YURTTA OLUP BİTENLER ralık envestisman yapan Denizcilik Bankasının. 1959 faalıyet yılında da, Şehir Hattı vapurları inşası, iskete inşaatı, tersanelerin tevsii ve teçhizi, yolcu gemisi, römorkör ve liman va- sıtaları inşa ve Mubayaası gibi çeşit- li mevzularda 150.000.000 liralık bir yatırım programını tahakkuk ettir- mek arifesinde bulunduğunu ve bu suretle Yurdumuzun ve Yurtdaşları- mızın ihtiyaçlarını daha mükemmel bir şekilde karşılamak ve der'uhde ettiği hizmetleri daha iyi ifa eylemek zım ve kararında olduğunu tebarüz ettirmek ister DENIZCILIK BANKASI T. A. O. GENEL MÜDÜRLÜK (Ekrem Aymen) (Sami Şehben- derler) Basın Çamaşır makinası M illiyet gazetesının genç yazı işleri müdürü — Abdi İpekçi, kendisini telefonla — arayan zatın Vatan başyazarı man olduğunu öğrenince — kısa bir şaşkınlık geçirdi .ve bu nazik jeste hayran kaldı Zira üstadın o gün çıkan ve "aramızdaki kin ve nefre- te bel bağlıyan düşman ajanları ve kendi yaşamaları imkânını — ancak bulanık sularda gören müfritler, jurnalciler ve tufeyliler acı hayal su- kutlarına uğrayacaklardır" diye so- na eren başyazısını büyük üzüntü i- çinde okumuş ve üzüntüsünü Vatan- da çalışan arkadaşlarına ifade et- mişti. İpekçinin bu üzüntüsünü ga- zetesinde çalışanlardan öğrenen Yal- man, vakit kaybetmeden telefona sa- rılıyor Ve genç meslekdaşının gönlü- nü almaya çalışıyordu. Hattâ müsa- mahayı biraz daha ileri götürmekte mahzur görmeyen Yalman İpekçiyi bir cevap yazın hazırlamaya teşvik ediyor, bu yazının kendi sütununda neşrolunacağı vaadinde bulunuyordu. Abdi İpekçi, telefonu yaşlı üstad Yalmana nasıl teşekkür — edeceğini bilemeden kapadı ve masasının ba- şına geçerek, Yalmanla birlikte ka- tıldığı Milletlerarası Basın Enstitü- sünün Berlin kongresındekı bazı hâ- diseleri ele alan "İlk önce memleket" başlıklı makaleye cevabını hazırla- maya başlad Yazısına "İlk önce doğruluk" başlıgını koydu ve bir an düşündü. , değildi. Zira hem "İlk", hem "önce kelimeleri bir öncelik ifade ediyordu. İkisini bir arada kullanmak — doğru i. Fakat madem, ki Vatan baş- "İlk önce memleket demiş- ti, işte o da "İlk Önce doğruluk" di- yordu Yazı tamamlandı, Vatan gazete- sine gönderildi. Fakat macerası bit- medi. Bir müddet sonra Abdi İpek- gene Vatan gazetesinden ara- . Ahmet Emin Bey, Abdi İpek- inin yazısının "hem uzun, hem de ağır” olduğu için okuyucu mektup- ları sütununda neşredilmesini söyle- mişti. Kendisine yazısı — başmakale 18 sütununda neşrolunacağı vaadedilen İpekçi, okuyucu mektupları sütunu- na razı olmadı ve cevap da neşredil- medi. Geriye bir yol kalıyordu: Ce- vabı savcılık yoluyla gönderip zorla neşrettirmek. İpekçi, bizzat tenkid- çisi olduğu tekzip maddesinin hima- Not bulunanlar bir fa- etlerden faydalanır' kır Bun/ar meşru, oldukça hiç kimsenin söyliyecek bir - şeyi İktidarda — olmak bir. takım da vecibeler - yükler. Bunlara yan çizildi mi, herkes- te haklı bir şikâyet başlar. Bu, vecibelerin başında 'örnek ol- ak” elir. ne görüyoruz ? ı ktıdarda nim qubuki karşısına çıkmayı — dü- Zafer kapandı. Bak- fer - am Postası” de kt dar SÖZCÜ, Kan uf daima tenkid etmış