Dünyaya bakış Batı I ke Asya başkentlerini dolaşırken, Amerikadan kal- kan bir başka ve daha mütevazi ziyaretçi geçen- lerde Batı Avrupa başkentlerini gezdi. Bu ziyaretçi, Amerika Dışişleri bakanlığı birinci yardımcısı Mr. Do- uglas Dillon'dur. Mr. Dillon'un vazifesi Amerikanın dış iktisadi politikasını idare etmektir Mr. Dillon, tam Ike seyahatteyken niçin yollara dü- şülmüştür? Bu, alelade bir tesadüften mi ibarettir? Yoksa, Amerikan Devletlerinin başı Asyada bulunurken, Amerikan dış iktisat politikasının başının Batı Avrupa— da bulunmasının hususi bir sebebi mi vardır? Müteveffa General Marshall'ın 1947 de ilân ettiği Batı Avrupaya yardım programından beri dünya ıktı— sat sahnesinde cereyan edenler, artık yeni safhaya mek üzere olduğumuzu gösteriyor. Marshall yardımları Batı Avrupayı, tıpkı Amerika gibi, zengin bir memle- ketin iktisadi gelişmesinin son safhası olan yüksek istih- lâk devresine sokmuş bulunmaktadır. Böyle olunca, nor- mal olarak akla ilk gelen fikir şudur: Batı bloku, ar- tık gelişmemiş memleketlere daha fazla yardım edecek ve onlardan daha fazla ham madde ve istihlâk maddesi almak yoluna gidecektir. Ancak, bu ihtimalin gerçekleşmesi muhakkak de- ğildir. Bu ihtimalin gerçekleşmesinin önünde bazı en- geller vardır. Hakikaten, bilhassa Amerika, Fransa ve Ingılterede goruldugu gıbı zengin memleketlerin eko- nomisi tam istihdama varmış veya çok yaklaşmış olduğu zaman, enflasyon tehlikesini önlemek için resmi makam- lar derhal sıkı bir para ve kredi politikası takip etmeğe başlamışlardır. Gerçi bu tedbirler, enflâsyonca temayül- leri frenlemiştir. Fakat, bu tedbirlerin bir de men nfi, ne- ticesi olmuştur. Bu menf' netice, sanayiin ve umumiyet- le ekonominin daha hızlı gelışmesınm frenlenmiş olma- sıdır. Hızla gelişmeyen sanayi kolları ise, bilhassa Ame- rikada, gümrük tarifelerinin artırılmasını ve Amerikan yardımlarının sadece Amerikan malı satın alınmasına hasredilmesini istemişlerdir. Böylelikle, milletlerarası serbest ticarete daha çok açılabilecek olan memleketler, bunun faydalarından tam olarak istifâde edememışler— dir. Bu da, umumi iktisadi gelişmeyi yavaşlatmıştır. Bü- tün bunların neticesinde ise, gelişmemiş memleketler, ihraç mallarının sürümünde ve yardım imkânlarını art- tırmakta güçlüklerle karşılaşmışlardır. Batı dünyasındaki bir diğer önemli temayül de, özel sermayenin, gelişmemiş memleketlere yönelmek yerine, zengin memleketler arasında tedavül etmeği tercih et- mesi olmuştur. Bazı kimseler, uzun müddet zengin mem- leketlerin özel sermayesinin gelişmemiş memleketlere büyük ölçüde akın edeceğini sanmışlardı. Bu kanaatin dayandıgı temel, gelişmemiş memleketlerdeki ucuz iş- gücünün yabancı sermayeyi cezbedeceği fikri idi. Fa- kat, gelişmemiş memleketlerde yol, liman ve enerji gibi temel tesislerin yetersizliği, teknik bilginin azlığı ve ge- lir seviyesinin düşüklüğünün, pazarın darlığına yol aç- ması ve diğer bazı sebeplerle, kâfi miktarda özel yaban- cı sermaye gelişmemiş memleketlere gitmemiştir. Özel sermaye, her an gelişen bir pazar içinde daima ortaya çıkan yatırım imkânlarını zengin memleketlerde bul- muştur. Gerçi, gelişmemiş memleketlere hiç yabancı özel sermaye gelmemiş degıldır Fakat bu sermaye, ha ziyade petrol ve madenler gibi zengin memleketlerde bilhassa ihtiyaç hıssedılen ihraç malları sektörlerine yö- nelerek gelişmenin