okula yazılır yazılmaz okul gazete- sinin yan işleri müdürlüğünü ele geçirmekte hiç güçlük çekmemiş, meseleleri düşünmek ve anlaşılır bir şekilde ortaya koymak bakımından arkadaşlarına üstün olduğunu hemen ispat etmiştir. Zaten, okuldaki bütün derneklerde ve kluplerde genç Nors- tad hemen kendisini göstermiştir. Arkadaşlarının anlattıklarına göre, kızların atletizm takımı hariç, orta- okulda ne kadar dernek ve klüp var- sa, hepsi kısa anda —müstakbel hava generalının hakımıyetı altına girmiştir. Ortaokuldan sonra West Point'- teki harp okuluna eviren Norstad. bu çeşit faaliyetler ve okuma merakı yüzünden derslerine çalışmak imkâ- nını pek bulamamış, 241 kişi arasın- dan ancak 139'unculukla mezun ola- bilmiştir. Çok okuyanlara pek iyi gözle bakılmayan bir meslekte fazla tutunamıyacağını zanneden genç ha- va subayı bir ara askerliği bırakmak ve hukuk mesleğine atılmak bile iste- miştir. Hatta zaman zaman görüşüp ciddi meseleleri münakaşa ettiği Yüksek Mahkeme hâkimlerinden Fe- lix Frankfurter. Norstad'ın Harvard'- da ders okutabilecek kadar sağlam bir hukuk bilgisine sahip olduğunu söylemekten çekinmemiştir. Mesleğinin ilk dört yılını bu gibi tereddütler 1ç1nde geçiren yakışıklı havacı, Hawaii'deki hizmeti sırasın- da, rad doğup büyüme Amerikalı- lardan İsabelle adında gayet — güzel bir kızla evlenmişti. Fakat Norstad'ı Washıngtondakı kumandanlık ka- rargâhına çağıran bir tâyin emri, Hawaii'deki tatlı ve sonsuz halayla— rının daha fazla uzamasına mani ol- du. İkinci Dünya Harbi başladığı za- man Norstad Hava İstihbarat Şube- sinde Kurmay başkan yardımcısıy- dı. Baş döndürmeyen yükseliş Kısa zamanda generalliğe yükselen havacının harp içindeki ça- lışmaları, başkalarının yıllarca bek- ledikleri terfi basamaklarını birer ikişer atlamasını — çabuklaştırdı. İn- gilterede. Kuzey Afrikada, Akdeniz- de ve nihayet Hiroşima ile Nagasa- ki'de kazanılan başarılar, receye kadar da, bu "kafalı ve plân- layıcı asker"in zekâsı sayesinde ka- zanılmıştır. 1950'de Avrupadaki A- merikan Kuvvetlerinin kumandanlı- ğına getirilen General Norstad, bu tâyinden henüz altı ay sonra NATO'- da ilk vazifesini aldı ve Orta Avru- pa Müttefik Hava Kuvvetleri Ku- mandanı oldu. Paristeki SHAPE ka rargâhında bir müddet havacı ola- rak çahşan bu "herşeye muktedir a- dam". 1956'da General Alfred Gru- entherı takiben Avrupa — Müttefik Kuvvetleri Başkumandanlığına geldi. Çalışmaktan ve partilerden fırsat buldukça balık tutmak ve golf oyna- mak için yüzlerce kilometre uzaklara gitmeyi göze alan orsta Okulundaki talebelik yıllarından be- ri elbise ölçülerini ve kilosunu değiş- tirmemiş olmakla öğünür. Şimdi, vak AKİS, 4 NİSAN 1959 Harb tiyle pek sevdiği piposundan da ay- rılmış ve günlük içki istihkakını bi- raz daha kısmıştır. Mesleğindeki hız- li yukselış, pek çok generalin aksine, Norstad'ın başını dondurmemıştır Bugunun başkumandanı hâlâ çocuk- luk yıllarının mütevazı — Lauris'idir. Merasimden, gosterışten