yeti de Afrikaya girince yavaş ya- vaş gerilemeğe, nihayet çökmeğe yüz tutmuştu. Resnate ile Marker, Batı medeniyetinin değil. "Afrikada tat- bik edilen Batı medeniyetinin" aley- hindeydiler. Nitekim., toprak altın- dan çıkarılan, müzelerde — saklanan zenci sanatı eserlerini gösteren sah- neler nında, zencilerin — Batılılar tarafından nasıl köle gibi çalıştırıl- dığını, ne kadar feci şartlar altında sömürüldüğünü gösteren sahnelerin bulunması da "bu yuzdendı Filmin bir sahnesinde, "tam tam'"lara ve davullara inen tokmakların yanısıra zencilerin kafasına inen polis copla- rı, Fransız sansürcülerinin sabırları- nı da taşırmıştı. 19 tamamla- nan ve 1954 de, Fransanın en büyük sinema armağanı sayılan — "Jean - Vigo armağanını" kazanan "Heykel- ler de ölür", sansür tarafından ya- sak edildi ve bu yaeak -Fransa için olağanüstü sayılır- hala devam et- mektedir. Eğer nais, — sansürün teklif ettiği gibi fılmın bazı yerle- rinde kesmeler yapmayı — kabul et- seydi "Heykeller de ölür" şimdi pi- yasada olacaktı. Fakat Resnais. tâ- viz vermeği reddetti, bundan dolayı film ancak sinema derneklerinde say- redilebilmektedir. "Heykeller de ölür" dan sonra, macerasın- Resnais bu defa sipariş Üzerine -dikkate değer olan nokta, Resnais'nin bütün filmlerini sıparış üzerine çevirmesidir, üstelik siparişi yapanlar çok vakit resmi makam- lardır- Nazi toplama — kamplarının içyüzünü anlatan "Nuit et Brouil- ece ve sis'i çevirmeğe baş- ladı. Siparişi veren "İkinci Dünya Savaşı Tarihi Komitesi"ydi. "Nouit et Brouillard", Nazi toplama kampı idarecilerinin kullandıkları — "Nacht und Lebel" tâbirinin — tercümesiydi. Kamplara yeni gelen ve üç ay için- de ortadan kaldırılacak mahpuslar hattâ bazan vücutlarına " N." şareti yazılarak bu yorlardı. 1şaret1e ayrılı— "Gece ve sis". Fransız, Alman, Polonya arşivlerinden alınan ve Po- lonyadaki Auschwitz köyünde Nazi- lerin kurdukları toplama — kampını gösteren siyah - beyaz korkunç do- kümanter film parçacıklariyle başlı- yordu. Daha sonra, aynı yerin 1955 deki durumuna -film, toplama kamp- larının müttefikler tarafından kur- tarılmasının onuncu yıldönümü için sipariş edilmişti- geçiliyordu. Bu kı- sım renkli olarak çekilmişti. lük güneşlik bir bahar günü, renk çiçeklerle dolu bir kır manza- irci tam kendisini bu hu- denbıre dikenli tel örgülerin kalıntı- ları... Bu defa yeniden 10 yıl önceki duruma donuş İnsanların kendi cin sinden olanlara karşı bu kadar kor— kunç ve insafsızca — davranışlarının sebebi... Bütün bunlar, — kendisi de toplama kampında — yaşamış olan Fransız şair ve romancısı Jean Cay- rol'ün hazırladığı tesirli bir. açıkla- mayla birlikte ortaya konunca, in- AKİS, 7 TEMMUZ 1959 sanın tüylerini ürperten bir film meydana çıkıyordu. Üstelik Resna- is" nin hiçbir mübalâğaya kapılma- ması, ucuz hiçbir tesire başvurma- ması, âdeta rastgele birşeyler anla- tıyormuş gibi davranması filmin te- sirini bir kat daha artırıyordu. Yarı - Tesmi bir makam tarafından 1s- marlanmasına rağmen, — "Gece ve sis“ de, Resnais'nin yasaklanan 1lım— lerinden biriydi -ama — yasak kısa sürdü-. Bundan dolayı 1958 Cannes Festivalinde ancak festival dışı gös- terilebildi. Buna rağmen, kelli felli seyirciler, tuvaletli hanımlarla dolu olan salonda toplama — kampındaki Nazi vahşetini anlatan kısımlar gös- terildiği vakit seyirciler bu vahşeti yuhalamaktan kendilerini — alıkoya- madılar. Daha alâka çekici bir tec- rübe, filmin 1956 Berlin Festivalin- de yine yarışma dışı olarak, çoğun- luğu Almanlarla dolu festıval salo- nunda