Haftanın içinden İktisat I ktidarın, fazla selahiyetli olmasa da yüksek çev- relerde esen havadan haberdar bır sozcusu Muha- lefete bir davet yapmış bulunuyor. misyonunun mazbata yazarı sayın İzmirin sayın milletvekili 1960 yılı bütçesinin Komis- yonda cereyan eden müzakereleri sırasında söz almış ve İktidar kesiminde şık sık tekrar edilen bir goruşu ve yeniden belırtmıştır İktidar sözcüsü Muhalefetin "ik- tisadi mevzuları siyasi maksatlara alet ettiği"nden şikâyetçidir. Buna karşı bir teklifte bulunmaktadır: "Milli Müdafaa davasıymış gibi İktisadı da müşterek dava olarak ele alalım ve politikanın dışına çıkaralım". Fikrin yeni olmadığı bilinmektedir. Aynı talebi, evvelce ve çeşitli defalar bizzat sayın Menderes de yapmıştır. Zaten İktidarın sayın başınca tasvip edil- meyen bir tezin bugünkü şartlar altında Bütçe Komis- yonunun raportörü tarafından ifade olunamayacağı açıktır. İktidar, iktisadi politikasının tenkit edilebile- ceği gerçeğini hiç bir zaman kabul etmemiş, daima bu tenkitleri önlemek gayreti içinde çırpınmıştır. Ba- zen sayın Bilginin tarzında munis davetler yapılmış, bazen de şiddet yoluna sapılarak kanuni tedbirler alın- mıştır. Her halde İktidar, iktisadi politikasının tenkit oklarına hedef kılınmasına asla alışamamış, bu poli- tıkanın bilinen başarısızlığa uğramasından sonra da vebalı "İktisadın müşterek dava olarak ele alınmama- sı" na yüklemeye çalışmıştır. İktisadın, çok partili bir rejim içinde müşterek dâ- va olarak ele alınması talebini anlamak kolay değildir. İktisadi görüş farkları batıda hâlâ siyasi partılerı bir- birinden ayıran esaslı unsurların biri olmak vasfını muhafaza etmektedir. Sağ ve sol oralarda her şeyden çok böyle tefrik edılmektedır Bu fark, o memleket- lerın bünyesinin geçirdiği istihale neticesi gittikçe azal- a da İktisat politikasının tatbikatı Atlantiğin her iki yanında seçim plâtformunun — başlıca temasını teşkil etmektedir. Bir Demokraside partilerden birinin öteki- ne "İktisadı, politikanın dışına çıkaralım" yolunda bir teklif yapması olsa olsa tatlı bir lâtife saydır. İçinde yaşadığımız dünyada İktisât, politikanın ta kendisidir ve iktidarlar en ziyâde o sahada gösterecekleri başarı derecesiyle seçmenleri cezbetmeye çalışırlar. Doğrusu istenilirse Milli Müdafaa — meselelerini bile "müşterek dâva" olarak görmeye imkân yoktur. Eğer Demokrat iktidar İktisat polıtıkasındakı basiretsizliği Milli Mü- dafaa meselelerinde de göstermeye aşlarsa, Halkçı muhalefetin o sahada da derhal tenkitlere girişeceğin- den hiç kimsenin şüphesi olmama gerekir. Bir za- manlar tabu sayılan Dış politikanın, hatalı istikamet tutulunca D. P. ile C. H. P. arasındaki esaslı görüş farklarından biri halıne geldiği ve bugün, pek umumi bir prensibin haricinde -dış polıtıkamızın esasını Nato andlaşmasının teşkil etmesi gerektiği prensibi- iki bü- yük partinin birbirleriyle mutabakat halinde olmadık- ları ortadadır. Başka memleketlerde bırakınız İktisa- dı, Dış politika veya Milli Müdafaa meselelerinde si- yasi partilerin kutup teşkil etmeleri gayet normaldir. Sayın Bılgın Türkiyenin şartlarını Demokrasi için uy- gun görmüyorsa, bize lâzım olanın Tek Parti idaresi olduğa