Birliği tarafından yapılacak toplan- tıya hazırlık mahiyetindeydi. Birliğe Aza bulunan Arap memle- ketlerinin bakanları bu hafta orta- sında Beyrut ta toplandılar. Bu bek- lenmeyen toplantı fikri Sudandan çıkmıştı. Irakla Mısır arasındaki çe- kişmelerin aşırı derecelere vardığını gören Sudanlılar Aran Birliğinin a— rabuluculuk etmesini istemişlerdi. istek, Kahirede muta toplantısmı yapmakta olan Arap Birliği Konse- yine bildirilmiş. Konsey de Arap dış- işleri bakanları arasında bir toplantı yapılmasını hemen kabul etmişti. Konferans Nasır için çok müsait bir zamanda toplanıyordu. Irakın Ka- hiredeki Büyükelçisi Faik Elsamar- rait, komünistlerle işbirliği yapamıya- cağını ileri sürerek vazifesinden isti- a etmişti. Eskiden beri bir Nâsır hayranı olarak bilinen — büyükelçi, Irakın İsrail dâvasında nasıl oyun- bazlık ettiğini. Ruslarla ve İngilizler - le iki taraflı dolaplar çevirdiğini ga- yet gösterişli bir şekilde açıklıyacak, bu suretle asır biraderinin işini kolaylaştıracaktır. Fakat konferan- sın pek faydalı olmıyacagı da kısa zamanda anlaşıldı; zira, kardeş kav- gasına — karışmak istemeyen — Arap memleketlerinin büyük bir kısmı top- lantıyı ciddiye almak niyetinde de- ğildi Hüseyinin dolarları Beyruttakı dışışlerı bakanları top- lantısına Ürdün de -Arap Birliği âzası olması hasebıyle— davetliydi. Fakat Ürdün Hariciyesi bu daveti gayet nazikâne bir edayla reddetti. Küçük krallığın — gerek Kahıreyle gerekse Bağdatla bütün siyasi mü- nasebetleri hâlâ kesilmiş durumday- dı. Üstelik, Orta Doğuda son yıllar- da çıkan buhranlardan hiçbiri, Ur- dün bakımından Nâsır-Kasım ihtilâ- cı kadar kârlı olamazdı. Böylece, bu memleketin suni hudutları üzerinde- ki iki taraflı baskı hiç olmazsa şimdi- likortadan kalkıyordu. Halen, büyük dünya turunun A- merika safhasında bulunan Kral Hü- seyin de, tam eline fırsat geçmişken, eski yaptıklarının ne derece isabetli oldugunu gösteren nutuklar söyleme- ği ihmal etmemektedir. Küçük Kral, Beyaz Sarayda "Orta Doğudaki ko— münist oyunlarına karşı koyan tek kahraman" sıfatıyla ağırlanmış, tal- if edilmiştir. Bu arada, Arap milli- yetçiliğinin asıl mânasını izah etmek Vazifesı de Hüseyin tarafından be- -- miş. Amerikalılar bu mevzuda haylı dokunaklı ve "Arap kardeşle- rin bibirlerini bogazlaması karsısın- da teessür ifade eden" nutuklar dinlemişlerdir. Fakat geçen hafta so- manda cereyan eden bazı mali muameleler Ürdün devletinin kimin sayesinde yasamakta olduğunu daha iyi belirtmiştir. 1958-1959 mali yılı içinde tesbit edilen 44 milyon do- larlık Amerikan yardımının 4,5 mil- yonluk son taksidi de bu sırada öden- miştir. — Böylece, — 1952'den beri bu memlekete dökülen Amerikan nara- sı tam 126.5 milyon dolara varmıştır. AKİS, 4 NİSAN 1959 Temeldeki Çürüklük <<B ir milletin istikbali hususunda hüküm verebilmek için en iyi kıstas orta sınıfların halidir" düşüncesinden hareket edenlerin, İran hak- kında hazırlanmış bir raporu okuduktan sonra bu memleketin istikbali bakımından kötümser neticelere varmamaları imkânsızdır. Rapor, halk efkârı meseleleri üzerinde duran ve Amerikanın en meşhur ilmi mecmu- aları arasında sayılan "Public Opinion Ouarterly"ıün en son sayısında neşredilmiştir. Muharrir, Raymond D. Gastil adında bir Amerikan ilim adamıdır. Farsça ve İran hakkında yaptığı etüdlerle tanınan Dr. Gas- til, son defa, tam 11 ay İranda kalmış ve bu memleketteki orta sınıf- ların düşünüş tarzları üzerinde araştırmalar yapmıştır. Şimdi neşredi- len rapor, işte bu araştırmaların neticesinde meydana