İKTİSADİ Dış Yardım Teknik sebepler! G eçen haftanın sonuna doğru. A. P. ajansının verdiği bir ha- ber, Ankarada Dışişleri Bakanlığı çevrelemıde büyük bir telâş uyan- ırdı. A.P. Batı Almanyanın Tür- kiyeli yardımı durdurduğunu bildi- riyordu! Tam Bütçe müzakerelerinin ari- fesinde, doğrusu bu, büyük dosttan beklenmıy cel azizlikti. % luyordu sanki? aşka bıldırılecek haber mi kalma- mıştı? zaten 1954 te meşhur 300 mılyon dolarlık yardımın peşın— de koşulduğu günlerde ortay,: "yardım talebı reddedıldı dıye bır haber atmış, altüst etmiş- i. Bu işte mutlaka bir kasıt vardı... İşin daha acıklısı, tıpkı 300 mil- yonluk yardım haberi gibi, Bonn'dan gelen haber de doğruydu. Alman Meclisinin - Bundestag - Bütçe Ko- misyonu Türkiyeye tediyelerin dur- durulması hususunda emir vermişti. Bütçe Komisyonu, harp sırasında Türkiye tarafından el konan Almâh mallarının iade edilmemesini ve Fe- deral — Hükümetin açtığı kredılerle getirilecek malın yüzde man gemileriyle taşınmasını temın için böyle bir karar almıştı. Türk Hükümeti bu mevzularda teminat verir vermez, işler yoluna girecekti. aber doğruydu, ama doğrusu hiç te hoşa gider bir tarafı yoktu. Bu sebeple mutlaka, bir doğru ha- berin doğru olmadıgının 1spat edil- mesi lazımdı! Bu , Dişişleri Bakanlığı Mılletlerarası İşbirliği Teşkilâtı Genel Sekreteri Hasan Işıka verildi. Dışişleri Bakanlığına ekâlet eden Dr. Namık Gedik, böy- le ehemmiyetsiz bir mesele hakkın- da konuşmak istemiyordu. Maliye Bakanı Hasan Polatkan ise bir ta- raftan Bütçe ile bir taraftan de Ka- sım Güleke cevap yetiştirmekle meş- guldü. Hasan Işık, A. P. ajansının ver- diği Haberin "asılsız” olduğunu ve böyle bir şeyin vârid bulunmadığını açıkladı. Almanyanın Türkiyeye yap- tığı 910 milyon marklık yardımla el konan Alman malları arasında ne münasebet vardı ki... Bunlar tama- men ayrı meselelerdi. Hakikaten ay- rı meselelerdi ama, para kesesini el- lerinde tutanlar canlan isterse uzak- tan yakından alâkası olmıyan mese- leleri birbirine — pekâlâ bağlıyabilir- lerdi. Nitekim bağlamışlardı bile. Hattâ, bekledikleri neticeyi de almiıi- lar, atılan taş istenen kuşu ürküt-» müştü. Zira Türk Hükümeti Hasan Işıkın ağzıyla Alman mallarının iâ- desi için gereken muamelelere başla- nıldığını ve Türkiyeye gelen malla- rın yarısının Alman gemileriyle ta- şınmasına hiç bir itirazımız bulunma- dığını açıklamıştır. Tabii Dışıâlerı Bakanlığı sözcüsü Bundestag'ın 16 VE MALİ Hasan Polatkan İşi de pek çok! çe Komisyonunda bu yolda bir karar ahnıp alınmadığı mevzuuna -ki A.P. ajansının —haberinin temeli buydu- dokunmaya yanaşmamaştı. Bu mese- leyi dokunmadıktan sonra da, sade- ce Türk kaynaklarından , gelen bir açıklamanın umumi — efkârı tatmine kâfi geitmiyeceğini Dışişleri Bakanlı- ğının yüksek memurları pek -iyi bili- yorlardı. Derhal teşebbüslere geçildi ve Alman Büyükelçisinin ve Alman Dışişleri Bakanlığının bir açıklama yapması istenildi. Alman — diplomat- ları gerek Alman mallarının iadesi, gerek Alman gemilerine navlun te- mini meselesinde son derece anlayış- l1 davranan dostlarının ricasını el- bette reddedemediler. Nitekim Fede- Namık Gedik Bu kadarcık şeyin de lâfi mı edilir? SAHADA ral Almanya Dışişleri Bakanlığı söz- cüsü "Almanyanın Türkiyeye yar- dım hususunda hçc bir şart ileri sür- mediğini, 210 yonluk yardımın Alman mallarının ıadesıyle bir ilgisi bulunmadığını" söyledi. Ama Bütçe Komisyonunun kararı hakkında bir şey söylemekten de kaçındı, Türkiyedeki Alman Büyükelçiliği biraz daha etraflı izahat verdi. Bü- yükelçiliğe göre "Federal, Hükümet kredilerinin ikinci tranşının tediye edilmesine muvafakat etmesi için Avrupa İktisadi İşbirliği teşkilatın- da temsilcisine gerekli talimatı ver- misti". Ama Buyukelçılık bir cümle sonra "Alm Hükümeti kredileri- nin tediye edılm esi için Federal Al- man Meclisinin muvafakat etmeeine muhtaçtır” diyerek bir evvelki cüm- lesinin kıymetini sıfıra — indiriyordu. İste bu maksatla Federal Meclisin Bütçe Komisyonu 25 Ocakta top— lanmış. Türkiyeye yapılacak 210 mil yon marklık kredi anlaşmasım Ince— lemişti. Komisyon bu hususta bir ne- ticeye varamamış, meselenin müza- keresi Buyukelçılıgm tabırıyle 'tek- sebepler" yüzünden geriye bıra- kılmıştı. Buyukelçılık bu teknık se- beplerin . neler olduğunu açıklamak- tan elbette kaçınıyordu. Ama A. P. ajansının Bonn muha- biri ,iste bu teknik sebeplerin ne ol- dugunu ortaya çıkararak Ankara Dışişleri Bakanlığı çevrelerini telâşa düşürmüştür. Zira adamın işi şunu bunu telâşa düsürmiyeyim diye dü- şünmek değil, haber vermektir. Bu- nu da başarmıştır. Maaşlar Cepheye marş marş!.. eçen haftanın sonunda Bütçe G Encümeni tarafından kabul edi- len memur maaşlarına zam yapılma- sına dair tasarıyı okuyan bir gazete- ci: "Göreceksiniz, bu Vatan Cephe- si işi yurumıyecek" dedi ve kehane- min insanların tebessümü ile etrafındakileri suzdukten sonra, SÖZ- lerini izah etti: "İktisadi Devlet Te- şekkullen persbnelıIMAyapüan Zj Üar z... Hem teşekküllerin persone- lını Vatan Cephesine çağır, hem de bunlara Devlet memurlarından çok daha az zam yap! Bu olmaz. Göre- ceksiniz, bu is yürümiyecek..." Hakikaten Devlet memurlarına yapılan zam e 35'i bulduğu hal- de. İktisadi Devlet Teşekkülleri per- soneline yapılan zam, yüzde civa- rında kalmaktadır. Gerçı bu teşek- küllerin personeli, ki klasik Devlet da- irelerindeki memurlara, nazaran ol- dukça, avantajlı durumdaydılar Ama genede yapılân tefrik, İktisadi Dev- let Teşekkülleri personelı tarafından hoş karşılanmadı. Yeni kanundan en çok zarar gö- recek veya en az istifade edecek o- lanlar İktisdadi Devlet Teşekkülleri-