KİTAPLAR TANRI KATI (Haluk Aker - Zihni Balım - Güven Oğuzbaşın manzumeleri, Ze- min Matbaası Adana, 1959, 80 say Ja 250 kuruş). anrı Katı adlı manzumeler ki- tapçığı pek genç okdukları anla- şılan Halük Aker, Zihni Balım ve Güven Oğuzbaş tarafından kaleme alınarak bastırılmış. Kâğıdı, baskısı, kapak kompozisyonu, sayfaların ter- Katının tıbi, elhasıl her şey Tanrı H er, Zihni Balım ve Güven Oğuzbaş uçlusunun ilk ve özentili ki- tapları oldugunu gösteriyor. Belki de bu üç şiir heveslisi delikanlı, bu kitabı harçlıklarını bir araya ekleye— rek zar zor bastırmışlar. Ama - vaffak olmuş "Tanrı Katı" bir taşra vılayetınde hazırlanıp basıldığı halde Ankara veya İstanbulda basıl- mış kitaplardan aşağı değil. Ancak bu hükmün sonuna he- men bir nokta koyup durmak lâzım. Bahsettiğimiz hususlar sâdece kita- bın baskısına ait lehte sayılabilecek şeyler. Yoksa üç manzumecinin müş- tereken çıkardıkları kitabın muhte- vası için aynı iyimser lafları söyle- menin imkân ve ihtimali yoktur. Tan- rı Katının yazarları son beş altı yılın dibine darı ekilmiş, dolayısıyla de iyi şiirden uzak kalmış şiir dünyamızı kaplayan binlerce — hevesliden öteye ödememektedirler. Bu üç şiir heves- lisinden birinin, Zihni Balımın man- zumelerinden birine — verdiği — ad, "böyle şiir mi olurmuş?”" adı, rahat- ça umumileştirilerek Tanrı Katının bütün şiirlerine takılabilir. Hatta, daha da umumileştirilerek son yılla— rın bütün şair olma heveslilerinin şi- irleri için söylenebilir. Oturulup "Tanrı Katı" adlı ki- tapçık okunduğunda görülen şudur: Üç genç adam, biraz da yaşlarının verdiği bir cesaretle ortaya çıkmış- lar; vezni, kafiyeyi, şekli ve şiiri şi- ir yapan bütün unsurları bir kenara atarak akıllarına estiği gibi, rastge- le bir takım satırları alt alta sırala- mışlar. Aşktan bahsetmişler, sevdik- leri kızlardan bahsetmişler, şundan bahsetmişler, bundan bahsetmişler, sonra da bu laf kalabalıklarını şiir di- ye oraya buraya göndermişler. Tan- rı bilir, belki de bir takım mecmua larda — yayınlatmışlar. Arkadaşları— nın, sevdiklerinin arasında adları şa- ire çıkmış. Bunlar da bu yeni sıfata inanmışlar, sevinmişler. Aman deyip, bir kitap çıkarmağa kalkışmışlar Harçlıklar biriktirilmiş, matbaalarla pazarlıklar edilmiş kâğıt cinsleri arasında tercihler yapılmış, kapak- lık karton seçilmiş, bunun üstüne de- senler çızdırılmış, gürültü patırdı derken ortaya anrı Katı" çıkmış. Eh, artık ellerinde bir de kitapları bu- lunan Zihni Balım, Güven Oğuzbaş ve Halük Akere şair dememek için hiç bir sebep yok. Bu üç delikanlı, 28 hem de buyuk şair şiirin çilesini çek miş şair. Bu üç delikanlının elbette ki kendilerine benzeyen bir takım arka- daşları da var. Onlar da mecmualar çıkarıyorlar, mecmualarında tenkit yazıları yazıyorlar. Tabit arkadaşla- rı övmek kolay da, yermek zor. Son- ra bugün bu üç şairi yererlerse, on- lar da yarın, bugün tenkit edeni ye- rerler. Bu işler karşılıklı. Mecmua sahibi olanlar, tenkit sütunları bulu- nanlar arkadaşlarını övecekler. Hem de ne övmek, göklere çıkaracaklar. İşte böyle iki de lehlerine tenkit yazısı çıktı mı Balımların, Oğuz- başların, Akerlerin kendilerini dün- yanın en büyük şairleri saymamaları için hiç bir sebep yok. Artık önlerin- de durabilene aşk olsun. ütün bu anlattıklarımız sâdece Tanrı Katının üç şairi için değil, son yılların bir çok şairi için söylenebi- lecek olan umumi sözler. Ama ne