kanatindeyse buna başka türlü ve daha açık şekilde ifade etmelidir. Yoksa, çok partili hayat devam ettiği müddetçe her siyasi teşekkül seçmenin karşısı- AKİS, 23 ARALIK 1959 Politika na kendi İktisat polıtıkası ile çıkacak ve seçmenden bu polıtıkalar arasında tercih yapmasını isteyecektir. İki seçim arasındaki devrede ise Muhalefet, İktidarın ik- tisat sahasındaki tutumunu elbette ki alabildiğine ten- kit edecek ve memlekete daha çok refahı ancak ken- disinin sağlayabileceğini söyleyecektir. Bütçe komis- yonunun sayın sözcüsü eğer uhalefetinin, Kü- tahya milletvekili Adnan — Menderes adındakı Bütçe sözcüsünün 1950 den, evvelki Bütçe konuşmalarını tet- kik ederse o devirde Türkiyede Demokrasi telakkisi- nin bambaşka olduğunu kolaylıkla görecektir Aslında, çok partili sistemlerde "Müşterek Dâva" lar yok değildir. Yalnız bunlar, sayın Bilginin saydıgı meselelerden değişik meselele rdir. İnsan haklar zuunda bir Demokraside her siyasi teşekkulun goru— şü aynıdır. Anayasaya riayet bahsinde hiç kimsede bir tereddüt yoktur. Gazeteci hapsettirmenin bir fazileti bulunmadığı noktasında herkes müttefiktir. Hakimle- ri "Görülen Lüzum" la tekaüde sevketmek, Muhalefet lideri" hakkında "Vurun!" emri veren valileri himaye etmek, devletin radyosunu bir propaganda âleti hali- ne getirmek, partizan idareyi vatan sathına hakim kıl- mak, her türlü murakabe imkânını kaldırmak, nüfuz tacırlerını alabildiğine serbest bırakmak hiç bır par- tinin programında yoktur. Demokrasilerde sadece bun- lar üzerinde "Centilmenler Mutabakatı" vardır, zira sadece bunlar rejimin temel taşlarını teşkil etmekte- dir. rkiyede "Müşterek Düâva" lar listesine elbette ki ilâve edilecek bir, ama bir tek mesele daha vardır: Atatürk Inkılâpları Bunlar üzerindeki — mutabakat, yalnız rejımımızın değil, Cumhuriyetimizin de 'sine gua non — Olmazsa, olmaz” şartıdır. Dini, politikaya âlet etmemek, inkılâplarımızın bir ucundan kemirilme- sine göz yummamak Bunlar, siyaset adamlarımızın âmentüsü olursa, bunlardan fedakârlık pahasına ikti- darda kalma gayreti herkes tarafından — samimiyetle takbih edilirse Demokrasimiz normal mecrasına süratle girebilir Şimdi, bütün bunların yerine sayın Behzat Bilgin, muhtemelen İktidarın sayın başının gönlünde yatan aslanı iyi bildiğinden —Muhalefete "Müşterek Dâva" olarak İktisadı teklif ediyor. Bu yoldaki bütün teklif- ler gibi bu sonuncusu da elbette ki ancak layık olduğu şekilde karşılanacak, - dudaklarda tebessüm uyandıracaktır. Muhalefet, hiç kimse şüphe etmesin, D. P. nin -yahut sayın Menderesın— iktisat polıtıkasını gerektiği gibi tenkitte devam edecek, memleketin bün- yesınde tahribata yol açacağı kanatınde bulunduğu her yeni adıma bütün gücüyle mani olmaya çalışacaktır. Eğer Muhalefet bundan değişik bir yol tutarsa, dava- ya ihanet etmekten başka bir şey yapmış sayılmaya— caktır ve hem sayın Behzat Bilgin, de onun sayın buyuklerı tamamiyle emin bulunabilirler ki Muhalef tin sevkü idaresini omuzlarında taşıyanlar bu gerçeği müdriktirler. ma İktidar Demokrasinin ana prensipleri ve Atatürk ınkılaplarını siyasi partılerın müşterek dâva- sı saymak için elini uzattığı gün bu el samimiyetle sı- kılacaktır.