YURTTA OLUP BİTENLER dra Büyükelçisi Muharrem Nuri Bir- cinin gelişi Yunanlılar;n hiç hoşuna gitmemişti-, çünkü eski Umumi Kâ- tip Kıbrıs meselesinde tâviz aleyh- tarlığıyla tanınmıştı. Gelenler ara- sında Nato Daimi Temsilcisi Selim Sarper de vardı. Paristen Zorlunun daveti üzerine gelen Sarper, teşrifi- nin" .sebebini soranlara — "çağırdılar, geldim" dedi. Zorluyla her türlü mev- zudakı sıkı işbirliği gayet tiyi bilinen Belgrattan çağırıl- mıştı. Yugoslavyadaki Büyükelçinin gelişi gazeteciler arasında türlü şe- kilde tefsir edildi. Anlaşıldığına gö- re, Menderesin pakt. kurmak ve pakt kurtarmak hususlarındaki za- afını bilen Karamanlis, Kıbrıs, mese- lesi. halledildiği takdirde, — Balkan Paktını yaşatm için de "birşey- ler' yapılabılecegını ihsas — etmişti Le Monde muhabiri, bütün bunların gerisindeki endişeyi gayet açık bir şekilde belirtiyordu, Fransız muhar- riri, "bu iki devleti de birbirlerine yaklaştıran en kuvvetli âmil, iktisa- di durumları dolayısıyla Amerika— nın barıştırıcı tazyikine daha fazla mukavemet edemeyişleri olmuştur" diyordu. Cumartesi günü başbakanlar gö- rüşmedi. Zorlu, Esenbel ve Zeki Ku- neralpten ıbaret ürk heyeti ile A- verof, Palamas ve Bitziostan müte- şekkil Yunan delegasyonu arasında iki teknik toplantı yapıldı. Kıbrıs Cumhuriyetinin Yunanistana iltiha- kım önlemek için Türkiyeye verıle— cek teminat meselesi görüşüldü. T kiye, Birleşmiş Mılletlerın veya Na— to'nun garantısmı ulmuyor, Türkiye, —Yunanistan, İngiltere ve Kıbrıs Cumhuriyeti arasında Avu türya sulh anlaşmasına benzer bır— muahedenin imzalanmasını istiyor- du. Tabii, bu sırada Ankarada, C. ' lakları çınlamaktaydı. Ama partinin resmi tezi -ki er gec taksimdir- de- ğişmediğine göre Gülekin "böyle bir fikrin babalığını reddedecegı muhak- kaktır. Ormandaki beşuş çehre azar günü. Zorlu ile Averof baş- P başa verip iki uzun görüşme yap- tılar. Bu arada teknik heyetlerin toplantıları da devam — etmekteydi. Menderes, o günkü görüşmelere de katılmadı Hava çok gü likte orman gezintisine çıktı. O gün keyfi yerindeydi. Müzakerelerle fas- la alâkalanmadan odasına çekildi, sinirlerini daha da dinlendirmek i- çin bol bol uyudu. Yakışıklı Karamanlis de gününü odasında geçirmek zorunda kalmış- tı. Fakat onunki- biraz da mecburi ikâmet sayılabilirdi İki gün önceki orman gezintisi sırasında biraz so- -uk almıştı. Doktorlar kendısıne iki siye ettiler. Zorlu da Zürich'te-nez- leye yakalanmıştı. 6 İsviçrenin havası Khiyileşti Hususi Kalem M aber yolladı Ve Menderesi odası- na davet etti. O gün tısı, 116 numaralı odada yapıldı. A— şağıdaki televizyon Zorlu ile — Averof Toplantılar sona erdiği zaman, he- yet âzalarının yüzlerinden iyimser- lik akıyordu. Averof yüzde 50 an- laşma şansı var diyordu. Zorlu bu nisbeti yüzde 51 e çıkardı. Yemekten — sonra, yemek yemeğe karar verildi. mekten öÖnce, aperitif içilirken kar- şılıklı şakalar yapıldı. Herkes, İsviç- — tılar. re havasının fevkalâde iştah açıcı ol- duğunda müttefikti. mayi - beyaz kurdelâlarla süslen- mişti. Tam 1 saat 40 dakika süren yemek sırasında kuşkonmaz Fran- sız usülü hazırlanmış "patatesli piliç kızartması ve bisküviyle beraber ge- 'hemfikirdi. Rivayete göre, paçaları tirilen ananas , Ayrıca Rus -malı meşhur Çarskaya havyarı da masadaydı. Getirilen ro- ze şaraplar içinde en çok 1953; ta- rihli Alman -Mösel şarabı -içildi. 