programının muvaffakiyeti teşkilât üyesi memleketlere kendini manen mes'ul hisse- diyordu. Bir yıl evvel Türkiyeye ge- len diğer ecnebi mütehassıslar, Türk Hükümetinin istikrar programını sa- mimiyetle yürütüp — yürütmiyeceği hususunda şüpheler izhar ederlerken, anan "Türk idarecileri enflâsyonun kötülüklerini anlamışlardır onla ra itimat etmek lazımdır diyerek "şüp- heciler"! ikna etm 1968 Hazıranında O. E. C. E. Ge- nel Sekreterliğine verdiği raporda Canan aynen şöyle yazıyordu: "Sturc - Canan'dan evvel Anka- raya gelen Para Fonu mütehassısı- nın adı - ayrılırken bana, çok iyim- ser bir tablo çizme, dedi. Fakat bu- na rağmen ben ıyımserım Türkiye- deki selahıyetlı resmi şahısların ve bakanların evvelce tuttukları yolun yanlış olduğunu anladıklarına inanı- yorum. Hatalarını itirafa asla ya- naşmıyacaklardır. Biliyorum ki Türk ler tabiatları icabı, hata yaptıklarını kabul etmezler. Fakat hatalarını dü- zeltmek için samimi bir gayret gos— tereceklerini ve iktisaden bir mâna ifade edecek bir programı nıhayet kabul edeceklerini sanıyorum Cahan bu görüşü Pariste mute— addit defa savundu. Samimi bir i- nanç neticesi, Türkiyeye yardım ya- pan memleketlerın nezdinde, Türk Hükümetinin âdeta avukatı hâline geldi. İstikrar programım kendi öz çocuğu gibi benimsedi, bağrına bas- tı. İşte bu psikolojik sebepler yüzün- den istikrar programının iyi bir şe- kilde ve samimiyetle yürütüldüğüne inanmaya, hataları ve — yalpaları müsamaha ile karşılamaya hazırdı. a Cahan'ı bir İktidar sözcüsü gibi konuşmaya sevkeden asıl sebep, 0. E. E. mütehassıslarıyla yapı- lan uzun müzakerelerden sonra, Türk Hükümetinin az çok unutur gi— bi olduğu istikrar programına yeni- den dört elle sarılmaya rYıza goster— mesi oldu. Cahan için asıl gaye, is- tikrar polıtikasının kurtarılmasıydı. Bu gayeye eriştikten sonra, iç poli- tikaya karışmak — pahasına da olsa, İktidarın yardımına koşmakta büyük bir mahzur görmüyordu. Bunun için- dir ki dört günlük tereddüdünü unut- tu ve İktidarın savunmasını üzerine aldı. Cahan'in avukatlığı kabulünde ori- jinalite meraklısı rütbesi yüksek bazı C. H. P. lilerin Cahan'ı ve istikrar programım hedef tutan mânâsız ko- nuşmalarının tesiri de inkâr edile- mezdi. Basına intikal eden bu konuş- malarda "ecnebilerin Türkiyenin ger- çeklerim anlıyamıyacakları ve istik- rar programı adı verilen hazır elbi- senın bizim vücudumuza uymıyaca- ğı" belirtiliyor, ama nasıl bir elbise- ye ihtiyaç — olduğu, konfeksıyon politikacıları tarafından — söylenm yordu. Bu. "biz bize benzerız tar— zında bir tenkidti. Tabii ki bu söz- ler, insan psikolojisinden iyi anlıyan vazifeliler tarafından İngilizceye Çevrilecek konuşup konuşmamak hu- AKİS, 7 TEMMUZ 1959 mevzu- Busunda tereddüt eden O. mütehassısının gözleri onune serıldı Cahan'in Ankaradaki basın toplan- tısında yazılı metnin dışına çıkarak "az gelişmiş memleketlerin gerçekle- ri hakkında mensup bulunduğu teş- kilâtın geniş tecrübeye sahip oldu- ğunu" hatırlatması, onun orjinalite meraklısı bazı C. P. lilerin haksız ve mânasız konuşmaları karşısında hissiz kalmadığım ve cevap vermek ihtiyacını duyduğunu gösteriyordu. İlk basın toplantısı T ürkiyenin iktisadi durumu hak- ında Türk vatandaşlarının, hat- tâ müilletvekillerinin göremediği do- kümanları tetkik imkânına sahip bulunan E. Heyeti Başkanı- nın, Dışişleri Bakanlıgının ikinci ka- tındaki Encümen salonunda yaptığı basın toplantısı büyük alâkayla kar- şılandı. Salondaki — büyük yeşil çu- halı masanın etrafında, Zaferin ikti- sadi başyazarı Burhan Belge de hil, yerli yabancı 40 tan fazla gaze- teci toplanmıştı. Genç bir harıcıye— cinin tabiriyle, Muhaleft te "salon- da barikat kurmuş”" idi Politikadan uzak, tam bir objek- tivite içinde konuşacağı umulan bir teknisyenin istikrar programının bir yıllık tatbikatı hakkında söyliyeceği sözlerin merakla karşılanması tabii idi. Hele İktidarın bu mevzuda susa- rak, sadece Zzamları konuşturması, Cahan'in basın toplantısının ehem- miyetini daha da arttırıyordu. Gaze- teciler, halk efkârına — nihayet selâ- hiyetli bir agızdan gelen birkaç cüm- leyi iletmek imkânına kavuşacaklar- dı. Fakat Cahan'in konuşmasının YURTTA OLUP BİTENLER âdeta iktidarın bir müdafaanamesin- den ibaret bulunması, daha başlan- gıçta hayret varattı. Gerçı ecnebi bir teknisyenin diplomatça — konuşmak zorunda olduğunu kimse inkâr etmi- yordu. u mecburi diplomasiyi, bır teknisyenin objektifliği ile bağ- daştırmak pekâlâ mümkündü. Hal- buki Cahan'in dıplomatlık vâsfı, tek- hüviyetinin — hisse dılmesıne imkân vermedi. Bu aşırı diplomasi, savunulan teze faydadan çok zarar getirdi. Meselâ gazeteciler vasıtasıy- la Türk halk efkârına hitap eden ve herkesin sözlerine inanmaya amade olduğu meşhur bir iktisatçının "son sene zarfında Türkiyede milyonlarca halkın hayat seviyelerinde vuku bu- lan hakiki yükseliş"ten bahsetmesi- e hiç, ama hiç lüzum yoktu. Methi- yesi yapılan istikrar - programının neticesi olarak zam dalgalarının ar- darda geldiği bir yıl için, hayat se- viyesinin yükseldiğini — söylemek sâ- dece itimadı sarsardı. Nitekim Cahan da hatasını biraz anlamış olacak ki Hiltondaki ikinci basın toplantısında takdir ve hayranlık cümlelerinin dozu nu daha ölçülü tuttu. Keza ihracatın son 9 yılın en düşük rakkamlarını kaydettiği bir devrede "ihracatta fev- kalâde neticeler elde edilmiştir" sözü pek mevsimsizdi. "Türk milleti istik- baline emniyetle bakar, o halde siz niye kotumsersınız"'" gıbı lâflar çok fazla yuvarlaktı "Hatalar ve gecik- meler" in "idare ne kadar büyükse, hatalar o kadar büyük olur" gibi Za- fer başyazarının başıyla — tasvip et- tiği cumlelerle geçıştırılmesı çok ko- lay bir O. E. C. E. Heyeti Başkanı tercü- Mr. Cahan'in Ankaradaki basın toplantısı Bir - diplomatik tecrübesi