bulunduk!arı de onun hükümlerine Zühtü Hilmi Velıbeşe mahkum - Oldu. Aaa/ 69 sene- hapisten kurtu ki, Ba, unun daima en hararetli, taraftarlığını - yapmış- tır. Akıllılık!.. — "Zafer - — Akşam AasI tı ve Velibeşe ha- . Evert, akıllılık sayılırdı, eğer hiç kimse hiç bir ve hıç imse hiç bir not vermeseydi.. yesıne sığınmak zorunda — kaldı ve "İlk önce doğruluk" Vatanda bu sa- yede çıktı. Ertesi gün, — Yalmanın "Abdi İpekçiye cevab"ı Vatanın bi- rinci sayfasını süslüyordu. Geçen hafta Babıâli ve Rüzgârlı sokak sakinlerini pek alâkalandıran kalem münakaşası işte böyle bağla— dı. Münakaşaya Yeni Sabahtakı "Sa- bah penceresinden" Prof. Siyavuşgil -Üstad da Berlindeki kongreye katı- lanlardandı- de ka arıştı. Siyavuşgil, yazısına başlık olacak "Kongre de- dikoduları"nı - seçmişti ama, — fıkra "kirli çamaşırlarımızı kendi aramız- da yıkamak" temennisiyle sona eri- yordu. Mevcudiyeti böylece itiraf edilen bu “"kirli çamaşır"ların şurada ve- ya burada yıkanması mutlaka lâzım- 1. Ama merak edilen bu "kirli çama- şır"ların kimin sırtından çıktığı idi ki, Abdi İpekçi yazısında bu hususu cesaretle ortaya koyuyordu. Spor yazarlığından yetişmiş bir sportmen olan Abdi İpekçi, "faul"e tahammül edemiyordu. Ama beklen aşağı vuru- lunca da sinip oturacak değildi. E- vet, her "önce — memleket" duşunulmelıydı ama İpekçi, "memle- kete hizmeti hakikatleri açıklamak- ta" buluyordu. Hakikatlar arasında- ki "kirli çam aşır” ların temizlenme- sinin başka bir yolu da esasen mev- cut değildi. "Barikat hakikat" | ÇIk önce memleket" Ahmet Emin Yalman, 'Milletle- rarası Basın Enstitüsünün Berlin kongresinde yaptığı konuşma dola- yısile Türk basınında uğradığı hü- cumları - karşılamağa — çalışıyordu. Yalman, hakkında yazılanların "ha- kikatlere hiç uymadığını" söylüyor- u. Bir defa İpekçinin kongrede ko- yazısında nuşmasını Önlediği yalandı. "Ensti- tünün müdür muavini Türkiyedeki durum hakkında kendi intihalarına göre hazırladığı bir raporu Abdi İ- pekçiye vermiş, bu mesele hakkında kongre kürsüsünden beyanatta bu- lunmasını istemiş" idi. kir sorması üzerine, fade etmediğini, bir taraftan "Türk basını tarafından ağır fedakârlıkla- rı pahasına, kahramanca devam" et- tirilen munakaşa hürriyeti mücade- lesinin mânasını dünya basınına du- yurmak lâzım geldiğini, diğer taraf- tan iktidar ile gazeteler — arasında devam eden sulh teşebbüsünü ve ba- sının kendi kendini kontrol ederek hükümet baskısını lüzumsuz bırak- ması yolundaki hareketi — kongreye aksettirmenin münasip olacağını i- leri sürmüş" idi. Yalman bir de şa- hit gösteriyordu: Zeyyad Gören.. Konuşmalar Zeyyad Görenin onunde cereyan etmişti. Yalmanın bu iddiasına İpekçinin Verdıgı karşılık hakikaten pek sertti v adar da açıktı. İpekçi di- yordu kı "Milletlerarası Basın Ens- titüsü müdür muavinin Türkiyede- ki duruma dair kendi hazırladığı raporu bana verdiği ve bu raporu kongrede okumağa hazırlandığını yanlıştır". Abdi İpekçi, bir yabancı- ma hazırladığı raporu çıkıp okuya- cak adam olmadığını Yalmanın bil- mesi lâzım geldiğini ilâve — ettikten sonra Basta Enstitüsünün de üyele- AKİS, 7 TEMMUZ 1959