sâdece muayyen sektörlerde vuku AKİS, 23 ARALIK 1959 Avrupa ve Yardım bulmasına âmil olmuştur. Bu da, gelişmemiş, memleket ekonomisinde muvazenesızlıkleryaratmıştır Bütünbu amiller, iktisadi yardımın büyük kısmının Devlet eliy- le yapılan yardım şeklini almasını gerektirmiştir. nın zengin memleketlerinin, enflâsyon ile hızlı gelişmenin teşkil ettiği çelişmeyi nasıl halledeceklerini em de hızlı gelişmeyi sağlamak, mi esaslarına bağlı bu memleketlerde, Devlet plâncılı— ğına doğru bir gidişin meydana çıkmasını veya bu saha- da mevcut temayüllerin kuvvetlenmesını gerektırebılır Sovyet bloğunun, hızla gelişmek sayesinde, Asya ve Af- rikanın gelişmemiş memleketlerine zaten yaptıgı yar- dımı arttırması hâlinde, siyasi ve ideolojik rekabet za- ruretlerinin, Batının kapıtalıst memleketlerini daha faz- la Devlet plancılığına doğru itmesi ihtimali yok değildir. Fakat, bunlar hayli uzun vadeli meselelerdir. Şimdi mev- cut vakıa gelişmemiş memleketler üzerinde Batı bloku ile Sovyet bloğunun iktisadi rekabete girişmiş bulun- duklarıdır Bu rekabetin zaruretleri Amerikayı da, Batı Avru- payı da gelişmemiş memleketlere daha fazla iktisadi yardım yapmağa sevketmelidir. Devlet adamları bunu ıyice anlamış görünüyorlar. Fakat, kapitalist ekonomi- nin bunyesıyle ilgili uzun vadeli mulahazalar dışında yardım imkânlarının artmasını, içinde bulunduğumuz devrede en çok önleyebilecek faktor Batı Avrupada gö- rülen iktisadi gruplaşma hareketlerinin Amerikan aleyh- tarı bir mahiyet almasıdır. Batılı Alman firmalarının Fransadaki rekabetinden ürken İngiliz ihracatçısı, ken- di hükümetini Yedilerle Altılar arasında bir uzlaşma yapmağa doğru teşvıke başlamıştır. Bunun gibi, İngiliz firmalarının İskandinav memleketlerindeki rekabetin- den ürken Batılı Alman ihracatçısı da kendi hükümeti- ni aynı hedefe doğru tazyik etmektedir. Bunun netice- sinde, Altılarla Yedilerin kendi aralarındaki ticareti serbestleştırmege doğru yon elmeleri mümkündür. Me- er ki General de Gaulle, siyasi büyüklük hülyaları ug— runa İngiltereyi illâ Batı Avrupanın dışında tutmak, için böyle bir temayülü önlemeğe — çalışmaktan vazgeçsin. Ancak, bu gibi bencil temayüller önlenebilse bile, diğer bir kotu temayül dahaortaya çıkabilir. O da, Batı Av- rupanın kendi içindeki ticareti serbestleştirirken, Ame- rıkaya karşı gümrük duvarlarını muhafaza etmesıdır Halbuki, Amerika, bilhassa iktisadi yardım yükü yü- zünden tedıye bılançosunda açık vermeğe başlamıştır. Amerikaya Batı Avrupada eşit rekabet imkânları ta- nınmazsa O da, ister istemez açığını kapatmak için yar- dım miktarını azaltmaga ve gumruk tarifelerini yükselt- meğe mecbur kalacaktır. Halbuki, Batı Avrupanın bu mevzuda anlayışlı davranması, Amerıkayı da mevcut tarifelerini indirmeğe sevkedebıl Zenginlerin tarifelerinin yükselmesi demek, gelişme- miş memleketlerin ihracatının büsbütün guçleşmesı de- mektir. Üstelik, bir yandan ihracat güçleşirken, öbür yandan da yardım imkânları azalacaktır. İşte, Mr. Dil- lon bunu önlemek için seyahate çıkmıştır. Evet, Batı Av- rupa Amerikanın yardım gayretlerine yeni kaynaklar eklemelidir. Fakat, yardımının azalmaması, bilakis ço- galtılması bencil temayüllerin yenılmesıyle mümkün- ür. Batının gelışmemış memleketlere yaptığı yardı- mın istikbâli, Ike'ın asil niyetlerine olduğu kadar, Dil- lon'un seyahatının müsbet neticelenmesine bağlı dır 21