gelmiştir. Amerikalı ilim adamına bakılırsa, İrandaki orta sınıfların zihniye- tini öğrendikten sonra, bu geri kalmış memleketin gelişeceği ve mua- sır medeniyet seviyesine erişeceği hakkındaki ümitlere elveda demek gerekmektedir. İran gibi bir memlekette, orta sınıfların gelişmeyi ko- laylaştıracak ve teşvik edecek bazı temel fikirlere sahip olmaları bü- yük ehemmiyet kazanmaktadır. Halbuki rapor, İrandaki devlet me- murlarının, küçük arazi sahiplerinin, öğretmenlerin., serbest meslek erbabının ve tücearların böyle bir ilerleme ve istikbale inanma zihni- yetinden ne derece uzak olduklarını açıkça ortaya koymaktadır. Rapora temel teşkil eden anket neticelerine göre, İrandaki orta sınıf mensupları, insanların yaradılıştan iyi oldukları veya dünyanın düzeltilebileceği hakkında bütün inançlarını kaybetmişlerdir. Orta sı- nıf mensubu İranlı, "bugün yapılanın yarın mahvolmağa mahküm bu- lunduğu" fıkrındedır bu yüzden cemiyeti düzeltmek yolundaki gay- retlerin, insanların kotulugu karşısında eninde sonunda boşa gideceği- ne inanır. Mühim olan gününü gün etmek, iş becermektir. İranı kasıp kavuran hayat pahalılığı ve içtimai çokuntuler içinde, gemisini kur- taran kaptan sayılır. Bunun yanında, iyilik, doğruluk, guzellık gıbı mefhumlar hep ikinci plânda kalır. Amerikalı ilim adamı, "iş becerme, dost edinme ve kese doldurma muharriri" Dale Camegie'nm İranda en çok okunan yabancı müellif olmasını hiç de hayırlı bir işaret sayma- maktadır. İrandaki son iktidarların "marifetli" idareleri sayesinde memle- ketin içtimait bünyesi o hâle gelmiştir ki, artık yalan söylemek akıllı- lık, doğru söylemek de aptallık telâkki edılmege başlanmıştır. Dokuz ay kullandığı eşyayı satarken — "yalnız iki ay kullandım" demeyen Amerikalı, İranlının gözünde, akılsızdır. Ayrıca, içinden pazarlıklı olup görünüşte ekseriyetin fikirlerine uymak zekâ işareti sayılır, İrandaki orta sınıf mensuplarına göre, dünya yalanla doludur. Herkes, gazete Ve mecmuaların "yalan ve fesat makinesi" olduğuna kanaat getirmiştir. Orta sınıftakiler, kendi içlerindeki gruplar hakkında da pek ilti- fatkâr değildirler. Meselâ, avukatlara "para dü şkunu öğretmenlere "vazife hissinden mahrum kimseler gözüyle bakılır. Toprak ağaları, -köylünün ne hâle geldiğine aldırış etmeksizin- keselerini doldurmağa, bakarlar. Subayların bazısı asil ve temizdir ama, çoğunluğu cahil ve muhteris kimseler teşkil eder". Amerikalı araştırıcımn edindiği ka- naate göre, İranda herkes kendini dâhi, başkalarını da aptal sayar. Fa- zilet ve zekâ herkesin kendi inhisarında olduğundan, kimse kimseye itimat etmez. Orta sınıfa mensup İranlıya göre, devlet halkan düşmanıdır. Hatla devlet memurları bile devletin aleyhindedirler. Böyle olunca, vergi öde- mek, askere gitmek vatandaşlık vazıfesı sayılmaz : bunlardan kaçmak marifet sayılır. Kaçış da ekseriya, "devlet düşmanı" memurlarla yine “devlet düşmanı" vatandaşlar arasında pazarlık yani rüşvet yoluyla olur Tabii, bütün bu karanlık tablodan sonra, orta sınıfa mensup İran- lının memlekette kalmak istemesi de beklenemez. Herkes ilk fırsatta kapağı Amerikaya atmak niyetindedir. İranda kalıp iğneyle kuyu kaz- mak veya akıntıya kürek çekmek "açıkgöz ve akıllı" İranlının harcı değildir. Raporda varılan neticeye göre, bu zihniyet devam ettiği müddetçe Amerikanın İrana akıtacağı milyonlar heba olup gidecektir. Yıllardan beri süren kötü idare halkın şevkini öyle bir kırmıştır ki, şimdiki yar- dım iki misli de arttırılsa, gene de dökülen sular paslanan değirmeni döndüremiyecektir