memesi, C. H. P dürmelidir. Din meselesı . liderlerini düşün- seyi kizdirmıyalım" <<A polıtıkası geçen haftanın so- nunda, . Grupunun neşretti- ği teblıgde de görüldü. Tebliğ daha çok bir müdafaa havası içinde ha- zırlanmıştı Başlangıcı e mânası varmış gibi. C. H nin dinsiz olmadığı keyfîyetını ha tahsis edilmişti. Bu tabii bizi dinsiz zannediyorlar. Bunu tav- zih edelim" endişesinin eseriydi. Bu endişe -C. H. P. lilerin fert olarak dindarlığından şüphe eden yok- H ükmi şahsiyetini de "dınını i- mecburiyetinde bırakt Bütün bu her tarafı kollama ta- bıyesıne rağmen, Parti içinde tebli- ği beğenenler kadar, beğenmiyenler da oldu. Hattâ begenmdyenlerden bır Cemil Sait Barlas çıktı P. n bu sahadaki polıtıkasını laıklıge ta— mamen aykırı bulduğunu bile söyle- di. Artık bu kadarı da, fazla kati bir hükümdü. UÜstelik nazarları gene disiplin meselesine çeviriyor, Barla- sın bu 1lâfları niye Parti Meclisinde değil de, umumi bir konuşmada söy- -sanki İlüzu- . P. iza- lalı lediği suali haklı olarak akla seli- yordu. Cemil Cait Barlas, üstelik Parti Meclisi üyesiydi ve Partı ec- lisi 3 Nisanda toplanıyordu Para derdi eçen haftanın bu çeşit bocalama— larından sonra bu hafta, İnönü- nün de insiyatifiyle yeni bır topar— lanma devresine geçen C. d basında ve teşkilâtta bir müddetten beri hoşnutsuzluk mevzuu haline ge- len milletvekillerinin ödeyeceği pa- ralar meselesi, hal yoluna girdi. Ma- aşlarına yapılan zamdan 2500 1lira- lık ilk hisseleri vermiyen ancak 30 - 35 milletvekili kalmıştı ki bunların çoğu da, arada bulunmadık- ları, ya hasta oldukları için maaşla- rını bile alamamışlar, yahut mühim bir mazeret karşısında ödemeyi Ni- san başına bırakmışlardı. Araların- da hissesini vermemeye niyetli olan kimse görünmüyordu. Zaten asıl güçlük, Meclis muhasebesımn tutu- mundan çıkmıştı. C. H. P. Grupu i- darecileri. başlangıçta muhasebeden bu paralan stopaj usulü ile -maaş- ları öderken, tahsil etmesini — rica etmişlerdi. Muhasebe başlangıçta Ti- cayı kabul eder görünmüş, at idareci üyelerle temastan sonra "Ol- a " ce- vabını vermişti. p ida- recilerini, bulunmayan milletvekille- rini teker teker arayın tahsilat yap- mak zorunda bırakmış, gecikmelerin büyük kısmı da bundan olmuştu. Halbuki geçen yıl Meclis muhasebe- si, rumın böyle bir teklifini itiraz- SIZ yerıne getırmıştı Son dakikada- ki "olmaz" cevabının ne maksatla verıldıgı aşikârdı. mafih Parti idarecilerinden, bu işin başlangıçtaki aksamasını gene de affetmiyen. ihmalin mazere- ti olamıyacağını söyliyenler de var- dı. Parti Meclisi (iyelerinden ikisi paralarını hâlâ ödemiyen milletve killerinin ismini Cuma günü başlı - yan toplantılarda sormağa hazırla- nıyorlardı. Bunlardan ödemeyi gecik- tirmekte kasıt sahibi olanları tespit ederlerse, teşebbüslerini daha da i- leri götüreceklerdi. Ulus işi Bu hafta içinde iyiden iyiye hal yoluna giren meselelerden biri de, Ulus meselesi oldu. 16 Nisanda ya- pılacak umumi heyet toplantısıyla 500 bin 1liraya çıkarıla- -şimdiki sermaye 50 bin liradır ve bunun 47 bin lira- sı Kasım Gülekindir- hisse ekseriye- ti, artık bir şahsın değil parti hük- mi şahsiyetinin üzerinde olacaktı. Grup bu iş için seçimlerden hemen sonra toplayıp bu zamana — kadar beklettiği 170 bin İirayı Partiye, Parti de gazetenin hisse senetlerine yatıracaktır. Sermayenin diğer kıs- mı -tamamının ödenmesi İicabettiği zaman- gene Grup tarafından temin edilecektir. Böylece C. H. P. nin ga- zetesi üzerindeki söz hakkı, seneler- den beri ilk defa olarak tespit edili- yordu. Bu hak, bir komite aliyle kol- lanılacaktır. Komıteyı temsil etmek için Bülent — Ecevitin adı düşünül- mektedir. Gazetenin şimdiye kadar- i Umumi Neşriyat Müdürü İhsan Ada da istifa ettiği için, Yazı İşleri Müdürlerinden Nihad Subaşı bu va- zifeye getirilecektir. Bir tecrübe dev- resinden sonra eğer muntazam çalı- şıhr ve bir disiplin kurulursa Ulus- ta helva yapmak mümkün olacaktır. Yalnız gazetenin — sahibinin kim olacakı mevzuunda ortada gene bir mesele vardır. Hissenin yüzde 51 i partide olacağına göre, parti adına sahiplik kimin üzerinde bulunacak- tır? Kasım Gülek, -bu defa şahsı adına değil ama, Genel Sekreter sı- fatıyla— sahip kalmayı istemektedir. "Ha Hoca Ali, ha Ali Hoca" ne- vınden bir gayretkeşlıge benziyordu ki, bu işlerin aslını öteden beri bi- lenler tehlikenin ehemmiyetine ar- kadaşlarının dikkatini çektiler. Ulus meselesinin menşei, Ulusun bir şah- sın propaganda —organı — olmaktan kurtarılması ihtiyacıydı. Simdi tam yılan hikâyesi bitiyor derken, her- şeye yeniden başlamak 1ht1ma11 ga- zetenin düzelmesi maksadıyla sene- lerden beri uğraşanlar için herhalde sevimli bir ihtimal olamazdı. Gaze- teyi bir komite idare etmiyecek miy- di? Hukuki sahibi de pekâlâ bu ko- HERKES | ÖORUYOR YURTTA OLUP BİTENLER mite üyelerinden biri -meselâ asıl yükü üzerine alması istenilen- Bülent Ecevit olabilirdi. Hükümet Zirve toplantısı Başbakan Menderes mi Ankaraya dönecek, yoksa — Cumhurbaşkanı Bayar mı İstanbula gidecek mese- lesi bu haftanın başında Sah günü neticeye bağlandı. Menderes Anka- raya dönmedi, fakat Bayar İstan- bula gitti. Menderesin bu ziyaretten son derece mütehassis olduğu belliy- di. Bir gün evvel terzi İzzete yeni elbiseler ısmarlıyan Menderes, Salı günü otomobille Ankaradan gelen Cumhurbaşkanını — karşılamak için, Parkotelde — Kemal Aygün ve Atıf Benderlioğlu gibi huzuru mutad ze- vatla sabah sohbeti yaptıktan sonra, Gebzeye gitti. Hava güzeldi. İstanbul, Ankaralıları kıskandı- olduresıye güzel" bir bahar mevsimi yaşıyordu. Güneş tatlı, rüz- gâr ılık, deniz ferahlatıcıydı, İhti- mal Başbakanı Samet Ağaoğlu ile birlikte Bursaya gitmek, oradan İz- mire uzanmak fikrinden bu gü zel havalar caydırmıştı lstanbulda "u- muru devlet"ten çok uzak kalma- mak, hem de pekâlâ —dinlenmek mümkündü. mhurbaşkanı ve Başbakanın Gebze karşılaşması son derece na- zik ve mültefit cereyan etti. Bazı İs- tanbul gazetelerinde yazılanın aksi- ne, Menderes Bayarın değil, Bayar Menderesin arabasına bindi ve bir- likte saat 19 sularında Şale köşküne gelindi. Köşkte Bayar ve Menderes arasında 10 dakikalık bir konuşma cereyan etti. Bu çok kısa sohbetten sonra Menderes huzuru mutad zeval ile oteline dönmeden önce Yıldız Parkında 50 dakika dolaştı. Cumhurbaşkanı ile Başbakamn bir araya gelişi, kabinedeki hallerin doldurulmasının — artık bır gün meselesi olduğu rivayetlerini yeniden ortaya çıkardı. "Kabineci- " ler" bahar toplantısından sonra, ba- zı isimler üzerindeki görüş ayrılık— larının halledileceğini ve yeşil ışığın yanacağını ileri sürüyorlardı» Fakat bütün bunlar aslında bir tahminden ibaretti. Bu meselelerde de mantıki tahminlerde bulunmaya imkân yok— tu. Esasen ertesi gün sabah ve öğ- leden sonra Menderes ve Bayarın liraraya gelmemeleri "Kabineciler" bahını Parkotelde Kemal Aygün ile konuşarak geçirdi. Öğle — yemeğini, Divan Otelinde, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Muş Amerikalı meşhur devlet adamı Stassen ile bir- likte yedi. Ziyafette Celâl Yardımcı, Atıf Benderlioğlu. Ethem Yetkıner Kemal Aygün ve İstanbul Çifte rek- törleri Ali Tanoğlu ile Mustafa İnan O leden sonrayı Menderes Par- kotelde Atıf Benderlioğlunun refa- katinde geçirdi. Saat 17 de otelin 7