Filmler "Beyaz geceler"” D ostoyevskı nın gençlik yılların- da yaz Petersburg'un uykusuz gecelerı adlı hikâyesi, " ve Ceza" yahut "Karamazof Kardeşler" gibi romanlarıyla kar- şılaştırıldıgında belki oldukça basit, sade ve düz bir eserdir. Ama bu ba- sitlik ve sadeliğin gerisinde gençli- ğin ölümsüz hikâyelerinden, biri yat- maktadır. Yanlızlık, — sevgili ihtiya- cı, hayalperestlik, gecenin sessizliği içinde bir başına dolaşmalar, iki yal- nız insanın yakınlaşması, aşk ümit? leri, hayal kırıklıkları her çağda, her yerde bütün gençliğin muhakkak .geçirdiği tecrübelerdendir. Realizm ile romantizmin, gerçek ile hayalin bu kadar iyi kaynaştı 1 pek az te- ma vardır. Dostoyevski'nin anlaştışı da buna uygun olarak son derece sa- mimi ve yapmacıksızdır. Hikâyenin şnrı anlattığı küçük olayın içinde izli evrensel değerinden doğuyor. A ni tema —-hayalperest ve yalnız bir delikanlı âşık olduğu kızı tam kendisine — bağlıyacakken kız eski sevgilisine döner- yerine ve zamanı- na uydurularak birçok büyük roman yahut filme malzeme teşkil etmiş- tir. Dostoyevskı nin ' delikanlısı, ile Chapiin'in küçü adamı arasın aki yakınlığı sezmemek, mkün mü? Chaplin'in en nefıs sahnelerinden Mirini düşünün: "Altına hücum" da küçük adamın oyuncu kız için kur- duğu hayalleri, hazırladığı buluşma- yı, kızın onun yerine yeni yılı eski sevgilisiyle geçirişini... Hattâ kendi edebiyatımızda "Maı ve Siyah"ın kahramanı Ahmet. Cemili hatırlayın Hayalinde yaşattığı Lâmiayı bir baş- kasına, kaptıran Tromantik, iyi kalb- li Ahmet Cemâlin maviden siyaha çevrilen .dünyasını... "Ossessione - Tutku", "La Ter- ra trema - Toprak sarsılıyor" ve "Senso - Günahkâr gönüller" gibi büyük gerçekçi —eserlerin yaratıcısı Lucninö Visconti'nin "Le Notti bi- -anche - Beyaz geceler"de Dosto- yevski'nin bu klâsik hikâyesini ne şekilde tefsir edeceği son derece me- rak vericiydi, "Beyaz geceler" insa- nı şaşırtan, büyüleyen fakat şüphe- ye düşüren bir filmdir. Her hangi bir yer ve zamana uydurulâbilecek insani vasıfları sayesinde Dostoyevs- ki'nin St. Petesburg'ta geçen hikâye- si modernize edilmekle değerinden hiçbir. şey kaybetmezdi. Visconti, ilk filmi "Ossesione"yi (1942) Ame- rikan romancısı James M. Cain'in cinsiyet ye cinayet melodramı, "Pos- tacı kapıyı iki defa çalar". ropmanı üzerine kurmuş ama, Zola'yı hatır- latan bir tutumla, sefalet içinde yaşıyan — insanları, davranışlarını, çevreleriyle münasebetlerini ve suça sürüklenişlerini gösterebilmiş, daha Mussolini devrindie neo-realizmin ilk eserini vermeği başarmıştı. 