14 İSTİBDATTAN DEMOKRASİYE A nkarada havalar birden Evleri d soğudu en yukarı çıkmıyor. am madıgı zaman kütüpha nedekı şomıneyı yakmıyoruz. r yukarı Zat âde dola 1Yi tidir, BULGARLARLA ısıtmak bir mesele. Hele. bizimki 17 derece' çocuklar üşutecek diye merak içinde. Kendisi, çalısa- Isınm içtin bir' müddet odada, bi da-, kafası meşgulken yürümesini — seve Elleri gider gelir. Mesafeyi uzaimak için ne çarelere başvurur, görseniz — şaşarsınız. Yolunun üzerinde biraz çarpık konmuş bir iskemleye veya ucu kıvrılmış halıya, eğrilmiş tabloya hiç tahammülü, yoktur, hemen düzelltir. Geçen akşam da bir müddet dolaştıktan sonra ocağın karşısmdakı koltuğa — oturdu. "Soğuk, soğuk” diye mırıldandı. Kahve teklif e "Sigar kime içiriyorsanız, kah- veyi de ona götürün" diye söylendi. Her zaman boyledır sıgarayı bırakmca lâfi ag— zından düşmez olur. İçmeyeli bir ayı geçti "Tekrar başlıyacak mısınız” diyenlerin yüz- lerine hayretle bakıyor. Cevabı: sonra, yok Bütçe müzakereleri, bitince dıye Şömineye bir iki odun parçası daha du. Babam koltuğuna biraz daha gömüldü, "j 907 sonlarında Edirne Ordugâhında gelecek seferin muhtemel düşmanı olarak Bulgarıstan ile zihnimiz meşgul idi. Bulgarıstan kendi hacmine göre büyük bir ordu kurmuştu. ordunun talim terbiyesi* teçhızatı için sarf olunan gayretler mübalâğa ile bize aksediyor- du. Makedonyada Bulgar komitacılarının köylere taar- ruzları ve Bulgar milliyetçiliğini zorla yaymak için kanlı gayretlerı bir Bulgar harbini mukadder gösteri- yordu. Edirne 'taraflarında komitacı hareketleri daha ziyade Kırklareli kuzeyinde Tırnova mıntıkasında pat- lamış, n iki sene vukuat've takibat olmuş, şimdi hâdiseler seyrekleşmıştı Fakat Bulgar hududunun bir hususiyeti hudut kavgalarının hudut muhafızları ara- sında hiç kesilmemesiydi. Ordu içinde daima taze bir vakanın havadisi dolaşır, tabiatiyle sinirler gerilir ve ufukta bır şeyler beklenırdı Rumelıde bütün — hudut boyları rakya, Makedonya, Yunan ve Karadağ, hu- dut mufettışlıklerıne bolunm ştu ? "Bir gün bana bir hudut vukuatı için tahkikata gi- decek askeri komisyona memur edildiğim tebliğ edildi. Hudut müfettişi Naci Paşanın başkanlığında, Musta- fapaşada bulunan tümen Erkânıharbiye Reisi Binbaşı Zihni beyle, topçu 8 bici alayın 3 üncü bölük komutanı yuzbaşı İsmet efendiden bir komısyon teşkil edilmişti. ordu erkânıharbiyesinde Naci Paşayı bularak kendımı takdım ettim ve ilk emırlerını aldım.İki gün ettik. Bu sonra buluşup, Kırcaali bölgesine hareket bölgede Arda nehri boyunda sarp araziden geçtikten sonra Kırcaalinin yumuşak az arızalı platosuna geç- tik. Komisyon reisi Naci Paşa Bulgarlarla hangi ka- rakolda buluşacağımızı biliyordu. Yazla deresi üstün- de bir karakolda karşılaştık. Bulgar heyetinde Eski Zaaradaki tümen komutanı General Velçef, ordu er- kânıharbiyesinden binbaşı Markof bir de süvari suba- yı vardı. Her iki heyetin yakınında kendi askerleri u- fak müfrezeler halinde duruyorlardı. Kısa selâm ve karşılıklı takdim merasiminden sonra Başkan Gene- raller vukuatı ve ihtilafı görüşmeğe başladılar. Bulgar askerleri hududu tecavüz etmişler, ormana ve köylüye zarar vermişlerdi. Bulgar heyeti askerlerinin hudut i- çinde bulunduklarını, hudut tecavüzünün bizim taraf- tan olduğunu iddia ediyorlardı. Söze