23 Aralık 1959 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 24

23 Aralık 1959 tarihli Akis Dergisi Sayfa 24
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

DUNYADA OLUP BİTENLER tiği muazzam nümayişler iki gün sürdü. Herkes İranın artık bir Cum- huriyet olmasını beklerken, birden bire Zahidinin tankları Tahrana gir- diler. Bir buçuk yıllık açlık ve kar- gaşalıktan bıkan bir kısım halk ve bilhassa esnaf da Zahidi kuvvetleri- ne katılınca işler değişti. Musaddık ile Fatemi General Zahidiye teslim oldular Ve Şah -kendisini karşılamak- tan korkmuş olan Romadaki İran Büyükelçiliği mensuplarının endişe dolu bakışları arasında -yine Hate- minin 1dare ettiği uçağa binerek Tah- rana dön Artık, milli bir kahra- mandı. Sadece Pehlevi Hanedanını değil, aynı zamanda Daranın tahtını kurtarmış olan Zahidi İranı demir bir elle idareye başladı. Aşiret reislerine ve seksen aileye dayanarak memle- ket içindeki bütün milliyetçi ve ko- münist unsurları sindirdi. 1954 te al- tıyüz subayı Tudehçi oldukları iddia- sıyla en ağır cezalara çarptırmaktan çekinmedi. Fakat; halk içindeki memnuniyetsizliğin asıl sebeplerinin devam ettiğini Şah görüyordu. Muha- fazakâr Zahidi bu meseleleri kavra- yacak zihniyette değildi. Zaten Za- hidinin sıhhi durumu — bozulmuştu. ah, kurtarıcısının oğluna biricik kızı Şehnazı vermek suretiyle onu taltif etti. Şahın oğlu artık, memleketi tamamen kendisine bağlı Başvezirler eliyle idare imkânını bul- u. Islahat görünüşü ah, eski hülyalarını gerçekleştir- mek fırsatını bulduğunu sanıyor- du: İran, Batının garantisini sağla- malı ve radikal reformlara girişilme- liydi. Fakat, bu büyük tasavvurunda kendisine yarü yaver olan eşi artık varlığıyla Pehlevi — sülâlesinin deva- mını tehdit ediyordu. Bir Lotus XVI nın Versailles ve Tuilleries Sarayla— rında geçirdiği korkuların aynı, Mer- mer Sarayda ve Gülistan Sarayında yaşanırken o dâvanın üzerine eğil- mek kimsenin aklına gelmemişti. Etraf sakinleşince mesele ortaya çıktı. Zavallı Süreyya 1954 başından itibaren dünyanın bütün merkezle- rini -Viyana, Cenevre, Bonn, Paris Londra, New-York ve hatta Mosko- va- gezerek Allahın kendisine ver- mek istemediği evladı hekimlerin hazakatinden beklemeye koyuldu İki sevgilinin hayatı günden gü azap halini alıyordu. Neticede Şah Pehlevi sülâlesinin istikbalini sevgi- li karısına tercih zorunda kaldı. 14 Mart 1958 günü boşandılar. Süreyya, bütün dünyanın ıztıraplı alâkası i- çinde, yine bütün merkezlerde -Bonn'- da, Pariste, Venedikte, Romada- kal- binin içine tıkılıp kalmış aşk hazinesi- ni dökebileceği Erkek'i önüne gelen her erkekte- Baronlar, Kontlar ve prensler, - Krupplar ve Orsini'lerde- aramaya çıktı. Şah, devamını sağlamağa çalıştı- ğı tahtına o yıllarda dışarda sağlam destekler bulmağa da muvaffak ol- muştu. 1955 yılının Ekim ayında 24 İran Bağdat Paktına girdi. Artık İ- ran Batıya bağlanmış sayılabilirdi. Fakat bu arada Şah ak saçlı tilkinin Azerbaycan tecrübesinden edindiği dersleri tatbike de girişecekti. Evet, arkasını emniyete almış, sırtını sağ- lam desteğe dayamıştı. Ama, Kuzey- den gelecek tehlikeleri de önlemek aynı zamanda kaabil olamaz — mıy- dı? Nitekim, Sovyet Dışişleri Bakan muavinlerinden Semianofun başkan- lığında büyük bir heyet Ocak 1958 sonlarında Tahrana geldi. İran, Sov- yet Rusyaya bir dostluk ve ademi tecavüz paktı teklif ediyor ve ayrıca Sovyet iktisadi yardımını almaya hazır olduğunu da bildiriyordu. Sov- yetler, bunun üzerine İranın Bağdat Paktından çıkmasında ısrar etmedi- ler ve hatta, 1921 Dostluk Andlaş- masının