rini hususi maksatlar için olarak kullanmıyacagını hatırlatıyor— u. Meselenin aslı şuy Enstitü kongreden çok Önce, Ab- di İpekçiden Türk iyedeki basın reji- mi hakkında bir makale istemişti. İpekçi son on yıllık durumu akset- tiren — objektif bir yazı — hazırlayıp Enstitüye göndermişti. Enstitü bu makalenin bir özetini hazırlamış ve Abdi İpekçiden, muhtelif memleket- lerdeki basın hürriyeti mevzuundaki bir açık oturumda bu makaleyi oku- masını istemişti. İpekçi, Özeti tet- kik ettiğinde makalesinde ehemmi- yet verdiği bası hususların — özette yer almadığını görmüş ve bu özeti okuyup okumama noktasında teced- düde düşmüştü. nun üÜzerine Ön- ce Mithat Perin ile sonra da Ahmet Emin Yalmanla ne yapması gerekti- ğini görüşmüştü. İpekçi, acık oturu- ma katılıp kendı hazırladığı maka- leyi okumak istiyordu. Ahmet Emin Yalman ne Enstitü tarafından ha- zırlanan özete, ne de İpekçinin ma- kalesine bir göz atmaya lüzum memiş, Vatan gazetesinde tavsiyelerden de hiç birini yapma- mışta. Ne "Türk basınının kahraman- ca mücadelesi, ne de "iktidarla ga- zeteler arasındaki sulh — teşebbüsü" nden bahsetmesi hususunda da bir tavsiyede bulunmamıştı. Sadece Tür- kiyenin durumundan kongrede hiç söz açmamak lüzumunu — belirtmiş, aksi halde lktıdarla gazeteler ara- sındaki sulh bozulur ve af kanunu çıkmaz" demişti. " Bunun Üzerine Abdi İpekçi "sul- hu bozmamak" ve “affın çıkması"na mâni olmamak için konuşmamağa rıza göstermişti. Ustad Ahmet Emin Ahmet Emin Yalman Bir. unutkan!. AKİS, 7 TEMMUZ 1959 Yalmanın hafızası kendisine cidden ihanet ediyordu. Zira konuşmalarına yahit olarak gösterdiği Zeyyat Gö- ren o sırada Berlinde değil Londrada bulunuyordu! Hatta Yalmanın unutkanlığı bu noktada da kalmıyordu. İhtimal kon- grede neler soyledıgım de unutmuş- tu. Yalman kongre memleketi- mizdeki basın tahdıtlerı yüzünden bir takım arkadaşlarımızın köşelerinde cefa çektiğini, hiç bir yerinde görülmemiş bir ta- kım tekzip usullerinin bizde hüküm Yok Canıml!.. P erşembe — günkü — Vatanda Ahmet Emin Yalman ya- Zıyor: "Basın suçlarının affı yo- luna gidileceği, basın ve ceza kanunlarındaki demokrasiye aykırı tahditlerin kaldırılaca- ğı ve kâğıt hakkındaki, baskı tedbirlerine son verılecegı ve basının günü gününe aydınla- tılmanı ve aradaki devamlı te- masın muhafazası çığırının ye- niden kurulacağı hakkında son zamanlarda İktidarın selâhiyet- li temsilcileri tarafından defa- larca sözler verilmişti". lar, "son Zzamanlarda", "İktidarın selâhiyetli temsilci- lerinden" Ahmet Emin Yalma- nın duyduğu sözler... m son zamanlarda ikti- darın selahıyeth sözcülerinden duyduğumuz — -daha — doğrusu Mıllıyette okuduğumuz- ise, sadece Sayın Adalet Bakanı E- sat Budakoğlunun şu sözleri- suçlularının affına ve Basın Kanununun tadiline dair tasarı hazırlandığı yolun— daki haberleri basından Öğreni- yoruz. Adliyı Vekâletinde böyle bir tasarı yoktur. Vakit henüz erke Şimdi et Emin Yalman, bütün bu laflan 'iktidarın selâ- hiyetli temsilcileri" adına otu— rup uydurmadığına göre, aca- ba dalgınlıkla gizli temaslarda— ki vaadları mı kastediyor? ürdüğünü" söylememiş. bilâkis "Turkıyede İktidar - Basın münase- betlerinin 1t1dale ve normale dogru gittiği hakkında 26 Mayıs günü Bel- linde Mılletlerarası Basın Enstitüsü- ne çıkarak bütün hür dunya gazete- cilerine birden teminat" vermişti. İç istihlak Abdi İpekçinin cesaretli cevabı, Beynelmilel Basın — Enstitüsünü» Berlin kongresinde olup bitenleri bü- tün açıklığı, ile ortaya koymağa kafi geldi. Cevap bütün, hakikatler gibi o- YURTITA OLUP BİTENLER Abdi İpekçi Doğrucu cıydı ve Vatanın "karıncaezmez başyazarım şüphesiz son der ÜZ- dü. Milliyetin sportmen yazı 1şleri müdürü de yaşlı bir meslekdaşı kır- dığı için muhtemeldir ki — üzüntülü dakikalar yaşadı. Fakat Vatan baş- yazarının asıl bir başka sebeple ü- züntü duyması gerekirdi ki, bu hu- susta en ufak bir işareti bulmak için çok kimse Ahmet Emin — Yalmanın makalelerım boş yere okudular. Yal- man "İlk önce memleket" yazısında kendini savunma gayreti içinde, o- nun gibi düşünmeyenleri itham al- tında tutmaktan çekinmiyordu. Bu hiç şüphe yok ki hatalı ve zararlı bir yoldu. Vatan başyazarı en doğ- ru yolda bulunduğuna -hattâ sami- miyetle- inanabilirdi. Fakat “"ateşli iç dâvalar karşısında bir takım genç arkadaşların ifrat yolunu tutmaları- nı ve kavgalarımızı harice aksettir- mek ve orada destek aramak mey- line kapılmalarını olağan bulurum" diye yasarken — haksızlığını — bizzat kendisinin pek yakından tanımış ol- ması gereken "“memleketi yabancıla- ra jurnal etmek" lekesini başkalarına Sıçratmak, onun tutacağı bir yol ol- mamak lâzım gelirdi. Evet, "hariç- ten gösterilen alâkaların — dertlimize doğruy- ciddi bir deva olamıyacağı" d ma mevcut dertleri kendi ken- dimize bile yokmuş gibi göstermek. acaba Yalman tarafından — keşfedil- miş yeni bir tedavi usulü müydü? Öyleyse hastadan ümidi kesmek 1lâ- zımdı. Hele işimize gelmeyen her meselede "Aman susun!. Bu muna— kaşa ancak Moskovanın ya- ar" demek, müteveffa McCartynın bile katıla. katıla güleceği ucuz bir .kurnazlıktı. 19