iki tarafın binba- şıları da karıştılar. Her ikisi de öteden beri hudutta bulundukları için, vukufları ve tecrübeleri vardı. Mü- nakaşalar tekrarlandıkça, şiddetleniyordu. Bir aralık bizim Zihni bey General Velçefe "ben Padişahın fer- manlı zabitiyim" diye sinirli bir çıkış yaptı. Bulgar generali "ben Hükümdarımın generaliyim" diye karşı- ladı. Biraz sustuktan sonra İki general tekrar konuş- bii,'ilk firsatta.." Haftaya, yok Parti — Meclisinden her gün ev halkıyla pazarlık halinde. çıtırdayarak güzel güzel yanıyor- TI teş, gozlerını alevlere dikti ve anlatmağa başladı. zden TOKER mağa başladılar. Bir aralık Naci Paşa bana yaklaştı, "bütün mesele hudut çizgisi üzerindeki ihtilâfta top-,, lanıyor" mealinde konuştuk. Bir topografya âleti ve hudut protokolü ile arazi üzerinde “tetkikler yapmamak faydalı olacağını düşündük. Naci Paşa, Zihni beyle de gö- rüştükten tekrar generalle buluştular ve binbaşı; Markofla benım ertesı sabahtan itibaren böyle bir tet- kik yapmamızı kararlaştırdılar. Yakın bir Bulgar gar- nizonundan binbaşı Markof bir pantometre getirecekti. O gun ayrıldık. "Ertesi günü aynı karakolda binbaşı Markofla iki- miz çalışmağa başladık. Hududun geçtiği taksim hat- tına -sular taksim hattı- arazi üzerinde tespit edecek- tik, Markof başladı, ben kaydettim ve işaret etmeğe başladım. Biraz sonra ben âleti kullandım, Markof be- ni takip ve haritaya işaret ediyordu. Ameliyat biraz ilerledikten sonra biz haklı görünmeğe —başlamıştık. Bu arada hiçten Markofla aramızda ihtilâf çıktı. En basit şeylere Markof itiraz ediyordu. Aletin üzerinde- ki dereceyi okuyorduk ve ikimiz başka başka rakkam buluyorduk. Biraz uğraştıktan sonra beraber çalışmak mümkün olmıyacağını anladık ve generallerimize bilgi vermek üzere ayrıldık. Ama çok soğuk ayrıldık. Bar şansızlık gücüme gitmişti. Hallini basit sandığım bir işin çıkmaza girmesinden üzülmüştüm. Bu hissiyat ile Naci Paşayı köyde buldum. Kendisine ve Zihni beye'. neticeyi anlattım. Naci Paşa sükünetle dinledi. Zihni bey pek hiddetlendi. "Onlar böyledir. Mutlaka haksız- dırlar ve sikan yaparlar'.' dedi. Ertesi gün toplantıya gittik. İlk önce ben general Velçefe çalışmamızı nasıl başlayıp, nasıl ayrıldıgımızı sükünetle, bir askeri ter- biye ile anlatt ve sözümü binbaşı Markof tan şikâ- yetle bitirdim. G eral beni dinledikten sonra düşün- dü ve biraz geriye çekilerek binbaşı Markofla yalnız . Generalin şiddetli sözler söylediği Marko- fun yüzünden tahmin olunuyordu Biraz sonra konuş- maları bitti, aralarında anlaşmış gibi sükünetle geldı- ler, iki heyet bırleştı Generaller bir iki dakika goruş- tükten sonra, kar varamadıklarını ve meseley hukumetlerıne bıldıreceklerını söylediler. Veda Diğer bir ihtilafı konuşmak üzere Mustafapaşa civa-, rında bir karakolu buluşma yeri tâyin ederek ayrıldık, İki gün sonra Mustafapaşa civarındaki karakolda yeni meseleyi görüştük. Hudut kavgası olmuş, birbir- lerine ateş etmişler. Kabahat kimde olduğu aranıyor- . O 'gün de sabahtan akşama kadar heyetçe ve iki- şer ikişer konuştuk, araştırdık, bir neticeye varama- dik. Generaller, dostça çalışmış olmak, hükümetlerini rapor vermek ve hükümetlerin İhtilafı halletmesini ko- laylaştırmak gibi mutad olan bir iki cümle ile vazifeyi AKİS, 14 ŞUBAT 1959