MUSİKİ Opera Kaybolan orkestra.. eçen haftanın sonunda Cumarte- si gecesi Ankarada Operaya gi- denler verdikleri paraya zerre kadar acımadılar. Hem temsili seyrettiler, em de ömürleri boyunca i bi daha rasgelmiyecekleri — bir sahneye şahit oldular ve pek fazla eğlendiler. Hâdise ikinci perdenin başında cereyan etti. Verilen ara bitmiş, her- kes yerini almıştı. Işıklar yavaş ya- Bi vaş sönmeğe başladı. Bir iki saniye- lik zifiri karanlıktan sonra perde ağır ağır açı "Saraydan kız kaçırma" opera sının ikinci perdesinin başında kısa bir konuşma vardı. Bunu takiben mü- zik başlıyacaktı. Artistler rollerinin icap ettirdiği konuşmaları yaptılar. Son konuşma bitti. Bir saniye, iki saniye... Orkestradan hiç ses çıkma- dı. Saniyeler ilerledi, orkestradan yi- ne ses sada yok. Sahnede bulunan ak- törler şaşırdılar. Göz ucuyla orkes- tranın bulunduğu yere baktılar. Ne orkestra şefi yerindeydi, ne orkestra! Telaşla perdeciye işaret ettiler ve perde, işin farkına varan seyırcılerın kahkahaları arasında kapan eden sonra orkestra geldi, per- de yeniden açıldı ve temsile başlan- dı. Konserler Bach'tan Brubeck'e C az ile klasik gene yanyana gel- diler. New York Filarmoni Or- kestrasının geçen hafta Carnegie Hall'da dort kere tekrarladığı prog- ram, Bach' Brandenburg Konser- tolarından bırıyle başlıyor, Mozart'ın iki piyano için konsertosuyla devam ediyor. Brubeck Caz Kuarteti ve Senfoni Orkestrası için Konsertosuy- la bitiyordu Caz konsertosunun — bestecisi Brubeck ünlü caz kuartetinin kuru- usu ve piyanisti Dave Brubeck de- gıl fakat Dave'in kardeşi Howard Brubeck'ti Konsertosunu Dave Bru- beck Kuartetini ve şefi caz dılınden anlıyan bir orkestra olan New York Filarmoni Orkestrasını göz onunde tutarak yazmıştı. Bu bakıma eser yalnız, konsertant topluluk duru- munda olan caz kuarteti için değil, senfoni orkestrası için d musi- kisi çalabilme kaabılıyetını gerektiri- yordu. Hatırlarda olduğu gibi, İsviç- reli besteci Rolf Lıebermann da, bu çeşit bir eser bestelemiş, buyuk caz orkestrasıyla senfoni orkestrasını bir araya getirmişti. Fakat Liebermann'- ın eserinde senfoni orkestrası partile- rini iyi bir şefin idaresinde herhangi bir orkestra çalabileceği halde, Bru- beck'in konsertosunu çalabılmek için şefin caz bilmesi, orkestra üyelerinin de hiç olmazsa caz çalmıya çalışmış olmaları şartt AKİS, 23 ARALIK 1959 Liebermann'ın konsertosuyla Brubeck'inki — arasındaki — kıyaslama burada bitmiyordu. Liebermann hem senfoni orkestrasının, hem de caz top- luluğunun musıkısını kağıt üzerine kaydetmişti. Bir davul solosu dışın- da, irticali çalışa imkan verilmiyor, tek bir nota bile çalgıcının arzusuna bırakılmıyordu. Halbuki — Howard Brubeck, caz kuartetinin musikisini ancak bırkaç yerde kaydetmiş, — bu- nun dışında irticali çalışa imkân ve- recek şekilde boş bırakmıştı. Arada- ki diğer bir fark, Liebermann'ın sen- fonik orkestra yazısında caz üslübu, caz tesirleri aramamış olduğu halde, Brubeck'in senfoni orkestrasını tıpkı bir caz orkestrası gibi kullanmış ol- masıydı. Böyle bir tutumda, orkestra- lamaya pirinç nefes çalgılarının hâ- kim olması tabii bir neticeydi. Ya orkestranın geri kalan çalgı grupla- rı ne olacaktı? Tahta nefeslilerin, us- talıkla kullanılmak şartıyla, caz us- lübuna aykırı düşmedikleri söylene- bilirdi. Nitekim — besteci bu hüneri göstermişti. Fakat yaylıların kulla- nılmasında genel olarak tekrarlanan bir hataya düşmüş ve yaylı sazlara Mantovani ya da Kostelanetz'in hafif musiki orkestralarının tarzında bir vazife — vermişti. Liebermann'ın bir konsertoda so- listle -veya solist durumundaki top- lulukla- orkestra — arasındaki zıtlıgı çatışmayı, caz — musikisiyle — Avru geleneğindeki musiki arasındakı ay— rılıktta aramasına — karşılık Brubeck bu zıtlığı, iki topluluğun ses hacmi arasındaki farkı işlemek suretiyle gerçekleştirmişti. Bunun dışında, iki bestenin