gösterilmesi oldu m sona erip perde kapandığı vakıt kocaman salon bir dakika ölü sessızhgıne bü- rünmüş. herkes filmin agırlıgı altın- da ezilmişti. "Gece ve si 1955 yılı n Vigo" armaganıyla “bu başa- rısının karşılığını aldı. "Hiroshima, mon amour" Resnaıs aradakı iki yıllık fasıladan sonra, uzun hikâyeli bir film çevırmek teklıfıyle karşılaştı Teklifi yapan, "Gece sis'in pro- düktörleriydi. Resnais" den Hıroshı— ma'da patlıyan ilk ato bombası Ü- zerine bir film çevırmesını istiyorlar- di. Resnais önce işe bir dokümanlar diye başladı fakat çalışması ilerle- yince gördü bu şekilde giderse- ancak "Gece ve sis"in bir tekrarını ortaya koymaktan başka birşey yap- de- "Barrage mıyacaktır. O vakit, tasarısını ğiştirdi. Rene Clement'ın "Hiroshima, mon amour" Aşk, ölüm ve savaş... SİNEMA contre le Pacifigue - Pasifik bendi" nin senaryosunu hazırlıyan — Margu- erite Duras'ya başvurdu, Kendisine söyledi. bir hikâye hazırlamasını Hikâye, Resnais'den beklenebile- ceği gibi, her hangi bir gerçek mev- zuu seyircilere — "yutturabilmek" i- çin araya sıkıştırılmış — alelade bir aşk macerasından ibaret — değildi Seyredenleri büyük ölçüde — sarsan, bazılarının görmekten hoşlanmıyaca- fakat bundan dolayı gerçekliğin- den hiçbir şey kaybetmiyen — acık. kesin ve yalın bir goruntuler dizi- şiydi. "Hiroshima, ” mevzuu, kısaca, bir .laporı delıkanlı— sIyla sonu geımıyecek bir aşk ma- cerasına girişen evli bir Fransız ka- dınının hikâyesi olarak anlatılabilir- di. Fakat bu basit mevzu etrafında aşk, ölüm, savaş, cemiyet kaideleri, yasakları, ahlâk kaideleri gibi ayrı Filmin ayrı temalar ele almıyordu: kahramanı, İkinci Dünya Harbinin, son gunlerınde henüz yeni yetışmış enç kızken, genç bir Alman as- kerıyle sevişiyordu. Bir gece parkta karanlık içinde atılan bir kurşunla asker vuruluyor, genç kız bütün ge- ceyi ölüme terkedilmiş olan sevgi- lisiyle geçiriyordu. Bu, savaş içinde, an ve ateş deryasında ne yapa- caklarını şaşıran, bütün bunların or- tasında mesut olmağa — çalışan iki gencin hikayesiydi. Resnais'nin , fil- minde bundan sonra gelen goruntu— lerde, savaşın sonunda, Alman aske- riyle seviştiği için genç kızın saç- larının kökünden traş edildiği, karete — uğradığı — gösterilmekteydi. Pek tabii ki, bu, sonra Fran- sız Kurtuluş Hareketının bir tenki- di degıl sadece sık sık rastlanan bir gerçeğin perdeye aksinden ibaretti. "Hiroshima mon amour" kahra- manının ilk gençlik çağını anlatan bu kısım filmin başında değil orta- larına doğru yer almaktaydı Genç kız sonradan bir sinema artisti ola- rak Japonyaya film çevirmeğe gidi- yor, evli olmasına rağmen — burada bir Japon delıkanlısı 1le sevışıyordu Bu aşkın "memnu", "imkân bir aşk olduğunu anladığı son gece, ha- yatının ilk ve acı tecrübelini Japon sevgilisine anlatıyor ve Aman as- keriyle olan — macerası bir "geriye dönüş" şeklinde beyaz perdede can- lanıyordu. Böylelikle Nevers -ilk ma- ceranın geçtiği Fransız — şehri- ile Hiroshima, — savaşta da barışta da insanların mesut olmasına engel çı- karan güçlüklerin birer sembolü ola- rak ele almıyordu Goruntulerının güzelliği, hikâye- nin gerçekliği, bir dokümanterci o- larak yetişmekten doğan sade ve ya- lın ifade, montajcılıktaki tecrübesi- nin kazandırdığı ritm ve tempo duy- gusu, nihayet hepsinin üstünde ta- viz kabul etmez davranıp ile Res- nais, kısa filmlerde kazandığı. başa- rıyı bu ilk uzun filminde, hattâ da- ha fazlasiyle elde etmekte henüz o- tuzyedi yasında bulunuşu da bu ba- şarılarının devam edeceği — ümidini uyandırmakladır 38