ba- kanlığında cereyan ediyordu. Bakan, Dr. Lütfi Kırdardı. Misafirleri ise Kanser Araştırma ve Savaş Kuru- munu temsil ediyorlardı Kanser A- raştırma ve Savaş Kurumu gelir sağ- lamak için bazı teşebbüslere gırışmış, bu arada Moskovanın meşhur Bols- tiyatrosundan bir bale grubunu Türkiyeye getirtmek için gerekli an- laşmayı yapmıştı. Rus balesi Anka- rada temsiller verecek, masraflar çıktıktan sonra hâsılat Kuruma ka- lacaktı. Bu derece şöhretli bir eki- bin seyircisinin çok olacağı tahmin edildiğinden Kurumun iyi gelir sağ- layacağı ümit ediliyordu. Temsilci- ler Bakana bir ricada bulunmak için gelmişlerdi: Acaba Sayın Lütfi Kır- dar temsilleri himayesi altına almayı kabul eder miydi? Fakat Bolshoi adını duyunca Dr. Lütfi Kırdar heyecanla yerinden fir- lamış ve adeta titremeye başlamış- tı. Bir Rus balesinin temsillerini hi- mayesi altına alma ! uhatapları akıllarını mı kaçırmışlardı? Üstelik, böyle bir cüreti nasıl gostermışlerdı" Temsilciler, Bakanın biraz sükünet bulmasını sabırla bekledikten sonra izaha çalıştılar. Elbette ki kendilik- lerinden harekete geçmemişlerdi. Da- ha evvel hükümete müracaat etmiş- ler ve gerekli müsaadeyi almışlardı. Hükümet, Bolshoi balesinin Türkiye- de temsiller vermesini mahzurlu gör- müyordu. Hattâ bundan dolayı mem- nunluk bile ifade edilmişti. Bizzat Adnan Menderes hareketi tasvip edi- yordu. Heyet Dr. Lütfi Kırdara ancak YAZISIZ AKİS, 23 ARALIK 1959 YURTTA OLUP BİTENLER bundan sonra müracaat etmişti. bakımdan endişe edilecek bir elbet yoktu. Saglık Bakanı bu teminatı aldık- tan sonra bir müddet düşündü. Ad- nan Menderesin hâdiseden haberdar olması elbette ki ise başka mahiyet veriyordu. Dr. Lütfi Kırdar misafir- lerine karşı daha mültefit davran- maya başladı. Acaba bıraz musaade edebılırler miydi? Malüm bu bir hükümet işiydi. Kendisinin de gerek- li tetkıklerı temasları yapması gere- kiyordu. Kurum temsilcileri Bakana hak verdiler. Kendisinden haber bek- leyeceklerdi. Sağlık Bakanı Dr. Lutf'ı Kırdarın Hususi Kalem Müdürü bir kaç sonra Türk Kanser Araştır a ve Sa— vaş Kurumunun temsilcilerine tele- fon etti. Bolshoi balesinin temsilleri- ni Sayın Bakan himayesine memnun- lukla alacaktı. Böyle bir hâdisenin içine karışmak ancak iftihar vesile- siydi. Dr. Kırdarın bir kaç gün evvel- ki dehşeti kaybolmuştu. Barış içinde beraber yaşama âdiseden aşağı yukarı bir yıl son- a, geçen hafta içinde bir gün ay- nı iri boylu, esmer, şayanı hayret de- recede uzun parmaklı zat Moskova- da Sovyet Dışışlerı Bakan yardımcı- larından S efe aynen şunları mızda daha iyi münase- betler tesisi için sarfettiğimiz gay- retlerin musbe netıcelere ulaşacağı- nı Ümit ediyı Fakat Semyonefîn Türkiye Cum- huriyeti — Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı Dr. Lütfi Kırdara verdiği ce- vap pek o kadar hararetli olmadı. Sovyet Dışişleri - Bakan yardımcısı amp David'den sonra işin kendili- ğinden buraya varması gerektiğini i- fade eden bir edayla şu cevabı ver- di: "— Türk delegasyonunun buraya gelmesinden önce, milletlerarası ha- Vada bir düzelme zaten vuku bulmuş- u" Aslında bu cevabı verirken Sem- onef, Şükrü Saraçoğlundan sonra Sovyetler Birliğini ilk defa olarak zi- yaret eden Dr. Kırdardan ziyade Tür- kiye Dışişleri Bakanı Fatih Rüştü Zorlunun bir hareketini hatırlıyordu. Fatih Rüştü Zorlu Ike'ın Ankarada bulunduğu günlerde yeni Meclis bi- nasında tertiplediği bir basın toplan— tısında Türk hükümetinin Sovyı Başbakanı Krutçefi davet edip etme— mesi konusunda sorulan bir suale karşı tefsirde bulunmaktan çekin- mişti. Sonra da Dr. Kırdar Rusyaya, yanında doktorlarımızdan mürekke bır kafıle bulunduğu halde gönderil- Dr Kırdar, hadiseden iki gün son- ra Moskovadaki İlk Yardım Enstitü- sünü gezdi. Prof. Tajsof, Petrof, A- leksandrof ve Andreofun — kendisine gösterdikleri yeni aletlerden ve a- meliyat — usullerinden çek memnun kalmıştı Memnuniyetini ifade de et- 9