Rusyaya — İran Azerbayca- nını işgal hakkını veren hükümleri- ni kaldırmaya hazır olduklarını da eklediler. Fakat, Türkiye ve Ameri- kadan gelen — baskılar — neticesinde Şah fikrini — değiştirdi, — Sovyetlerle müzakereyi kesti. Şah için yapacak başka şey kalmamıştı: Geçen Mart ayında Ankarada imzalanan Amerikan - İran Anlaşmasına bu se- bepten rıza gösterdi. Büyük çelişme una rağmen Amerikan yardımın- da büyük bir artış olmadı A merika yılda 100 milyon dolar civa- rında askeri yardımla 50 - 70 milyon dolar civarında iktisadi yardımdan fazlasını vermiyordu. İran Başbakanı Manuşeyr İkbal, İşte bu sebepten do- layı bütün toplantılarında "Para, Para" diye sızlanmakla meş- guldü. Fakat, asıl mesele Amerika- nın parayı vermesi değildi, Amerika, Şahın tahtına varıncaya kadar herşe— yi garanti ettikten sonra, elbette pa- ra da verirdi. Fakat, EFisenhower de Meşhur Musaddık Öküzüm sanan kurbağa aslında Trumandan farklı düşünmü- yordu. — Parayı rec ama para niçin ve nasıl sarfedilecekti? İranda bir Kalkınma Plânı Teşki- lâtı vardı. at, bu teşkilât hâlâ Birleşmiş Milletlere, milli gelir amlarını verecek hale dahi gelme- mişti. Bu durumda, bu Teşkilâtın ciddi bir plân yaptığını duşunmek hayal olurdu. Teşkilât, zirat makine- ler satışını 1957 ye göre 10 misli ,art- tırdığını övünerek söylediği zaman bile, topu topu sadece 800 traktör satabilmişti. Plân Teşkilâtının — 1960 a kadar bütün faaliyeti birkaç şe- ker ve meyva fabrıkasıyla iki çimen- to fabrikası inşa ettirmek ve Şiraz- daki tabii gazdan istifade ederek bir suni gübre fabrikası kurmaktan iba- ret kalacaktı! Ziraat berbat haldey- di. İran kendi gıdasını sağlayama- makta ve dışardan buğday ithâl et- mek zorundaydı. Ziraatteki istihsâl artışı nüfus artışını karşılayamıyor- du. Bunun belli başlı sebebi toprak mülkiyeti sistemiydi. . Ekilebilir ara- zinin hemen yarısı büyük derebeyleri- ne, dörtte biri dini teşekküllere, onda biri de Devlete ve Hanedana aitti. Şah, derebeylerinin ve dini teşekkülle- rin topraklarına dokunamıyordu. Bu sebeple, evvelâ Hanedana ait toprak- ları tevzi başladı. 1951 ve 1958 de ancak 69 köye toprak tevzi edilebilmişti. Bu ise, ekilebilir toprak— ların ancak yuzde birine tekabül edi- yordu şimdiki tevzi programı tamamlanabılse bile, 12 milyo koy lüden sadece 3 mılyo u isti fade bılecektı Üstelik bu hedefe e rışılme— i de şimdiki gidişe bakılırsa pek ya- vaş olacaktı. Sulama projelerinin in- şasına başta Isfahan olmak üzere üç bölgede başlanmıştı. Bu projeler de hızla yürütülemiyordu. Devlet hiz- metlerinde ahlâksızlıkla mücadele i- şinde ise radikal davranılamamaktay- dı. Şah, bir yandan Amerikan yardı- mı almasının bu radikal ıslahatı yap- masına bağlı olduğunu görmekte, di- ğer yandan bu ıslahatın kendısını tu- tan içtimai sistemi yıkacağından korkmaktadır. Şah, — derebeyliğe da- yanan bugünkü sistemi terketse ken- disini halkın hangi tabakasının be- nimseyeceğini bilememekte, derebey- lerin ve aşiretlerin isyan etmelerin- den çekinmektedir. Gelin No. 3 amafih Rıza Şahın oğlu bunca mesele arasında kendisine yeni bir eş aramak için geniş zaman bula- bildi. Gerçi işin "devlet umuru" ara- sında sayılmasını — sağlayacak pek çok sebep vardı. Taht bir veliahta sa- hip değildi. Veliahtın bulunmaması memleketi siyasi — istikrardan mah- rum bırakıyordu. Fakat gelin arama gayretleri lüzumundan fazla gürültü- lü, dedikodulu oldu. Şahın muhtelif namzetlerle temasları ise her zaman “"krali seviye"de sayılmadı Rıza Şahın oğlu, Gülistan Sarayı- AKİS, 23 ARALIK 1959

Bu sayıdan diğer sayfalar: