Haftanın içinden Neron'un Derdi ylak gezdiğim bu günlerde bahse değer bir kitap okudum. Eski Romaya ait eserin yazarı hristiyan- lığın nasıl gelıştıgını inceliyor ve yeni dine inananlara yapılan zulümleri anlatıyor. Arenalar, gladyatorler, aslanlara parçalattırılan yaşlı erkekler, genç kadınla kızlar ve tabii Neron!. Kıtapta zalim ve sapık Roma Imparatorunun karakteri en ince hatlarına kadar göz- ler önüne çıkartılıyor. Onun hassas kalbi, merhamet dolu içi, şefkatten aglamaklı olduğu haller, hiç kin tut- mayan yanı ile yüreği cız etmeksızın, ancak sadistlere has umursamazlık içinde binlerce insanı gaddarca kah- retmesi ve binlerce yu vaya dert, ıstırap, göz yaşı ver- mesindeki tezat akli ve ruhi muvazenesızlıgıyle ızah ediliyor. Bu suretle Neron ortaya, elinde iktidarı mutlakını tuttuğu halde iktidarsızlığın acısını çeken bir patolojik vaka olarak çıkıyor. Kendisini yakından tanıyanlar için şahsen Neron insanların en tatlısıdır. Onunla temas edip te onu sevmemeye imkân yoktur. Fakat bu kisvenin altında hakikaten tarihin en büyük zalimlerinden biri yatmaktadır. Neron kızmayagörsün, eron dehasına inanılmadığından şüphe etmeyegörsün, Neron fıkırlerının tenkid edildiğini hıssetmeyegorsun, Iliği karşısında ha ranlık duymayan- diyetini öğrenmi El nde kudret ir insanın yapabile ceğı butun fenalıklar kütle- lerin vahşi hayvanlara parçalattırılmasından şehırlerın yakılmasına, yıkılmasına, her şey Neron için mubah hale gelmektedir. Kitap, Neronun nasıl derece derece çıldırdıgım an- latıyor. "Mıkro hasımlarını dıze ge rememenin verdiği husrandır İnal miş insanlar onların cesareti e tahai mıilü 'sevimli zalım i çıleden çıkarıyor onu adım adım mukadder akıbetine götürüyor. Dal gibi bir kız. Sakalı bembeyaz bir ıhtıyar Elleri titreyen yaşlı bir kadın. Yani, mücadeleci deyince hatıra asla gelme- yen kendi halınde halim selim insanla a ne var ki yürekten ınanmışlar ve damarlarına basılınca hepsi birer kahraman kesiliyorlar. Neronun emriyle zindana atılıyorlar. Emri veren sarayında binbir azap içinde kıvranırken onlar, yuzlerınde huzurun bütün alâmetle- ri, uzuntunun zerresini duymaksızın çilelerini taş mah- zen lerde, kuru otların üzerinde Ççekmeye gidiyorlar. "Ne, diz gelmedıl , Neronun haklı olduğunu kabul etmedıler, onun - bo; ynu sarılıp af dilemediler ha?". Bunu yapsalar, Neron sadece göz yaşları içinde onları dunyanın butun nimetlerine garkedecek değildir. Aynı zamanda kendisi de huzura kavuşacak, içindeki şeyta- nı kovacaktır. Ama zindanda eza görenlerin tebessüm- leri sarayında sözüm ona sefa süren müstebit için iş- kencelerin en korkuncunu teşkil ediyor. alde, zu- lümde bir adım daha ileri.. Aynı dal gibi kız, aynı sakalı bembeyaz ihtiyar, aynı elleri titreyen yaşlı kadın hapis- ten çıkarılıyor ve aslanlara parçalatılmak üzre arena- lara sevkediliyor. Neron da oradadır. Hasımlarının na- sıl bağırdıklarını, nasıl çırpındıklarını, nasıl aman dile- diklerini görecektir. Bunları görse, elinde kudretin en mutlakını tuttuğu halde iktidarsızlığın, hâkim olama- manın azabından kurtulacak. Hayır! Nerede aman di- lemek.. 0 dal gibi kız, o sakalı bembeyaz ihtiyar, elleri titriyen yaşlı kadm meydana ilâhiler okuyarak, türkü- ler soylıyerek çıkıyer, korkunu en hafifini göstermek- sizin kendisini vahşi, aç h: rın arasına atıyor İnanmanın, haklı yolda oldugunu bilmenin verdiği ıman AKİS, 27 ARALIK 1958 Metin TOKER kuvveti, ruh celâdeti Neron soytarısını ihtilâçlar içine atıyor. Elinde bütün n met e külfet imkânlarını tut- tuğu halde niçin bir s fıkır ugrunda insanların ni- meti değil, külfeti tercih ettiklerini anlayamamak Nö- ronu çılgınlığın son haddine getiriyor. Bundan sonrası herkesin malümudur. Kitap, bütün bu badirelerden ina- nanların galip çıktığımım, onların likırlerının dünyanın dört bir tarafına yayıldıgını anlat N erona gelince, Racine'in dediğ nca mustebıtlerın en zalımıne dahi küfürlerin en za- lımı gibi geliyo: O zaman sene, miladi 50, ya da 60. Aradan bin do- kuzyuz yıl geçmış Tarıh kıtabının daha bir çok sayfa— ı dolmuş. İnananlar ve yanlar zalimler ve müş- Hkler birbirini takıp ş a bir tek kanun asla de- ğişmemiş: Diz elmeksızın i'ıkırlerını savunanlar, kar- şılarındaki ne kadar gaddar olursa olsun, sonda zaferi mutlaka kazanmışlar. Gaddarlara gelince, onların derdi dalma Neronun derdi olmuş. Zira hepsi kuvvetlinin etinin haklının hakkına asla ve asla yenemiyeceği hakikatini kabul etmemışler imdi insan bakıyor da, uğrunda fedakarlık yaplı masına lüzum kalmaksızın zafer kazanmış gorunen fi- kirler köklü olarak yerleşmiyor. Dünyanm üç büyük dininin ilk saliklerinin neler çekmiş bulundukları nasıl hatırdan çıkarılabilir? ma sarsılmaz surette geliş- miş ve milyonların vicdanına hükmetmiş olmaları o fe- dakarlıkların İstırapların netıcesı değil midir? Binler gıbı re _ıımler 'de oyle İşte, ateş çemb erinden geçmek- sizin ilmiş Weimar Cumhuriyeti demokrasisinin cılız ha ı, işte tecrit kamplarında ve S. S. çizmeleri al- tında çelikleşmiş Batı Almanya Cumhuriyeti demokra- sisinin gürbüz hali.. Eğer Fransız İhtilâlinde o kadar kan akmasaydı Fransızlar hürriyetin tadını o kadar iyi bilmezlerdi ve İngiliz demokrasisi mücadelesiz ku- rulsaydı İngiltere tarihi pek çok diktatör yazardı. Bir üsamahakâr kudret sahibinin himaye kanatları altın- da bir kaç sene dolaşacaksın, nutuklar vereceksın her- kes istikbali düşünmeksizin seni tutacak, sen iş başı gelince millet demokrasiye kavu acak!. Banan hayal- den ibaret bulunduğuna devrimizin tarihi şahittir. Böy- le kurulan bütün demokrasiler ayakları üstünde sallan- maktadır ve çogu, çoktan yerle bir olmuştur. Tâ ki bir adam, bir zümre veya bir cemiyet demokrasi denilen rejime kelimenin tam manasıyla sahip çıkanı ve gönül- lerde yakılan ateş yanmakta devam etsi Kahraman olmak, ya da olmamak.. Bu, tarihçi ka- lemi eline aldığı ve bır devrın hikâyesini yazmaya baş- ladığı zaman bahis vzuu olur. Yaşayan insanların hafızasının pek de sıhhatlı bulunmadıgı ve takdir hisleri gibi lanet hislerinin de süratle kullendıgı herkesin malü- mudur. Ama fikirlerin zaferini asıl elde edenler, ebedi şohrete kavuşmuş birinci plândaki insanların yanında türkü söyliyerek, ilâhiler okuyarak arenaya çıkan ve za- limin hınçtan dışarı fırlamış gözleri önünde göğsünü sükunetle vahşi hayvanlara açan İnanmış insanlardır O dal gibi kız, sakalı bembeyaz İhtiyar, elleri titreyen yaşlı kadındır. Bir Cemiyet bu isimsiz kahramanlardan ne kadar fazla çıkarırsa Tarihin kalın kitabında o derece şeref li, öylesine parlak bir yer işgal ediyor.