23 E M A Dostoyevski'den Visconti'ye "B *yaz geceler'in insanı şaşırtan yönü daha adaptasyonda başlı- yor. Visconti'nin hikâyesi sergi mo- dern bir İtalyan sahil şehrinde ge- çiyor ama ışıldayan neon lâmbaları- na, sokaklarında dolaşan motosiklet- lerine, barlarında çalınan rock'n'- roll müziğine rağmen bu yerin mo- dern bir şehrin temsilcisi olduğu söy- lenemez. Karanlık binalar, sisli yol- lar, hayal meyal seçılen ınsanlar se- yirciyi günüm rültüsü pıtır- dısı, dınamızmınden çok Gotik hi- kâyelerin esrarlı dünyasına götürü- yor. Daha ilk görüntülerinden itiba- ren Visconti'nin Dostoyevski'nin hi- kâyesinin, modern bir tefsirini orta- ya kaymaktan k, onu sembolize etmege çalıştıgı bütüün yardımcı un- lardan, onu belli zaman ve yere baglıyan 'motiflerinden dünya içinde anlatmaya giriştiği bel- li okuyor. Bu gerçek -dışı tutum bil- hassa Visconti'nin eserlerini yakın- dan takibedenler için oldukça şaşır- tıcıdır. Visconti, neo-realizmin sadece ilk eserini vermekle kalmamış, "La Ter- ra tremâ" ile en büyük eserini, des- tanını da ortaya koymuştu. 'Daha sonra bu akımın bir çöküntü devre- sine girdiği, can çekiştiği sırada gene basit gibi görünen bir hikâye- n son derece çarpraşık bir tefsiri- ni yaparak "Senso"yu dana .ge- tirmiş, tarihi şartlar, değişen sosyal çevreler içindeki insanların davranış- larını inceliyen bu büyük eserde, gerçeğin hiçbir zaman tukenmıyece— ğini ispat etmişti Bu büyük sinema- cı az film çevirmiş, seyircinin kar- sısına her zaman değişik bir tutum- la çıkmış, fakat daima gerçekçi kal- mıştı. "Beyaz geceler"in soyut dün- yası, sembolik insanları, rüyayı andı- ran hikâyesi bu bakımdan Visconti' - ayranlarını, onun gerçekçiliğine alışanları btr anda şaşkına çaviriyor. 957 Venedik Film Festivalinde l "Beyaz geceler" için bir konuşma yapan Visconti, kendisinin başlattığı ve en büyü kendisinin ver- diği neo-realizm akımının artık ka- panmış olduğunu söyliyerek bu film- le İtalyan sinemasına yem bır yön vermek 1stedıgını buna da "neo-ro- mantizm" dediğini bildirmişti, İtal- yan neo-realizminin sona erdiği teş— hisi doğruydu. Nitekim bu öbür iki büyük ustası De Sica 11e Rossellini de proje üstüne proje de- ğiştiriyor, — yeni yollar arıyorlardı. ımın ikinci sınıf rejisörleri, Cas- tellani'ler Lattuada'lar, Zampa'lar neo -realizmi, çoktan bırakmışlardı Teni yetişip yerini sağlamlaştıran Fellini almış başını başka taraflara gitmiş, cereyana şairane-mistik bir görüş getirmişti. Rossellini'nin Hindistan macerasına paralel olarak De San- tis şansım Yugoslav'yada, Lizzani Çinde deniyordu. 21 yaşında ilk fil- miyle büyük kabiliyetini ortaya ko- yan Maselli, bu karışıklığın içinde ister 1stemez kararsız adımlar atı- yordu İtalyada gerçekçilik gelene- gğine sadı rtada bi O kalmıştı. Bu bakımdan Visconti'nin İtalyan sinemasına yem bir yön ver- me çabası gayet yerindeydi. Ama “Senso” zaten bu yolda atılmış sağ- lam bir. âdım, gerçeğin tükenmiye- ceğini gosteren büyük örnek değil miydi ? İtalyan sineması için daha genel, daha geniş anlamlı bir ger- çekçiliğin önderi sayılamaz mıydı? Üstelik "Beyaz geceler, yerleş- miş romantizm anlayışına da pek uymayan bir eserdir. Romantizm Jean Marais ve Maria Schell "Beyaz Geoceler"de Karanlıkta gölgeler AKİS , 14 ŞUBAT 1959