YURTTA OLUP BİTENLER. dımlarla uçağa bindi. Baltanın ya— nında Dışişleri Bakanlığı Umum Kâtibi i Melih Esenbel ile ü Kural ve İkinci Talât Benler vardı, Selim Sarperin de Paristen hareket ederek yolda kafileye katılması, bek- leniyordu. Esenboğa hava —meydanında o gün uğurlama merasimlerinin en sa- desi cereyan eti. Bütün yapılanlar bakanlık memurlarıyla gidenler ara- sında el sıkışmalardan ibaret kaldı. Uçağın — Yeşilköydeki — duraklaması sırasında Zorluyu — gazeteciler mer- divenden —inerken — yakaladılar ve etrafını çevirdiler. Dışişleri Baka- nı bu alâkadan memnun kalmış gö- zükmüyordu. Maamafih gazetecilere "(Neo? Hiç mi haber kalmadı da bu- raya kadar geldiniz?" diye takılmak- tan geri kalmadı. Irak hâdiselerini soran bir gazeteciye de "Bunlar, bir komşu —memleketin iç 1şlerıd1r bizi alâkadar etmez" dedi. Ama cevap, Dışişleri Bakanının görüşler ınde son aylardaki terakkiyi gösterdiği için gazetecileri pek memnum etti... .Zorlu- nun Amerika yolculuğu hakkında su- al soran olmadı. Ama kafile, taşıdığı mâna bakımından çok mühim bir top. lantıya gidiyordu. NATO'nun kurulu- şunun onuncu yılını kutlamak üzere Washingtonda yapılacak olan toplan- tı bu hafta perşembe günü başlıyacak ve Cumartesiye kadar devam ede- cektir. Cumartesi günü, NATO ca- miasındaki onbeş milletin temsilci- leri 4 Nisan 1949 tarihindeki meşhur imza merasiminin yapıldığı salonda toplanarak o zamandan beri cereyan eden hâdiseler ve Kuzey Atlantik Paktının mânası üzerinde düşünmek imkânını bulacaklardır. Batı dünyasının hürriyetlerini ve . herşeyden çok değer verdikten de- mokratik hayat tarzını müdafaa et- mek Üzere bir araya gelen onbeş milletin devlet adamları böyle bir günde esaslı bir nefis muhasebesi yapmak Zaruretini elbette hissede- ceklerdir. Demokratik temellere hâlâ samimiyetle, bağlı —olanlar, askeri mülâhazalar uğruna, bu prensıpler— den fedal_(ârl;k edip — etmediklerini, demokrasi düşmanı rejimleri tutup tutmadıklarını kendi kendilerine so- racaklardır. Bu arada Portekiz gibi bir memleket kendi iç rejimi ile men- sup bulunduğu camianın prensipleri arasında daha başlangıçtan beri de- vam eden açıklığı doldurmak için ne- ler yaptığını araştıracaktır: Nihayet, 1951 yılı Şubatında "demokrasi dün- yasının yeni ve cesur bir azası" ola- rak -Yunanistanla- 'birlikte. Atlantik camiasına katılan Türkiye o günden bu tarafa hangi istikamete doğru git- tiğini ve müşterek cephe içinde Por- tekiz gibi göze batıp batmadığını tam bir açık kalblilikle kararlaştırmak zorundadır. İşte, Washington'a hare- ket eden Dışişleri Bakanından asıl beklenen şev, kendisine Batılı mütte- fikler tarafından -nezaketen- hatır- latılmayacak olan böyle bir deruni 16 muhasebeyı icabettiği şekilde yapa- idir bilmes Bir zıhnıyet Fatin Rüştü Zorlunun Washing- ton'a gildileceğini duyanlar — böyle temennılerde buluna dursunlar NA- 'nun kuruluş yıldönümü dolayısıy- la Dışışlerı Bakanlığından yükselen resmi bir ses bütün ümitleri boşa çı- kardı. Toplantıda