pek hoşlan- maz ve uzun protokola yol açacak işlerden daima kaçınır. Hatta S PE'e ilk geldigi zaman hep yan ka- pıdan girip çıktığı ve ancak yaverle- rinin ısırarı Üzerine büyük merasim kapısını kullanmağa başladıgı bugün hâlâ unutulmuş degıldır Butunun parça N camiası içinde — herkesin SHAP 'deki general gibi düşün- memesi ve meseleleri bütünüyle gö- rememesi, Batı cephesini hazan aklın kolay kolay kabul edemiyeceği par- çalanmalara doğru sürüklemektedir. Meselâ, askeri bütünlüğün bir ikti- sadi bütünlükle tamamlanması şart olduğu halde, Avrupadaki müşterek pazar çekişmeleri ortaya haklı hak- sız bazı rekabetler çıkartmakta, altı- larla onbeşler ovyet — tanklarının burnu dibinde birbirlerine küsmek- tedirler. Aynı şekilde, Avrupa kıta- sında hürriyeti, kardeşliği ve demok- rasiyi müdafaa ettiklerini ileri sü- renler. Avrupa dışı mücadelelerinde sömürgeciliğin en iğrenç — usüllerine başvurmaktan ve hatta birbirleriyle rekabete girişmekten çekinmemekte- dir. Bu denizaşırı maceralar, sadece NATO'nun ideoloji cephesmde gedık— ler açmakla kalmamakta, aynı manda hürriyet taraftarlarının f'ıılı gücünü de azaltmaktadır Geçen haftalar içerisinde General de Gaulle Fransasının aldığı bir ka- rar, ideolojik çözülmenin yavaş yavaş askerı hazırlık sahasına da sirayet ettiğini gösteren tehlıkelı bir işaret YURTTA OLUP BİTENLER sayılabilir. Fransa, Akdenizdeki kuv- vetlerini harp zamanında bile NATO emrine verip vermemek — hususunda serbest kalmak istemekte ve böyle- ce Cezayir macerasını Batı idealleri- nin müdafaasından daha ehemmi- vetli saydığını göstermektedir. Bu harekette büyüklük ve bağımsızlık gösterisinde bulunmak arzusunun da payı olmakla beraber, yine de asıl bit yeniğini NATO'nun ideolojik gev- şekliğinde aramak hiç yanlış olmaz. Doğu ve Batı arasında yüksek kademede görüşmelerin hemen he- men kat'ileşmiş bulunduğu şu gün- lerde NATO'nun ideolojik bütünlüğü daha büyük bir mâna ifade etmekte- dir. NATO cephesinde gedikler aç- mak gayesini güden Rusya karşısın- da ki son NATO ve Varşova Paktı arasındaki saldırmazlık Paktı teklifi bu gayeye ulaşmak için başvurulan vasıtalardan biridir- 15 NATO Üyesi- nin tek bir görüşle çıkabilmesi, An- cak Atlantik Antlaşmasının gayele- rinin hafızalarda herdem taze tutul- ması sayesinde mümkün olacaktır. Son NATO toplantısının temel mevzu- unu teşkil edecek olan Avrupa me- selelerinde, NATO üyeleri arasında mevcut görüş farkları, ancak mü terek hurrıyet ve demokrasi 1dealle— rinin ışığı altında eriyip gidecektir. Esaret kuvvetlerine — karşı hür dünya imkânlarını bir araya getiren NATO, geçen on yıl içinde Avrupa- daki komünizm tehdidini durdurmak bakımından muazzam bir zafer ka- zanmıştır. Fakat, camianın şurasında burasında diktatörlük tohumlarının gelişmesine müsaade edildiği müddet- çe, hürriyet cephesinin, kendi hikmeti vücudunu ortadan kaldırmak tehlike- siyle daima karşı karşıya bulundu- ğu unutulmamalıdır