11 Nisan 1959 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 25

11 Nisan 1959 tarihli Akis Dergisi Sayfa 25
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

yapacakları Cenevre — toplantısının tarihinde enüz bir değişiklik yoktur. Amerikan, İngiliz, Fransız ve Rus dışişleri bakanları u Mayıs- ta bıraraya gelecekler, "zirve top- lantısı" için nihai zemini hazırlaya- caklardır. Hattâ, [svıçre hükümeti, 11 Mayıs toplantısı için evsahıplıgı— ni kabul etmekten zevk duyduğunu geçen hafta sonunda resmen bildir- miştir. Diplomatik heyetler ve gaze- teciler sayesinde hayli para kazana- cak olan otelciler de şimdiden hazır- lıklara başlamışlardır. Fakat Cenev- re toplantısından önce, zirvenin ete- e azı goruşmelerın ce- reyan etmesi beklenmektedir. Ba- tıllar kendi aralarında önce 13 Ni- sanda Londrada. sonra da 29 Nisan- da Pâriste toplanacaklar ve müşte- rek bir cephe teşkiline çalışacaklar- dır. Bu "müşterek cephe" toplantı- ları şimdiden Washington'da başla- mıştır ama. daha işin bu safhasında kati bir neticeye varılması beklen- memektedir. Bu arada, Washıngton— dan haber sızdırmak için — uğraşan gazetecıler arasında haftanın hâdi- sesi bir Fransız diplomatının yaptıgı nüktedir. "Konferans nasıl bitecek?" şeklmdekı suallerı cevaplandıran genç diplomat, "Mon Cher, bunu bil- miyecek ne var? Bu da öbürleri gibi bir tebliğle sona erecek!" demiştir. Orta Doğu Aile meclisindeki azarlama A Tap Birliğinin Dışişleri Bakanları geçen hafta sonunda Beyrutta toplandıkları zaman ski günleri hasretle andılar. — İsrailden gelecek tehlike karşısında tedbir almak için yapılan o toplantılara Birliğin bü- tün asaları katılır, herkes hep bir ağızdan Tel-Aviv aleyhıne atar tu- tardı. Halbuki bu defaki toplantı, sadece Araplar arasındaki bir mese- leyi görüşmek üzere tertiplediği i- çin tam bir fikir birliği kurmak mümkün değildi. Asıl mühimi, ço- ğunluğun aleyh-nde olanlar gelip fi- kirlerini müdafaa etmektense, hiç gelmemeyi tercih etmişlerdi. Haki- katen Irak, Tunus ve ÜUrdün delege- leri ortada yoktu. Libyalı delegele- rin de hemen gelecekleri, yolda ol- dukları bildirildi ama, Libyadan Lübnana kadar bir kaç saatlik yol konferansın sonuna kadar uzadıkça tutaca. Dışişleri Bakanlarının toplantın Nasırdan gelen bir fikrin neticesiydi. Haftalarca — yorulmadan — söylediği nutukların para etmediğini ve Ab- dülkerim Kasımın — kendisine cevap Vermege bile tenezzül etmediğini gö- eis kumandası altındaki Arap milletlerinin aile meclisini toplamayı ve yaramaz yeğeni hazır bulunanların önünde azarlamayı düşünmüştü. Fa- kat azarlanması gereken adam top- lantıya gelmediği gibi. temsilcisini bile yollamamıştı. Böylece Beyrut- taki toplantı, hep aynı şeyleri söyle- yen ve aralarında münakaşa edecek bır şey bulamayan altı adamın kar- şılıklı dert yanışlarından ibaret kal- dı. Abdülkerim Kasım aleyhine en çok atıp tutanlardan biri de Yemen delegesi Hasan İbni İbrahimdi. Bir- leşik Arap Cumhuriyetine bir fede- ralizm bağıyla bağlı olan Yemen, bu mevzuda da Büyük Reisin dümen suyundan gitmeyi kârlı — bulmuştu. Hasan İbni Ibrahim, sözlerindeki din dozunu — bir' hayli yüksek — tu- tarak, Iraktaki rejimin din düşmanı oldugundan bahsetti. Yemen delege- si, aynı zamanda, toplantıların aleni olması hususunda da çok ısrar etti. Mısırın da katıldığı bu teklif, Bey- rut toplantısıyla güdülen propagan- da maksadını açıkça ortaya koyu- yordu. Nitekim samdaki ve Kahire- deki gazeteler, görüşmeler sırasında sarfedilen ateşli sözleri büyük man- şetler halinde vererek Bağdat aley- hindeki kampanyalarım biraz daha devam ettirmek imkânını buldular. buhranı sırasında Sovyet- lerle samimiyeti bir hayli ilerleten Nasırın şimdi koyu komünist düş- manı kesilmesi dünyanın her tara- fında hayretle karşılanmıştı. Fakat en çok hayret edenlerin başında hiç şüphesiz Sovyet devlet adamları ge- liyordu. Kahiredeki Reis, son Suriye nutuklarından birinde, Süveyş zafe- rinin Rus desteğiyle kazanıldığı yo- landaki kendi iddialarını reddetmiş, “buhran