DÜNYADA Batı Şımarıklık yeter ransa Silâhlı Kuvvetler Bakanı Guillaumat, geçen hafta bir sa- bah Atlantik Konseyince ilk sözü al- dı. Maksadı, Konsey toplantısından önce yapılan Askeri Komite toplan- tısında Amerika Genelkurmay Baş- kanı Orgeneral Twining'in nutkunun basına aksedişini protesto etmekti. Bu nutuk gizli kalmalıydı, Na- TO'nun emniyet kaideleri bunu böyle gerektiriyordu. İşin aslına bakılırsa, bu işte NATO'nun emniyet kaidele- rine Amerikan Genelkurmay Başka- nı tarafından bile bile riayetsizlik edilmişti. Bundan maksat da NA- TO'nun emniyetini sağlamaktı. Çün- kü, NATO'daki emniyet kaidelerine -her nedense şimdi- bu kadar hürmet- kar olan Fransa, NATO i çındekı si- yasetiyle NATO'nun emniyetine ağır darbeler vurmakla meşguldü. Twi- ning bunu açıklamayı bir vazife bil- mişti. Atlantik Konseyinde Fransız mes- lekdaşının hücumu karşısında Ame- rika Savunma Bakanı Mr. Gates sus- madı. Twining, Guillaumat'nın iddia ettiğinin aksine siyasete karışmamış- tı. Siyasi kararların, askeri neticeleri üzerindeki kanaatlerını bildirmek askerlerın hem hakkı, hem vazife- iydi. wining'in — sözlerinin başına aksetmesınden müteessirdi ama, merikan Hükümeti Twining'in nut- kunun ana hatlarıyla tam manasıyla mutabıktı. Böylece Batı bloğundaki çatlaklar, geçen hafta Pariste patlak verdi. Ertesi gün Konsey, Avrupada- ki NATO Müttefik Kuvvetler Baş- komutanı Orgeneral — Lauris Nors- tadt'ı dinliyordu. Amerikalı Başko- mutan, Batı Avrupadaki NATO sa- vunmasında entegrasyon prensibi ka- bul edilmediği takdirde, — kendisinin ve başında — bulunduğu karargâhın Batı Avrupanın Savunması mes'uli- yetini yuklenemeyeceklerını bildirdi. unlar, Amerika ile Fransa arasında NAT konusunda büyük bir ihtilâğın mevcut olduğunu ve bu ihtilâfın artık gizlenemeyecek hâle geldiğini resmen gösterdi. İhtilâf Fransanın, NATO Komutanlıkları- nın kendi birlikleri üzerindeki otori- tesini tanımamak isteyişinden doğu- yordu. Gerçekten, General de Gaulle iktidara geldikten sonra Fransa, Ak- denizdeki Filosunun harp zamanında ATO komutası altında olmayacağı- nı bıldırmış, kendi topraklarında stra- tejik füze üsleriyle atom bombası stoklarının kurulmasını kabul etme- miş, hava savunma filolarıyla radar ve alert şebekesinin tek bir komuta altında birleştirilmesine karşı koy- muştu. Bundan sonra, Fransanın Al- manyadaki kuvvetlerini ve uçak filo- larını da NATO Komutasından çeke- ceği endişesi doğmuştu. Iİke, geçen AKİS, 23 ARALIK 1959 Başkan Eisenhower Modern Marko Polo defa Parise geldiği vakit alt kademe- lerde yapılan görüşmelerin de Gaul- le'ü doğru yola götüreceğini umu- yordu. De Gaulle yıllarca iktidardan uzak kalmıştı. Askeri teknikteki ye- ni ilerlemelerden habersiz olabilirdi. Fakat, kendisine bugünkü askerlikte mesafelerin ne kadar kısaldığı iyice anlatılırsa, herhalde entegre komu- tanlık sistemini reddetmezdi. Bunun için Ike, o vakit bu konulandan Fran- sıZz Cumhurbaşkanına hiç bahsetme- di. Fakat, o zamandan beri işler dü- zelecegme büsbütün bozulmuştu. Bu- nun üÜzerine Amerikan — Hükümeti, Ike 19 Aralıkta Parise gelm eden Fransaya karsı şiddetli bir taarruza girişmeği — kararlaştırdı. Twining'in, Gates'in ve Norstadt'ın nutukları işte bu taarruzun birer parçasıydı. Ame- rikan