ulh müzakereleri için Bulgar Başkumandanı Ge- ((S neral Savof başkanlığında bir heyet İstanbula gel- mek üzereydi. onferansına, Talât bey reisliğinde bizden bir heyet tâyin edilmiş, İstanbul muhafızı Ce- mal bey askeri müşavir olmuştu. Beni Cemal beyin maiyetine askeri müşavir yardımcısı verdiler. — Sulh konferansı İstanbulda Babıâlide toplandı. İki murahhas heyeti başkanları, benimle bir Bulgar kurmay binba- şısını Türk Bulgar hudut protokolünü hazırlamağa me- mur ettiler. Bize murahhas heyetimiz hudut protokolü- nün temel kararlarını bildirdi. Batı Trakya Bulgarlara bırakılacaktı. Kırklarelinde Turnova bölgesi — onların olacaktı. Derviştepe hudut dışında kalacaktı. Bu esas- lar üzerinde, Bulgar müşaviri ile beraber hudut çiz- gisini tespit ve tarif edecektik. İkimiz 2-3 gün çalış- tık. Edirne güneyinde ve Meriç batısında bir bölgenin tâyini mühim mesele oldu. Bulgar subayı ile birkaç defa ayrılma haline geldik. YUNUS NADİ İLE TANIŞMA B ulgar zabiti sık sık Bulgar umumi efkârının te- « zimizi kabul etmeyeceğini söyliyerek bana tesir etmeğe çalışırdı. Bir gün hükümete şikâyet ettim. Bul- gar iddiasına karsı çok daha haklı olarak bizim de Türk umumi efkârım değerlendirmemiz ihtiyacından bahsettim. Bana hak verdiler ve bır gazeteci gondere— ceklerini haber verdiler. Tunus Nadi bey benimle gö- rüşmeğe memur edildi. Rahmetlıyle ilk defa bu vesile ile tanışmış olduk. Bulgarların siyasi ve askeri müza- kere esnasında umumi efkâr delilini nasıl ve ne kadar kullanmakta olduklarını etrafıyla anlattım. Rahmetli Yunus Nadi bey gazetesinde devamlı bir surette Türk efkârı umumiyesinin mücadelesini büyük başarıyla ida- re etti. "Nihayet Edirne güneyinde bir iç bölgenin sınır- ları üzerinde murahhas heyetleri bir mutabakata var- dılar. Bulgar zabiti ile bir ciddi ihtilâfımız da Turno- va guneyınde çıkmıştır. Bulgarlar çok içeri girmek is- tiyorlardı. avemet ettim. Amirim olan Cemal beye müracaat ettım. Murahhaslara anlatmamı tavsiye etti. Başmurahhas Talât beye Karadeniz kenarında onların istedikleri Bulgar hududunun bize, Trakyada askeri' emnıyet bakımından çok mahzurlu olacağını anlatma- ğa çalıştım. Aramızda uzunca süren bu sâkin konuş- maya murahhaslardan rahmetli Halil bey alâkadar ol- du, söze karıştı ve bana askeri vazifenin üstüne çıktı- ğımı hatırlatmağa başladı. Talât bey müzakereyi bu- rada tekrar kendisi alarak, beni bir köşeye çekti, ha- rita üzerinde izahat istedi. Uzun uzun dinledikten son- ra talebimi -murahhas heyetinde destekliyeceğini vaa- detti. Bulgar subayı ile görüştüğümüz zaman aramız- da ihtilâf kalmamış olduğunu anladım. Bulgaristanla sulh konferansında benim ifa ettiğim vazife — nihayet kararlaşmış esaslar çerçevesi içinde teferruatın hazır- lanması olmuştur. KÜUMELİNİN KAYBI <<B ulgar sulhunun en mühim meselesi Batı Trakya- zan bırakılmasıdır. Bizim gönüllü müfrezelerimi- zin âdeta fiilen işgali altına girmiş olan Batı Trakyanın Bulgaristana terkedilmesi, hükümetler ve murahhas heyetleri arasında kararlaşmış ve hâdiselerin sonradan gösterdiğine göre Bulgaristanla bundan sonraki siya- setin tasavvur edilen istikametine istinat ettirilmiştir. Bulgaristan muharebeden hayalleri pek ziyade kırılmış olarak çıkmış, eski müttefiklerine can düşmanı kesil- miş bulunuyordu. Biz de Yunanlılarla aramızda Sakız, Midilli ve. adaları ciddi bir mesele olarak açıkta tutu- yorduk. Zannederim ki hükümet gelecek Balkan kiya- setini bu tesirler içinde tasarlıyordu. Tabii harbin ve İstibdattan Demokrasiye Yunus Nadi, İnönünün yanında istikbalin büyük politika meselelerını ben belki Bulgar bınbaşısı kadar da bilmiyorı "Bulgarlarla sulh muahedesı imzalandıktan sonra diğer Balkan devletleriyle ayrı ayrı sulh müzakereleri yapılmıştır. Onlarla arazi meselesi fiilen kesin bir su- rette halledilmiş olduğundan bu muahedeler âdet üze- rine münasebetlerin iadesine, vesaireye inhisar etmiş- ir. "Bu suretle 1913 ilkbaharında 500 seneden beri hâ- kimiyetimiz altında bulunan bir büyük kıt'anın bir tek seferde kaybedilmesi gibi milletler hayatında len acıklı bir misal tarihimize kaydedilmiştir. cereyanı asrında Batı Rumelinin kaybı, bugünkü kikçiler için tabii bir netice zannolunur. Bizim yetiş- tiğimiz devirde Batı Rumelide, biz kendimizi gitmek üzere olan bir idare mahiyetinde asla - görmüyorduk. 500 sene zarfında burada yerleşmemiz derin kök sal- mış bir varlık halindeydi. Her yerde şuurlu ve iradeli bir Türk Cemiyeti Rumelide kalmak için ruhunda kuv- vet hissediyor, kendisini karışık cemiyetler içinde mu- vazeneyi ve adaleti temin edecek bir lüzumlu unsur te- lâkki ediyordu. Bölgenin — kaybından ve hicretlerden sonra meydana gelen bugünkü hal, ciddi bir ihtimal olarak akıllardan geçmiyordu. tarihinde Rumehnın kaybı, daha ziyade bir askerı seferin elim neticesi olmuştur. Bu askeri seferin bizim aleyhimize bu kadar kesin bir netice vereceğini kimse tahmin etmiyordu. Balkan müttefiklerinin harbi kaybetme ihtimalini ciddi olarak gözönünde tutan Av- rupanın büyük devletleri seferin ilânı ile beraber ne- ticesi ne olursa olsun arazi değişiklikleri olmıyacağını bildirmişlerdi. Yani harbi Türklerin kazanması ihtimal dahilinde görülerek, bu ihtimalin neticeleri daha ba- şından önlenmek isteniyordu. Balkan harbi görünme- den gelmiş ve ansızın çıkmış bir sefer değildir. Rusya ve Avusturyanın en önde faal olarak Balkan devletle- rine yardım ve tahrik yarışları gözönündeydi AKİS, I1 NİSAN 1959