larımaz bize bunu müjdelemektedir" dediğine göre büyük tütün ihracatçı- ları pek te boşuna beklememektedir- ler... Yalnız şu var ki Kademeli prim tatbiki suretiyle, Kambiyo Karşılık Fonu adı verilen bir fonun tesisi, is- tikrar programının temellerınden bi- rini teşkil etmektedir. "Selâhiyetli zat" ın bildirdiği gibi ihracat primle- ri yükseltilirse Kambiyo Karşılık Fo- nu tamtakır kalacaktır. Hükümete manevra imkânı veren kısmen piya- sadaki paranın azaltılmasını temin eden Fonda birikecek paralar, elinde stok bulunan tüccara hediye edılmış olacaktır. Boyle bir yola -ki krom rıç, gidilmesi için bir sebep yoktur— cak bir ihracat vergisi koşulması şartıyla gidilebilir. Hükümet, sağdan soldan gelecek tazyiklere mukavemet etmesini bilmelidir. Asıl mesele hracatın kısa vâdede artmasını önleyen sebeplerin yanında, asıl temel mesele elde ihraç edecek fazla malın bulunmamasıdır. Hızlı nüfus artışı ve hızlı şehirleşme dolayısile istihlâk içerde büyük ölçüde artmak- ta, hububat, hayvan, hayvan mahsül- leri v.s. gibi mallardan ihracata pek bir şey kalmamaktadır. Tekstil sana- yiinin gelişmesi, pamuk ihracatım a- zâltmıştır. - Mesele ancak zira! verimlesin art- tırılması sayesinde arttırılabilirdi. Bu sayede, şehirleri beslemek ve kalkın- ma için hayati dövizi temin etmek mümkün olabilecekti. Ne çare ki menşeini iyi hava şartlarında ve eki- len arazinin genışlemesınde bulan 1952 ye 1953 yıllarında zirai istihsal- deki artısın — sarhoşluğu içinde asıl Zzor mesele -yani verimlerin arttırıl- ması- unutulmuştur. Bugün ziraatta çalışan bir adam, 1938 yılındakinden fazla istihsal yapmamaktadır Bir dönüm toprak, 1938 — yılındakinden fazla mahsul vermemektedir. Halbu- ki beslenecek ağızların sayısı hızla artmaktadır. Amerikadan buğday, et getirtecek durumda kalmamızın te- mel sebebi budur. Şehirlerdeki kuy- rukların temel sebebi budur. Kalkın- manın kösteklenmesinin temel sebe- bi budur. Türkiye iktisadiyatının içine düş- tüğü çıkmazdan kurtulması, her şey- den evvel zirai Verimlerin arttırılma- sına bağlıdır. Bu çok emek çok çalış- ma isteyen ve semeresini hemen gös- termiyen şatafatsız. Fakat hayati bir meseledir. Gübre lâzımdır, teknik â- let lâzımdır, araştırma lazımdır su- lama lâzımdır, şu lâzımdır, bu lâ- zımdır. Ama her şeyden evvel köylü- nün zihniyetinin değiştirilmesi, onun babadan Kalma usullerden vazgeç- mek hususunda ikna edilmesi ve mo- dern zirai usulleri benimsemesi lâ- zımdır. Şimdiye kadar bu yolda he- men hemen hiç bir şey yapılmamış- tır. Geçen haftanın başında Ziraat Ba- kanlığı tarafından tertiplenen ve bu AKİS, 4 NİSAN 1959 Bir tütün Keyfini ihracı haftanın başında da çalışınlarına de- vam etmekte bulunan toplantının bu yolda atılacak ilk adım olması te- menni edilmelidir. Kalkınma Biraz etrafımıza bakalım! eçen hafta. Balkan Paktının üç üyesinden biri olan Yugoslavya, 1958 yılındaki iktisadi durum hakkın- da bir rapor yayınladı. Yugoslavya İkinci Dünya Harbinin sonlarında ik- tisadi bakımdan Türkiyeden farklı bir memleket değildi. 1954 ten itiba- ren — Yugoslavya plânlı bir iktisadi kalkınmaya koyulmuştur. Türkiye de plânsız kalkınmayı dememiştir. Aca- Bir atla üç de nal olsa... z irat Koordinasyon toplantı- sında 10 senelik ziraat prog- ramı hakkında konuşan Nedim kmen, bu bahisteki en ufak gıpidi de şu sözleriyle söndür- ü: " mpo ve hava devam ettiği müddetçe ve eski gele- lenekler, ki asırlık gelenekler- dir, bertaraf edildiği takdirde önümüzde hiç bir hail kalmıya- caktır. Geriye kalan mevzu, bü- tün İşleri yapabilmek için mad— i imkâna sahip olmaktır" atçı İKTİSADİ VE MALİ SAHADA müstahsili çıkarıyor ba netice ne olmuştur ? Resmi istatis- tiklerden alınan bazı mukayeseli rak- kamlar bunu gösterecektir: Yugoslavya 1957 yılında 6.250 milyar kilovatsaat elektrik enerjisi kullanmaktadır. Türkiyede ayni yıl elektrik sarfiyatı 2 milyar kilovat- saattir. Yugoslavya 1957 de 18,2 mil- yon ton kömür istihsal etmiştir. Türk istihsâli 6 milyon tondur. Yugoslavya traktör, makina, elek- trik teçhizatı, vagon v.s. gibi yatı- rım mallarım içerde imal edecek hâle gelmiştir. Halbuki — Türkiye, bütün bunlar için dışarıya, muhtaçtır. İçerde kurulan ve çalışıp çalışmadıgı pek fazla hıssedılmeye ip, — Traktör,, Kimyon v.s. fabrikaları esas ıtıbarı- le montaj tesislerinden ibarett Yugoslavya 5 yılda 1hracatını iki misline çıkarmıştır. Halbuki Türkiye- de ihracat 1958 ten beri deşmektedir. Yugoslavya bu sayede 1958 yılında 961 milyon dolarlık ithalât yapabil- miştir. 359 milyon dolarlık dış yardım aldık diye övünmelere rağmen Tür- kiye, 1959 yılında ancak 500 milyon dolar civarında ithalât yapabilecek- tir. 1957 ve 1958 yılı ithalâtı 400 mil- yon doların altındadır Yugoslavyada — 1958 deki — kötü mahsul yılına rağmen, zirai istihsal geçmiş yıllar ortalamasının yüzde 26 üstündedir. Türkiye — yıllardır 1953 zirai istihsaline erişememiştir. 195 1957 yılları arasında milli gelir Yu— goslavyada yüzde 22,9; Türkiyede ise yüzde 5,5 artmıştır. İşte görülmemiş kalkınma edebi- yatıyla izahı mümkün olmayan iki ne- 21