DÜNYADA OLUP BİTENLER yavaş devletin bütün faaliyetlerine burnunu solabilecek kadar kuvvet- lenmişti. Küçük diktatör, zemini bu şekilde hazırladıktan sonra nihayet son adımı da atmış, sevgili karısını Guatemala, hükümetinin Eğitim Ba- kanlıgma taym edivermişti. Faka ney ve Orta Amerika devletlermde bıle herşeyln bir had- i vardı. Mutfak islerinden maarif iğlerine sıçrayan güzel Julia'nın ta- yini Guatemalayı karıştırmağa kâ- fı geldi. Muhtelif derecelerdeki mek- teplerde bulunan bin kadar öğret- men, diktatörün bu saçma kararım protesto için grev ilân ettiler. İş bu- nunla kalsa, kahraman Guatemala ordusu âsilerin hakkından kolayca gelebilirdi. Halbuki, grev hareketi yalnız ogretmenlere münhasır kal- mamış, sekiz bin küsur mektep ta- lebesi de tâyin kararı değiştirilince- ye kadar derslere girmeyeceklerini bildirmişlerdi. Miguel Ydigoras böy- le bir kapris yuzunden memleketi ihtilâle sürükleyec aptal değildi. Kendı koltuğunu sağ- lama bulamak için karısını azlet- mekten çekinmedi. diktatör, cumhurbaşkanlığı makamında kal- dığı müddetçe devlet kasalarının a- nahtarlarını — elinde ulunduraca- ğını ve böylece kansını başka yol- lardan da tatmin edebileceğini unut— mamıştı derecede de A B.D. Avcıların konuşması çen haftanın sonunda, Washing- ton 'daki meşhur Arlmgton Me— Zâarlığında çok cereyan etmekteydi. Amerikan Ha- va Kuvvetlerine mensup generaller, bandolar ve ihtiram kıtaları hep o- radaydı. Kırkdokuz yıldızlı bayrağa sarılı iki tabut, dokunaklı borazan sesleri arasında mezarlara indirildi. Tabutlar iki Amerikan — havacısına aitti ama, havacıların — hüviyetleri tesbit edılememıştı Geçen Eylül a- yında Sovyetler tarafından iade e- dilen' ve Ermenistan topraklarında bulunduklârı söylenen altı cesetten dördünün hüviyetleri o zaman tes- bit edilmiş ve bunlar gömülmüştü. Fakat, geriye kalan ikisinin kim ol- duklarını bulmak -yapılan bütün a- raştırmalara ve karşılaştırmalara rağmen- mümkün olmamıştı.. Niha- yet, her iki cesedin de meçhul as- ker olarak gömülmelerine karar ve- Washington'daki hazin merasim, 13 Eylül 1958 tarihinde başlayan bir hâdisenin son perdesini teşkil edi- yordu. O tarihte, Amerikan Hava Kuvvetlerine * mensup C. 130 sayılı . nakliye uçağı, Türk-Sovyet sının ci- varında yolunu şaşırmış ve on yedi kişilik Mürettebatıyla kaybolmuştu Ruslar, uçağın Ermenistan toprakla- rına duştugunu söylemişler ve sade- ce altı kişinin cesedini iade etmişler- di. Diğer onbir kişi hakkında yapılan bütün müracaatlar cevapsız kalmıştı. Sovyet makamlari, uçağın bir kaza- 22 azin bir merasim . ya kurban gittiğini ve onbir kişinin de bu kaza sonunda yanıp yok ol- duklarını iddia etmekteydiler. albuki, Amerikan makamlarına göre, hıkaye bambaşkaydı. Ameri- an telsiz istasyonları tarafından Türkiyede yapılan çalışmalarla alâ- kalı olarak bir keşli uçuşuna çıkan uçak, yolunu şaşırıp Aras nehrinin ötesine geçın e, Sovyet jetlerinin hücumuna ugramıştı Uçak mürette- batından geriyle kalan onbir kişinin bu hücum sırasında yaralanmış ol- maları ve hâlen Sovyetlerin elinde esir olarak bulunmaları - pekala Belki de hepsi ölmüştü, fakat cesetlerdekı kurşun yaraları- nın kendi aleyhlerine delıl teşkıl et- mesinden çekinen Sovyı bunları iadeye bir türlü yanaşmıyorlardı Amerikan Hava Kuvvetleri ku- mandanlığı, bu hücum iddiasını is- pat etmek için. gecen hafta, gayet alâka çekici ifşaatta bulundu. Ga- zeteciler, ileri kendilerine - dinletilen bir Syngman Rhee Şarklının da şarklısı bir kurnaz! ses şeridi vasıtasıyla Sovyet avcıları arasındaki konuşmaları duymak im- kânını buldular, Ihtarsız hücum ürk - Sovyet hududundaki dinle- me istasyonları tarafından zap- tolunan konuşmalar beş Sovyet av- cı Uçağı arasında, cereyan etmi%ti. Birbirleriyle muhabere ederken 577 582, 583, 201 ve 218 numaralarını kullanan bu jetler. Amerikan uçağı- 1 görür görmez üzerine hücum et- mişler ve hiçbir ihtarda bulunmak- sızın ateş açmışlardı. Ses alma ci- hazları, Sovyet pilotlarından birinin şu sözlerini gayet vazıh bir şekilde nakletmekteyd "Dört motorlu bir Amerikan uçağı gördüm. Büyük bir nakliye uçağı. Hemen hücum ediyo- rum. Siz de beni takip edın'" Bır başka pilot da şöyle diyordu: merikalıları kıskıvrak yakaladık. E3— limizden kaçamazlar. işte şimdi u- çak yanmağa bağladı. Düşüyor." Ermenistan hududuna sıralanan dinleme istasyonları, Sovyet uçak- ları tarafından kullanılan muhtelif telsiz frekanslarına göre açık bıra- kılmakta ve böylece hududun geri- sindeki konuşmalar dinlenmekteydi. Amerikan uçağına karşı — girişilen hücumun hikâyesi de Türkiyedeki bu telsiz dinleme cihazlarından biri sa- yesinde tesadüfen zaptedilmişti. Güney Kore Koltuk sefası üney Kore Anayasasında bazı de- Gmokratık değişiklikler yapılaca- ğını duyup da diktatör Syngrnan Rhee'ye yol göründüğünü zanneden— ler, geçen hafta tekrar hayal kırık- lığına uğradılar. Son zamanlarda, muhalefetteki Demokratlar ile - ikti- dardaki Liberaller arasındaki müna- sebetlerin hayli gerginleştiğini sezen bazı Güney Koreli siyasetçiler, her iki partinin görüşlerini uzlaştıracak bir takım anayasa değişikliklerinden bahsetmeğe başlamışlardı. Cumhur- başkanı Syngrnan Rhee'nin gazeteci- lere verdiği beyanat, böyle bir iyim- serliğe kapılmak için vaktin henüz k erken olduğunu — göstermiştir. İktidarın nimetlerine artık iyice alı- şan ihtiyar kurt koltuğunu — kolay kolay terketmek niyetinde, değildir.' Bütün diktatörlen'n yaptığı gibi, Syngrnan Rhee de. hep halk irade- sinden ve halkın destegmden bahset- mektedir. Cumhurbaşkanına — göre, Kore halkı memlekette istikrarsız- lık ve siyasi karışıklık istememekte- dir. Milletin bütün arzusu, Ameri- kan yardımı sayesinde güç belâ yü- rütülen kalkınma hareketlerinin da- ha da hızlandırılması ve refah sevi- yesinin bir an önce yükseltilmesidir. Şu hâlde, bu kalkınmayı yavaşlata- cak ve memlekette kısır siyaset mü- nakaşalarına yol açacak olan heg türlü anayasa degışıkhgı halkın i- radesine aykırıdı Tabii, ihtiyar kurdun bu muha- keme tarzı karşısında akan sular durmaktadır. Zaten Güney Korede artık kimsenin ses çıkaracak hâli kalmamıştır. Başkan — tarafından Meclise zorla kabul ettirilen "dahili emniyet kanunu" ndan sonra, — her türlü tenkidin vatan ihaneti — diye damgalandırılması çok kolaylaşmış- tır. Arkasını polis kanunlarına da- yayan Syngrnan Rhee, simdi de hür- etten”, demokrasıden bahsetmeğe başlamıştır Yine gazetecılere verdi- ği başka bir beyanattan anlaşıldığı- na göre. Cumhurbaşkanı, yeni ka- nunların — vatandaş — hürriyetlerini kısmaması için gerekli tedbirleri al- makta kusur etmemiştir! Kanunla- rın tatbikatında nazik davranılması, kimsenin incitilmemesi hususunda polis kuvvetlerine talimat verilmi tir. Güney Koreliler, kadife eldıvenh diktatörün gosterdıgı yoldan gittik- leri müddetçe, emniyet kuvvetlerin- den iyi muamele göreceklerdir. AKİS, 14 ŞUBAT 1959