sırasında bize Allahtan baş- ka kimse yardım etmedi" demişti. Pravda, geçen haftaki, başmakalele- rinden — birini —şöyle — bitiriyordu: "Yardımlarından dolayı Tanrıya şükretmek müslümanlığın şartların- dan olabilir; ama, Allah için Söyle- yın Vatan de hiç yardımımız olma- 1 Tehlıkelı oyunlar G eçen hafta içinde Iraktan gelen haberler arasında bu memleke- tin komşuları bakımından en çok endişe verici olanı "muhtar Kürdis- tan'"la alakalı haberdi. — Bağdattaki diplomatik çevrelerde — dolaşan söy- lentilere göre, Musul ayaklanması sırasında Kürt kabilelerinin — bağlı- lık gösterilerinden son derece mem- nun olan Abdülkerim raflardaki kabılelerı mükâfatlandır— mak maksadıyla Kuzey Irakta muh- tar bir idare kurmak niyetindedir. Tam petrol kuyularının bulunduğu bölgede yasayan birbucuk — milyon kadar Kürt yıllardan beri bekledik- leri “"dnhili muhtariyet"e nihayet kavuşmuş olacaklardır. Tibet Generalin cömertliği Bu haftanın ortasında — Tibetlin gelen haberler "dünyanın damı" ndaki durumu hâlâ açıkça aydınlat- mış değildi. Dört haftadır devam eden mücadelenin kati surette Pekin hü- kümetine mensup kuvvetler lehine döndüğü bilinmektedir. Fakat Bu- distlerin en büyük otorite olarak ta- nıdıkları "yarı - tanrı", "yarı - in- san" Dalai Lama'nın Hindistana DÜNYADA OLUP BİTENLER kaçışından sonra, Panchen Lama'nın memlekete ne dereceye kadar hâkim olduğu malüm değildir. "Çinlilerin kuklası olarak Tibet tahtına oturan 21 yaşındaki adam artık Pekinden gelecek emirlere itirazsız boyun eğ- mek zorundadır. Tibette bu çeşit — karışıklıkların çıkması eskiden beri beklenmektey- di. Komünist Çin kuvvetleri 1951'de Tibette hakimiyet — kurdukları za- man, oradaki derebeylik — idaresine ve mahalli adetlere hürmet edecek- lerine dair söz. vermişlerdi. Fakat, bütün Çin kıtasını altüst ederi ve din cemiyetini temellerinden değiştiren yeniliklerin enmde sonunda bu ücra köşelere de sirayet etmemesi müm- kün değildi. Dıger taraftan, Çinliler, Tibetteki derebeylikleri ve 'teokratik idareyi yıkmak için müsait bir za- man kolluyorlar, bu maksatla de- miryolu, şose inşaatına hız verip nü- fuz vasıtalarını arttırıyorlardı. Beklenen karışıklıklar geçen ayın ortasında koptu. Çinli işgal kuman- danı Çang Kuo - Hua, kendisine ka- fa tutan Kampa kabilesine karşı se- fere çıkacağı zaman, yardımcı kuv- vet vermesi için Dalaı Lama'ya mü- racaat etmişti. — İşt 3' yaşındaki tanrı - hükümdarın bu talebi reddet- mesi uzun zamandan beri beklenen fırtınanın kopmasına sebep oldu ve Lhasa sokakları kana boyandı. Tibetlilerin — lideri bu mevkie 2 yaşında gelmişti. Eski Dalai - Lanla ölünce, onun yerine, ölümünden son- ra doğmuş bir çocuğun — geçmesi şarttı. Naibler, bugünkü Dalai - La- ma'yı Cingay eyaletinin köylerinden birinde buldular. Her haliyle, ken- dinden önceki bütün Dalai - Lama'- ların ruhlarına vâris olduğunu gös- teriyordu. Naiblere lâzım — olan da buydu. Küçük çocuk hemen Lhasa'- Tibet ya getirildi, usüllerine göre yetıştınldı Tibeti işgal eden komü- istler Lhasa'daki saraya da kendi adamlarını sokmuşlar. Dalai - La- ma'yı avuçlarına aldıklarım zannet- mişlerdi. Fakat hiç de böyle olmadı - hükümdar bir gün "hayır" deyiverdi. Bütün Tibet hâdiselerinin asıl â- lâka çekici tarafı, bu dahili müca- deleler karşısında Foromzadaki ihti- yar generalin — takındığı — tavırdır. Yıllardan beri "anavatana dönmek- ten bahseden Çan Kay - Şek, Ti- betten gelen haberler üzerine hayli heyecanlanmış hareket saatinin gel- diğini Zzannetmişti. Tibet ayaklan- masını büyültmek için — Formozalı kurdun ortaya attığı vaatler de hay- li bol keseden olmuştur. Evvelce "Tibeti kurtarmak" sözünü sık şık' tekrarlayan ve orayı "Çin Cumhuri- yeti ıçınde muhtar idareye kavuştur— mak" vaadini ılerı süren Can Kay - Şek bu def self - determination" dan ve "tam 1st1klal" den bahset- meğe başlamıştır. Tabit binlerce ki- lometre uzaktan gösterilen bu siyasi cömertlik jestleri, Tibette — cereyan eden faciaların yanında, hayli gü- lünç kalmıştır. 2

Bu sayıdan diğer sayfalar: