YURTTA OLUP BİTENLER Adana milletvekilinin bu işteki mu- yaffakiyetinin bir delili sayılabilir- di. Böylece Gülekin yeniden bu va- zifeye seçilmem esiyle, muvaffakiyeti sabit oldu Hattâ ban kuşkulu C. H. P. li- ler, bu taktiğin dokunulmazlığının kaldırılması bahis mevzuu olan Gü- leke karşı yürütülen strate]ının bir parçası oldugunu düşündüler. D. P. liler için iyice "can sıkıcı" olan Ka- gözden — düşürülmesi faydasız olmıyacaktı. Nitekim Maz- lum Kayaların Zaferde çıkan beya- natında bu görüşü haklı gösterecek cümlelere yer vermekte itina göste- rılıyordu Mazlum Kayalara gore "Gülek antipati 1le karşılanıyor du. Hattâ Ecevit bile zamanda memleket iç ve, dışındakı hareketleri ile üzüntü yaratıyor."du! Usüle güvenmenin sonu C H. P. Grupunun Avrupa Kon- seyi için Ecevit ye Güleki aday seçmelerinin D. P. liler arasında ya- rattığı hava, her vesile ile hissedili- yordu. O kadar ki D. P. li nüktedan milletvekilleri Meclis Gazinosunda ve koridorlarda karşılaştığı muhalif arkadaşlarına "İsterseniz yüz defa aday gösterin, gene de şeçmiyece- giz" diye takılıyorlardı. Hakikaten Ecevit ve Gülekin Avrupa Konse- yinde yaptıkları konuşmalar ve kur- ukları dostluklar ile — memlekete dönüşlerinde — tertipledikleri — basın toplantılarının iler arasında aima bir endişe mevzuu teşkil et- tiği biliniyordu ama, sırf bu millet- Vekıllerının Konseye gitmemesi için tedbir" alınabileceği kimsenin ak- -dan geçmıyordu O kad r ki, De- mokratların seçmıyecegız sözü hi- le ciddiye alınm. C.H.P. liler Konsey seçımlerın— de tatbiki mutad usülün çiğnenece- #&fise hiç mi hiç ihtimal vermemiş- lerdi. Zira Avrupa Konseyi statüsün- de, seçimlerin her memleket parlâ- mentosunda teessüs etmiş usül dai- resinde yapılacağına dair bir hüküm vardı, Türkiye Büyük Millet Mecli- sinde teessün etmiş usül ise, parti gruplarınca gösterilecek — adayların ekseriyet tarafından değiştirilmeksi- zin seçilmesiydi. Senelerden beri bu adaylar gruplar tarafından — Meclis Riyasetine bildiriliyor. Riyaset Di- vanı aday İlistesini bastırarak — mil- letvekillerine dağıtıyordu. Bu yıl da ayni şekilde hareket e- dilmişti. Fakat D. P. milletvekilleri, kendilerinin bildiği bir sebeple Mu- halefet Grupuna azizlik etmeyi uy- gun buldular. Bütün D. P. milletve- killerinin - bu. şekilde ittifakla hare- et etmesi bir tesadüf müydü H. P. lileri, zaman, sürprizlere hazır ve şaka kaldırır hale getirmişti. A- ma Strasbourg'ta toplanacak olan Avrupa Konseyinin üyeleri hem bi- zim kadar anlayışlı değillerdi, hem de biraz mütecessistiler. Şahsi dost- ları Ecevit ve Gülekin niçin gelme- diğini mutlaka sorup — öğrenecekler ve ağızlarını tuttmaya mecbur olma- dıkları için de, herkesten çok D. P. & ü « llN Bülent Ecevit Bir — tahripçi!.. lilerin hoşuna gitmiyecek fikirlerini soylıyeceklerdı Tabii, ondan sonra memleketi yabancılara jurnal" hikâyesi-ortaya çıkacaktı... Ama biraz insaf lâzımdı. Duymak- tan kendimizin bile hoşlanmıyacağı- mız sözlerin söylenmemesi için, bu sözlere sebep olmamaktan başka yol var mıydı Halil İmre Kav çaktı Çorbayı lıfleyınız u hâdisenin ortaya çıkardığı tek faydalı hakikat, Çorbadan ağzı yanan hoşafı uHeyerek içer" sözünün P. liler için söylenmediği oldu Çunku her seçin devresinde bir de- fa D. P. ekseriyetinin Konseye gıde— cek muhalif milletvekillerine karşı tedbir alması sanki şaşmaz bir âdet haline gelmişti. 1953'te C. H. P. Gru- punun aday gösterdiği Hüseyin Ca- hit Yalçın ve Cemal Reşit Eyüboğ- lunun yerine Demokratlar kendileri- ne daha elverişli görünen başka iki zatı seçmişlerdi. Seçilenler, usulsüz sürprizi kabul etmediklerinden Av- rupa Konseyinde Muhalefet temsil edilememişti. 1955 te Feridun Ergin D. P. iden ayrılınca, Dışışlerı Stras— bourg'a gitmesine mâni olmak ist miş ve yerine Sürt milletvekili Bakı Erdemi tâyin etmişti. Bir muhalif milletvekilinin hakkı olan temsilci- liktten Hükümet kararıyla — azledil- mesi Konseyde şiddetli tepkiler ya- ratmış ve Dışişleri bu usulsüz ka- Trarım tashıhe mecbur kalmıştı. O tarihte C. P. Grupu hâdiseden Fatin Ruştu Zorlunun mesul tutul- ması gerektiğine kanaat — getirmiş ve hakkında Meclis tahkikatı açıl- ması talep olunmuştu. — Bu pahalı tecrübelerden sonra D. P. ilin böyle taktiklere iltifat etmiyeceği sanılı- yordu. Ama tarih, meseleyi bir baş- ka cepheden bakınca Refik Korâl- tanın, Pazartesi gunku Zaferde çı- kan beyanatındakı su cümleye işti- rak etmemek imkânsızdır: "Herke- sin tecelli eden bu milli iradeye say- gı göstermesi lâzımdır". Ama milli iradenin tecellisinde usüllere riayet edilirse, elbette bu saygı daha de- rinden duyulacaktır. Kıbrıs Nereye? B u haftanın başında "Washington'da Yunan Başbakan yardımcısı Pa- nayotis Kanellopulos Kıbrıs anlaşma- sından ve Türkiye i le Yunanistan a- rasında başlıyacak "yaratıcı" işbirli- ği"ndan duyduğunu büyük gazetecile- re anlatırken Yeşil Adada hiçte işbir- liği havası hüküm sürmüyordu. Sabık kasaba papazı - tabır Başbakan Men- deresindir - v müstakbel — Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarıos Kıbrısta işbirliğinden ne anladığının, her gün yeni delillerini vermektedir. Makari- os, bu görülmemiş işbirliğinin en su götürmez delillerini geçen haftanın sonuna doğru, kıdemli EOKA'cıları bakan seçmekle ortaya koydu: Ulaş- tırma Bakanı Yeorgiadis Grivas'ın muaviniydi. Çalışma bakanı Yorka- cis ile Yeorgiadis'in kellelerine İn- giliz hükümeti 14 er bin dolar -125 er bin lira- kıymet biçmişti. 25 ya- şındaki işçileri Bakanı Papadopulos EOKAnın Lefkoşa bolgesınde sıyası müşaviridir. EO nın — avukatı ve siyasi müşavi Klafkas Klırıdıse Adalet bakanlıgı verilmiştir. Ziraat Bakanlığı Müsteşarı, EOKA'ya silâh ve mühimmat tedarik eden şebeke-