T İ Sanatkarlar Bir fedai öldü G eçen hafta sanat muhitlerimiz bü- yük bir acı ile sarsıldı. Suavi Te- dü, İstanbul Şehir Tiyatrosunun bu degerlı ve genç sanatkârı, hiç umul- madık bir anda, ahneye koyduğu yenı bir telif eserin ilk temsilini ver- meğe hazırlanırken birdenbire sö- nüveri Memleketın her tarafına hızla ya- yılan bu acı haber, bilhassa tiyatro muhitleri için, feci bir sürpriz oldu. Daha düne kadar dinç, sağlam, ge- ceyi gündüze katarak, yorulmak ne- dir bilmeden çalışacak kadar sıhhat- li görünen Suavinin ölümüne kimse inanmak istemiyordu. Ne yazık ki bütün acılığına, bütün inanılmazlığı- na rağmen haber gerçekti. Suavi a- ramızdan, canından çok sevdiği sah- neden ebediyen ayrılmış, ani bir ka- nama neticesinde, genç yaşta ölmüş- tü. Suaviyi yakından tanımış olanlar için bu vakitsiz ölümü sanat fedaili- ğinin ta kendisi olarak kalacaktır. Çünkü hastaydı, ciğerlerinden as- taydı... Daha ilk sahne yıllarında, ilk mühim rollerini oynadığı — sıralarda behren bu zalim hastalık onu kaç defa tehdit etmiş, kaç provada, kaç temsilde yere vurmaya — kalkmıştı. Fakat o, her seferinde, sanat aşkı- nın verdiği kahramanca bir muka- vemetle onu hep geri itmeğe, yapa- cağı mühim işleri başarmak için, u- zaklaştırmıya muvaffak olmuştu. Amansız bir hastalıkla yaptığı bu uzun savaş Oo kav meti nihayet geçen hafta tüketti. E- cel onu zayıf, yorgun bir ânında ya- kaladı ve yapacagını yaptı. Fakat Suavi de yapacağını yapmıştı. Muh- sin Ertuğrulun kendisini ilk Türk Romeosu olarak keşfettiği — günden bu yana. Şehir Tiyatrosu sahnesinde kendisinden başka kimsenin o tatlı- lıkla, o Zarafetle — oynayamayacağı Jön prömiye rollerini oynamış, daha doğrusu sahnemizde, Raşit Rızadan beri hakkıyla doldurulamamış olan bu yeri doldurmıya ve modern bir tip halınde yenıleştırme ve muvaf- fak olm n yapısı, Zzarif en- damı Ve tesırli bakışları, derin has- sasiyeti, tatlı ve sıcak sesi. asil ta- vırları ve kibar şahsıyetıyle bu dai- ma temiz giyinen, sahne olduğu kadar hayatta da temiz ve kelime- nin tam manasıyla “şık" kalmasını bılen sanatkâr göğsümüzü gere çe- re "İşte Jön promıyemız"' dıyebıle— ceğimiz bir aktö akat Suavi bu kadarla yetine- cek sanat âşıklarından — değildi. O daha yüksek, çıkılması daha zor, da- ha da şerefli zirveleri kendisine he- def tutmuştu. Sahne vazırı olmak, sahneye eserler koymak. dekorlar çizmek -aynı zamanda çok kabili- yetli bir ressamdı, sahne eserlerine ve tiyatro şahıslarına hayat vermek, tiyatromuzda daha geniş ölçüde bir YATR O ğaratıcılık vazifesi görmek istiyor- u. Bu hedefe varmak için bıkmadan, yılmadan çalıştı. Muhsin — Ertuğru dan, hattâ Max Meinecke'den, Şehır Tiyatrosunda onun kadar istif ide et- mesini bilen olmadı, —denebilir. Bu sahadaki ilk çalışmalarının meyvası olan Pirandello'nun "Cacomino ken- i "inden bu yana "Veronalı İki Centilmen", "Annemi Hatırlıyorum", "Hayal Köşkü", "Tanrıdağı Ziyafe- ti", "Sahipsiz Tekne ve nihayet bu yıl oynanmış olan "Dört Albayın Aş- kı" ile "Ayda Bir" onun rejisörlü- ğünün sarp ve çetin yolunda ne emin adımlarla daima daha ileriye, daha İyiye, daha güzele doğru ilerlemekte olduğunu göstermiştir İlk temsilini goremeden gozlerını yumduğu, Cevat Fehminin "Tablo- daki Adam" rejisi son çalışması o- larak bugünlerde İstanbul seyircisi- ne sunulacaktır. Böylece Suavinin a- di, arka arkaya Uç eser sahneye koy- yatrosunun afişlerinden ve program- larından inmemiş olacaktır. Sahne arkadaşlarının anlattıklarına — göre maddi varlığım kemiren hastalıkla pençeleşerek sık sık — ciğerlerinden gelen kanı. sanat faaliyetine son ve- recek ölümü, kimseye belli etmeme- ye çalışan Suaviden sahnemize ka- lan son hatıra bu olacak... Suavinin- ölümüyle sahnemiz, bil- hassa Şehir Tiyatrosu, soylu evlat— larından birini, en verimli çağında, kaybetmiş oldu. Sanatoryumlarda, devamlı bir tedavi ve rahat bir ya- şayış içinde ömrünü uzatması müm- kün olan bu gerçekten sanat âşığı çocuk, yıllarca en ağır şartlar için- de çalışmayı, hayatına mâna veren bir hedefe ulaşmak için her gün ecel- le pençeleşmeyı tercih etti. Bu pençe- leşme ölümün değil, Suavının zafe- rıyle neticelendi. Çünk her fani gibi, öüme mahküm olan maddi varlığı göçerken mânevi varlığı, sa- nat varlığı tiyatro tarihimizde bütün tazehgıyle canlı kalacak ve hatırası "bu e hoş bir sâda" bırakma- dan gitmemış bir sanat fedaisi ola- rak daima sevgiyle, saygıyla anıla- uğu bu mevsimin sonuna kadar ti- — caktır a | $ ( İSTANDUL KİTABREVİ | İngilizce, FRANSIZCA, ALMANCA TÜRKÜN Kaki Kitap ve Romanlamı yalnrız KİTABEVİMİZDE BULABİLİRSİNİZ | Bulvar Pasah — Atkara — * GÜNÜL Tanımnmış Seg Yıldım YAZAR r âkaam NECDET YAZAR Turistik Göül Garlnosunda Ka nectlerine Muwvnffa'ri vetla dövüm ödivoör, Tal 14481