Dışişleri Bakanı Herter de Fransız meslekdaşı Couve ville'in yüzüne söylediğini, Konseyde açıkça tekrarlamaktan ekinmedi: Amerika NATO kuvvetlerinin enteg- rasyonunu hayati bir dava olarak gö- rüyordu. kat, Herter'in Konseyde bu sözleri söylediği gün, Cumhurbaş- kanı de Gaulle, Elysee Sarayında ka- bul ettiği Parlamento Grupları tem- silcilerine "İki dünya harbinin enteg- re olmayan kuvvetlerle kazandığını" bıldırıyor ve böylelikle dünyadan ne kadar habersiz bulunduğunu isbat etmiş oluyordu. Fransanın bu tutumunun diğer Batı Avrupalı Müttefikler üzerinde de çok kötü tesirleri oluyordu. Ha- kikaten, — diğer ATO üyeleri Fransanın durumuna bakarak savun- OLUP BİTENLER ma taahhütlerini yerine getirmekten kaçınıyorlardı. Belçikada — askerlik müddeti azaltılmıştı. İngiltere, Batı Almanyadaki asker sayısını 75 bin- den 55 bine indirmişti, Almanyada sadece 3 İngiliz kara tümeni ve 1 ha- vatümeni vardı. Belçika ve Hollan- danın birer tümenden fazla birlik çı- karmaya hiç niyetleri yoktu. Lük- semburg bir taburu, Danimarka da bir tugayı ancak eydana getirebil- mişlerdi. Kanada sözünü tutuyordu: 1 kara tugayıyla 1 hava tümeni Al- manyada yerleşmişti. Orta Avrupada taahhütlerine riayet eden bir diğer devlet de Amerikaydı: 6 tümenle 2 hava tümeni Almanyada üslenmiş- lerdi. Almanyanın silâhlanması da memnuniyet verici bir şekilde ilerli- yordu. Şimdiden 7 Alman tümeni meydana çıkmıştı. Alman tümenle- rinin sayısı 1961 başında 12 ye yük- selecekti. Fakat iş sadece Amerika, Kanada ve Federal Almanyayla bit- miyordu. Diğer devletlerin de gere- ken savunma gayretini göstermeleri elzemdi. Fakat, Fransa bir yandan türlü prestij davaları peşinde koşar- ken -Cezayir harbi yüzünden- diğer yandan Batı Almanyada 4 tümen ye- rine sadece 2 tümen tutarsa, kimse- nin başkasına söyleyecek lafı kalmı- yordu. Alın: F ransa üstelik alınmıştı. Amerika- nın, Birleşmiş Milletler Genel Ku- rulunda Cezayir konusundaki Pakis- tan karar tasarısına çekimser kal- ması Marianne'i kızdırmıştı. Gene- ral de Gaulle bunu, Ike'ın verdiği sö- zün tutulmaması olarak tefşir edi- yordu. Amerikalılar ise, kelime keli- me de Gauülle'ün vaadlerini tekrar eden bir karar tasarısına çekimser kalmanın Fransayı niçin kızdırdığı- nı anlayamıyorlardı. General Cenab- ları, dünyada sadece — Fransızların mevcut olmadığını ne zaman idrak buyuracaklardı? Fransızlar, Amerikaya Cezayir konusunda başka bir sebepten daha kızıyorlardı. Ike, Atinada "demok- rasinin beşiği"ni methettikten, Yu- goslav - Yunan — münasebetlerinden ve Kıbrıstaki gelişmelerden memnu- niyetini belirttikten sonra, Des Moi- nes Kruvazörüyle Tunusa gelmişti. Tunus halkı, Ike'ı candan gosterıler— le karşılamıştı Burgiba ile Ike, "Ce- zayirde bir hal çaresi bulunmaması- nın çok endişe doğurucu bir hadise olacağı" hususunda mutabık kaldık- larını ve "General de Gaulle'ün Ce- zayir hakkındaki tekliflerinin pren sipleriyle mutabık olduklarını" bıldı— riyorlardı. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, Burgibanın, Ike Tunustan ay- rılırken soyledıgı nutukta, "Tunusu ziyaretiniz, Afrika milletlerinin in- san haysiyeti için, devrini tamamla- mış bir sömürgeciliğin son kalıntıla- rını defetmek ve kendilerini sefalet- 19