ya- zık ki doğru sözler ve şiir dünyamız şu yukarda çizilen tablodan başka bir manzara arzetmiyor. Tanrı Katında, altmış küsur şiir denemeciği var. Yani adam başına yirmi şiir düşüyor. Bunları alıp ba- şından sonuna kadar okumak daya— nılmaz bir şey. Bir defa üç delikan lının da söylemek istedikleri degıl söylemeyi düşündükleri tek yeni İlâf- ları yok. Şiir dedikleri, kelime yığın- larından yapılmış bir cümleler ordu- SU... Bütün bunlar yetmiyormuş gibi delikanlılar dillerini de tâyin ed mişler. Bakıyorsunuz bir manzume- de hem "efkâr, bade, baht, saki" limeleri geçiyor, hem de "sevi, ka- ramsal" gibi Ataçın dahi yadırgaya— cağı derecede ileri öz türkçe kelime- ler. Elhâsıl bir curcuna! Belki kızacaklar, — gücenecekler, galeyana geleceklerdir ama "Tanrı Katı"nın yazarları olan Halük Aker, Zihni Balım Güven Oguzbaşın şahsında, onlarla beraber şairiz diye En Doğru Favoriler Veren AT ve SPOR Almayı Unutmayınız ortaya çıkan binlerce delikanlıya ha- lishane bir tavsiyede — bulunulabilir: Şiir yazacağınıza, şiir okuyucusu ol- maya çalışın! n Herşeye yırmı yıl içinde Türk şiiri altın ça- ğını yaşamıştır. Bu çağın şiirlerini okuyun. Onları taklide değil, geçme- ye çalışın. Ancak bunu becerebilir- seniz ortaya çıkın. Yoksa işte böy- le binlerceniz ortaya çıkar ve dola- yısı ile bir tekiniz bile şair diye cid- diye alınmazsınız. Tanrı Katı için ve Tanrı Katı do- layısıyla söylenebilecekler bunlar. ÇIPLAK MODELLER Cesare Pavese'nin romanı, viren Nermin Türkmen, Varlık — Ya- yınları 709, Büyük cep kitapları 136, in Basımevi, Istanbul, 1959, 106 sayfa, — 200 ku YUŞ). V Çe- arlık Yayınevi artık yüz, yüz on sayfalık kitapları da — "Büyük Cep Kitapları" serisinden saymaya ve ona göre değer biçmeğe başladı. Çıplak Modeller adlı roman da bu seriden bir kitap. Çıplak Modellerin yazarı Cesare Pavese, adı memleketimizde belki de ilk defa duyulan bır yazar. Varlık Ya- yınevi bu yazarı "ünlü dünya yazar- larından biri" olarak takdim ediyor. Pavese bundan bir kaç yıl önce genç denebilecek yaşta ölmüş. Daha ziya- de roman ve hikâye yazarmış. Nite- kim Çıplak Modeller de romanla hi- kâye azmanı arası bir eser Kıtabın İtalyanca adı "La Bell'Esta Çıplak Modellerin mevzuu son derece sade. Hikâye dört, beş kişi- nin arasında geçiyor. Bunlardan biri ressamlara çıplak modellik eden bi- raz fazlaca açık saçık bir genç ka- dın, biri çocukluktan genç kızlığa yeni geçmiş, terzi yanında — çalışan toy bir kız ve iki de şöhrete ermemiş ressamla bunların etrafındaki üç beş silik kişi. Kaşarlanmış model, genç terzi çırağı kızı da kendi — yoluna çekmeye çalışır.. Nihayet muvaffak olur da. Genç kız bir ressama vuru- lur, s. Romanın şahısları ve mevz bu. Pavese bu pek sâde hikâyeyi ol— dukça ustalıklı bir dille yazmış ama, Çıplak Modelleri okuyup da Cesare Pavese hakkında Varlık Yayınevinin verdiği "Ünlü Dünya yazarlarından biri" hükmüne varmak hayli zor. Zira Turkıyede hali hazırda en azın- dan Pavese'nin Çıplak Modelleri aya- zında eser verecek çok yazarımız var ama bunların hiç biri için "dünya ça- pında yazar' dıyemeyz Haksızlık olur. Çünkü gene üç beş isim saya- biliriz ki bunlar çok daha iyilerini yazdıkları halde dünya çapında de- ğiller. Çıplak Modeller İtalyanın bohem hayatına şöyle üstünkörü bir göz at- mak, canı sıkılmadan bir şeyler oku- mak isteyenlerin seçebıleceklerı bir kitap olmaktan öteye gitmiyor AKİS, 23 ARALIK 1959