bulunanlar, NATO camiasının temel prensipleri ve de- mokrasi esaslarının müdafaası zaru- retinden ziyade, işin daha çok maddi cephesiyle alâkalı bir sürü rakam dinlemek zorunda kaldılar. Bakanlı- ğın sözcüsü, NATO'nun ana felsefe- sini bir tarafa bırakmış. Türkiyenin bu camıaya katılmasının ne derece karlı bir ış oldugunu ıspat gayre- tine düşmüştü. Sözc öre, "Tür kiye'nin NATO cephesındekı gayretle— siplerine bağlılık ceklerini sananlar, mesulıyetlı Türk makamlarının NAT an ne anladık- larını ifade eden bu sözler karşısın- da epey şaşırdılar. Üstelik, Ameri- kan yardımının Türk lirasına çevri— lişi sırasında da aynı "kâr gösterme gayreti hâkim olmuş, sözcü 1958 A- gustosuna kadar cari olan resmi 2,80'lik dolar kurunu bir tarafa bu rakip 9 lira üzerinden hesaplara gi- rişmişti. Dış horçların hesaplanma» sında muhalefetin kullanmak cüreti- ni gösterdiği böyle bir usül karşısın- da köpüren Maliye Bakanıma, tec- rubesız memur, tarafından verilen be- yanatı okurken ne derece hiddetlendi- ğini tahmin etmek hiç de zor değildi Terletici sualler imdi bütün ümit edilen şey, Zor- S lunun yapacağı temaslar sırasında kâr gösterme sözleri dinleye- endışesının agı aT NATO Konseyi toplantı halinde Müânevi ri ve fedakârlıkları bilindiği için Bü- yük Müttefiklerimiz Amerika Birleşik Devletleri 1948 yılından bugüne ka- dar memleketimize 1 milyar 700 mil- yon dolarlık, yani 14 milyar Türk li- ralık askeri yardım yapmıştı". Böyle mühim toplantıya davet edilmek bah- tiyarlığına erenler, bu bir tek cümle- deki gafları ve hataları saymakta bir hayli güçlük çektiler. Dışişleri Ba- kanlığının memuru, ifade ettikleri zihniyet bakımından birbirinden ta- mamen ayrı iki şeyi, yanı Amerikan yardımı ile NATO camiasına dahil ol- mak vakıasını birbirine karıştırmak- aydı. Sonra NATO cephesine 1952 de katılan Türkiyenin "bu cephedeki gayretleri ve fedakârlıkları" demek daha 1948'den itibaren takdir edilme- ğe başlanmıştı. Sözcü, NATO'ya katılmanın "kârlı" cephesini göster- mek gayreti içinde, NATO'nun 1949'- da kurulduğunu bile unutuyordu. Yıl- dönümü dolayısıyla demokrasi pren- kıymetlerde ittifak basmaması ve Türkiyenin NATO"- dan ne anladığı hususunda aynı gaf- ların tekrarlanmamasıdır. Dışişleri Bakanının Amerika seyahati Was- hingtonda yapılacak merasimden i- baret kalmamaktadır. Bakan, bera- berindekilerle birlikte, Detroit'e gi- decek ve 6 Nisanda oradaki İktisat Klübünde konuşacaktır. Bunu, 7 Ni- sanda Chicago'daki meşhur Dı Mü- nasebetler Konseyinde yapılacak olan bir konuşma takip edecektir. Ertesi gün, yine aynı şehirde toplanan As- keri Sanayi Konferansı da Türk Dış- işleri Bakanım dinlemeğe hazırlan- maktadır. Zorlunun Amerikadaki te- masları 9 Nisanda Mınneapohstekı Dış Siyaset Birliğinde yapacağı bir konuşmayla sona erectektir. Amerikan iş ve fikir dünyasının en tanınmış temsilcilerine dolup şalacak olan bu toplantılarda Zorlu- ya ne gibi sualler sorulacağım tah- min etmek için kehanet sahibi ol- AKİS, 4 NİSAN 1959