değeri kıyaslandığında, Bru- beck'in musikisinin — Liebermann'ın- kine kıyasla çok geride kaldığı söy- lenebilirdi. Brubeck, alelade bir caz düzenleyicisinin hergün yazabilece- ğinden -ve yazdığından- daha seviye- li olmıyan, ne öz ne de im bakı- mından sözü edilmeye deger hiçbir yanı olmayan bir musiki — yazmıştı. Eserin dört muvmanlı bir caz kon- sertosu olmasının taşıdığı önem kâ- ğıt üzerinde kalmaktan öteye gitmi- yordu. Brubeck'in konsertosunun alâ- kayla, hattâ zevkle dinlenmesi, beste- cinin meziyetleri sayesinde değil, ic- ranın mükemmelliğiyle sağlandı. Caz musikisini yakından tanıyan şef Le- onard Berstein, filarmoni orkestrası- nın iyi bir caz icrası çıkarmasını te- mine muvaffak oldu. Dave — Brubeck kuarteti ise, irticalen çaldığı "boş- luklar" da, bu topluluktan beklenen seviyede musikiyi verdi. Herhalde kuartetin irticalen çaldığı — musiki, bestecinin düşünüp taşınıp yazdığı musikiden çok daha ilgi çekiciydi. O kadar ki dinleyici, besteci Brubeck'- in şekerli ballı kemanlarının alto saksofoncu Paul Desmond'un solola- rına engel olmasının, senfoni orkes- trasının gurultusunun kesilip kontra- asçı Eugene Wright'in sesini daha iyi duyurabilmesini, davulcu Joe Mo- rello'nun ikişer ölçülük solo boşluk- larına aldırmayıp tanı korusluk so- lolar çıkarmasını içten içe arzu et- mekten kendini alamıyordu. Piyanist Dave Brubeck ise kurtlarını döktü ve rie ahmaninof'vari kadanslar atma hevesını bol bol aldı. Unutulan eserler. nlü bestecilerin unutulmuş eser- leri haklı olarak mı bu akıbete uğramışlardır" Sorulara kesin ce- vaplar vermeyi huy edınmış olanlar, böyle bir soruyu basit bir "evet" ya da “"hayır'la atlatabilirler. Fakat, Thomas Scherman'ın Küçük Orkestra Cemiyetinin geçen hafta New York'- taki konserinde — çaldığı iki eserden biri müsbet cevabı, öteki ise hiç ol- mazsa biraz düşünmeyi gerektiriyor- u. Küçük Orkestra Cemiyeti ya ün- lü bestecilerin gölgede kalmış eser- lerini, ya da eserleri topyekun unu- tulmuş bestecileri konser sahnesine çıkarmakla tanınmış bir topluluktur. Geçen haftaki konserin programında— ki eserlerden biri, Bizet'in "Cemile" adlı operası, ilk notasından son ako- runa kadar, —yeniden nota arşivine kaldırılması gereken, tadsız bayagı sonuk bır musikiydi emıle nin "Carmen"le muşterek yanı çoktu. Fakat "Carmen"e ölümsüzlüğünü ve- ren dramatık tesire ve melodik güce karşılık "Cemile", u bakımından, onsekızıncı yuzyılda Avrupada moda "har operası" nın başarısız kalıntılarından biri almaktan Ööteye gidemiyor, — musiki — bakımındansa, "Carmen"in ancak soluk bir yankı— sı olarak kalıyordu. Öteki eser, Debussy'nin Piyano ve Orkestra için Fantezisi, Bizet'nin saçmasıyla aynı akıbeti paylaşmak- ta olduğu halde, farklı bir geleceğe hak kazanmış olduğu — muhakkaktı. Bir kere Debussy'nin Bizet'den kat kat üstün bir yaratış dehasına sahip bulunduğu münakaşa bile edilemezdi. Fantezi Debussy'nin en önemli eser- lerinden biri değilse bile artık unu- tulduğu yerden çıkarılıp tanıtılması en azından bu bestecinin "Printem ının, ya da "Reverie" sinin ulaştıgı şohrete ulaşması gerekiyordu. Fante zinin çalınmamasına herhalde bıraz da, bestecilerin arzularına körükörü- ne sadakat istekleri sebep olmuştu. Gençlik eserlerinden biri olan bu kon- sertonun provaları sırasında Debussy her nedense öfkelenmiş, notaları top- lamış, eserin çalınmasını yasak et- mişti. Debussy'nin ölümünden sonra, bestecinin arzusuna ağmen eseri çalma cesaretini ilk gösteren piya- nist Alfred Cortot olmuştu. Fakat Cortot'nun cesareti pek fayda ver- memiş, eser 1920 lerden bu yana pek seyrek çalınmıştı. Gençlik eserlerin- den biri olduğu halde Debussy şahsi- yetinin damgasını — taşıyan, bundan başka romantik çehresiyle vasat kon- ser — dinleyicisinin kolayca hoşuna gidebilen Fantezinin — çalanları çok oldukça, konserto repertuarında sağ- lam bir yer edinmesi beklenebilir. 31