1957 tarihli İsviçre şarâbına pek iltifat eden olmadı. Yemekten sonra, filtre kahve takımları masaya taşındı ve Bavyera fincanlarıyla Fransız usü- lü kahve içildi. Arkadan — gatirilen rambuie ve Cointreau H- körleriyle bu dostluk yemegi tamam- lanmış oldu aramanlis, pazartesi sabahı biraz üdürüy- ü zirve toplan salonunda da görüşmekteydi. e Beyfendi ve Bu neşeli hava içinde beraberce — Kirye Hazretleri odalarına çekilip i Ye- istirahat ettiler. Zorlu ile Averof o gün öğleden sonra biraz daha çalış- O gün pek fazla haber sızdıra— mayan gazetecılerın fena hald an- ları sıkılıyordu. Gruplar halinde top— lanıp Kıbrıs bayrağının nasıl olaca- ğını müzakere ediyorlardı. Herkes, bayrağın mavi, beyaz ve kırmızı renkleri ihtiva etmesi — hususunda Yemek salonu kırmızı - beyaz ve dondurması yendi. sıvayan Kıbrısın fiili Cumhurbaşka- Ya Taksim, Yeşil Ada, müstakil bir cumhuriyet oluyor. Bu husustaki en son an— ? rşılık, Türk temsilcilerin nispeti yüzde olacaktır. Adada İngiliz üslerinin kalması kabul .edilmiştir. Ancak, Türkiye ve Yunanistan da Kıbrısta temsili birer askeri kuvvet bulun- duracaklardır. Kıbrıstaki Yunan birliği, Türk birliğine nazaran fazla sayıda askere sahip olacaktır. Tasarlanan anayasaya gore cumhur- başkanı Rum, yardımcısı da Türk olacaktır. Ancak mühim kanunlar üzerinde her ıkısıne de veto hakkı verilecektir. Bu anlaşma zemini şimdi İngiltereye sunulacak ve iki taraflı pazarlık üçlü bir pazarlık halini alacaktır. Zürich'te varılan iki taraflı, anlaşma zemininin Türklere ve bil- hassa Türkiyeye neler kaybettirdiği açıkça ortadadır. Taksim sözü ta- rihe kavuşmuştur ve Kıbrısta Rumların hâkimiyetinde bir hükümetin kurulması kabul edilmiştir. Hâdiselerin aldığı bu yeni istikamet, insanın aklına, ister istemez, millet karşısında verilmiş sozlerı getiriyor. Daha 1958 yılının 9 Şubat nda Bursada söylenmiş olan ve 10 Şu- bat 1958 tarihli Zafer gazetesınden alınan şu cümleler Türkiye Cum- huriyetinin mesul Başbakanı ve Zürich yolcusu Adnan —Menderese aittir: "Dış politikaya ait bir iddia daha: Kıbrıs meselesi kötüye gidiyor*diyorlar. Hayır, tam aksine, Kıbrıs meselesi en iyi- ye, sarihe ve muayyene, doğru gıdıyor İngiltere Müstemle- keler Nazırı Lennox - Boyd ile yaptığımız beyanı geçen sene ilk defa güzel- Bursada ifade etmek fırsatım bulmuştum. Demiştim ki, Adanın nihai kaderi hangi safhalardan geçer- se geçsın mutlaka Taksim ile neticelenecektir. O günden ugüne gecen müddet.-zarfında bundan bir santim inhiraf etmiş değiliz. Ancak geçen zaman o hedefe bizi çok daha yaklaştırmış bulunuyor.'" Geçen zamanın Türkiyeyi hedefe ne kadar yaklaştırdığı ve inhi- rafın kaç kilometreye çıktığı şimdi daha iyi anlaşılıyor. Kalabalıklar karşısında atıp tutanlar, dış politika mevzuundaki en küçük bir ten- kidi bile vatan hainliği ile damgalayanlar, şimdi Zürich'teki pazarlıkla- rının hesabını millete vermek zorundadırlar. Tâvizler kimin baskısıy- la kimin telkiniyle ve hangi ıhtıyaçların tesiriyle verilmiştir. Dolder Oteli sakinleri, bu milletin aç kalmak pahasına da olsa, bu tarz bir uzlaşmaya yanaşmıyacağını unutmuşlar mıdır? Anavatanın ayrılmaz bir parçası olarak ilân edilen Kıbrıs, şimdi Rum ekseriyetin idaresinde müstakil bir cumhuriyet olmaktadır. Ger- AKİS, 14 ŞUBAT 1959