TİYA Dört Albayın Aşkı eter Üstinov meşhur bir insan, Türkiyede ilk filmi on sene ka- dar önce oynandı. Sonra Kovadisde Koron rolünde nefis bir kompozisyo- nunu seyrettik. En son "Benim Üç Meleğim"le de Türk sinema sever- lerine şöhretinin boş olmadığını is- pat etti. Bu genç oyuncunun piyes yazarlığını da denediğini ve bu yol- da, başarılı sonuçlara vardığı söyle- nir dururdu. Hele "Dört Albayın Aş- kı" isimli oyunu batının ileri gelen bütün sahnelerinde oynamış ve ba- şarılar kazanmıştır. Esere bir bakış D ört Albayın kı'nda yazar - oyuncu çift — şahsiyetini Peter Ustinov bağan ile yürütebili Ne var ki, son yıllarda bu yolu tutanların çoğunun duştugu hataya düşmekten kurtulamıyo: nun esası aktüel esprılere dayanıyor Tekniği kuvvetli oluyor. ası, seyirci psikolojisini bılen bır a e yapabılecegı yapılıyor, oyunun esnaflık yönü ağrır basıyor. ö söyliyeceği 1 yalnız se- yirciyi oyalamaktan ibaret bir yaza- rın oyunu. Müttefik kuvvetle! ğ gal ettikleri bir Alman kasabasın a birbiri ile geçinemeyen dört Albay var. Ayrı gö rüşleri, ayrı ,dünyaları temsil eden dört Albay. Bir İngiliz; soğuk ve mağrur. Bır Fransız, za- rif ve «müsamahakâr. Bir Rus, karşı- fikini uşman goren kati bir asker. Bir Amerika daima Rusla çatışan klışeleşmış bır erikalı tipi. İşte bu dört insan toplanıp kasaba hakkında kararlar vermek yetkisine sahiptirler. Fakat efsanesinden çıkan Diabolikov - Şeytan onlara, bu şatoda yatan bır güzelden bah- r ve bu masalların dilberi ile kısa bir müddet için aşk serüveni ge- çirebileceklerini söylüyor. Dört Al- bay bu teklifi kabul ediyorlar. Fa- kat bu sefer de, şeytanın dikilen bir melek, şeytanın her işi istediği gibi yapmasına mani oluyor. Rüyalar ülkesinde uavi Tedü, Dört Albayın Aşkım sahneye koyarken oyunu gerek- tiği gibi anlamış Rüya sahneleri i- le gerçegı kesin çizgilerle ayırması- nı biliyı Bu, rüya sahnelerinin i- çinde ruyayı seyredenlerle, rüya kah- ramanının asında bile belirli olarak goruluyordu Rejisörün en ö- nemli ba dan biri bu idi. Yal- ir sahneye koyucu- nun ilk hamlesi ve başarısımn anah- tarı olan rol tevziatı kısmında büyük bir yanılmaya düşmüş. İki, üç oyun- AKİS, 27 ARALIK 1958 T R O cüdan başkasına kendilerine uyma; yan, — üstelerinden gelemıyeceklerı rolleri vermiş. Böyle olunca da zansenleri, dekoru, ışığı hasılı bu— tünü ile iyi hazırlanmış denilebilecek piyes maalesef ağır aksak yürüye- biliyor. Ağır aksak yürümek deyin- ce insanın aklına oyunun temposu geliyor. Burada Şehir Tiyatrolarında görmeğe alışılmamış bir başarıya İ- şaret etmeden geçmek haksızlık olur. yun, başından sonuna kadar -bazı kötü oynayanlara rağmen- bir an bi- le aksamadan, rahat bir tempo ile akmaktadır. Bu ise başlı başına Te- dünün başarısıdır yunun en baş rılı — oyuncuları kısa rollerine rağmen İbrahim Deli- deniz ve Gülistan Güzeydir. İbrahim Delideniz Alman Belediye Reisi ro- Peter Ustinov Dört başı mamur lunde, Von Papeni hatırlatan mak- yajına rağmen, çizdiği tipin gerçe- ge yakınlığı ve mükemmel diksiyo-, nu ile -herhalde bu oyunda Cyrano da düştüğü hataya düşmemişti- iyi bir oyuncu vasfım taşıdığım ispat e- diyor. Gülistan Güzey ise, kısacık rolündeki diksiyonu, pürüzsüz sesi i- le seyirciyi rahatsız — etmeyen bir "melek" olmayı başarmaktadır. Bu iki iyi oynan rol sahibinden sonra, biraz iyicelerden Toron Karacaoglu- nu saymak gerekir. Toron karaca- oğlu tecrübeli arkadaşları yanında mübalâğasız oyunu ile sivrilmesini biliyor. Gerçi yarattığı Fransız Al- bayı bütün çizgileri ile doğru değil- dir ama, gene de ötekilerin yanında gerçeğe en yaklaşanıdır. durrahman Palay, sarılaştırdı- ğı saçlarına rağmen bir Amerikalı Albaydan çok uzaklarda, — alaturka semalarda uçmakta, M Arcıman iz deyince aklına soğukluk ve suniliktten başka bir şey gelmemiş olacak ki acaip bir burun kurmam yahut dudak buzmesı ile garip ton- lar çıkarmaktadır oynayan — Turhan Goker oyunculuk hayatında — tipine bu kadar uyan rolü kolay kolay bir daha bulamıyacaktır. Fak ne ya- o da, sadece, s vermekle halledebılecegı proble- mi, bu düzgün tonları veremediği gi- bi üstelik garip, sebebi anlaşılmaz, Ç ve vücut hareketleri ile ozmakta ve inakta devam etmektedir. Göker gibi artık tecrubelı gereken bir oyuncun! mimiğin kullanıldığını bılmemesı hayret- :le üzerinde durulabılecek bir mevzu ur. Oyunun on baî:;ırısız iki kişisi ise kadım pynayan edü ile Şeytanofu oynayan Necdet M Ay- raldır. Perihan. Tedü dört ayrı mil- leti temsil" eden Albayların hayalle- rinde yaşattıkları güzel — olmaktan gerek 3esi, gerek fiziği ile çok uzak kalmaktadır. Üstelik buna kötü bir oyun eklenince, rolün başarıya ulaş- imkânsız bi adır. 1 IZ hal alm dır. Şeytanda Necdet M. Ayral, rolü ş anlaması ile kötü bir şeytân Her kelimesi yapmacık her hareketi inandırıcılıktan taktır. Her aktörün kolay kola, el— de edemiyeceği böyle rolun bu şekilde harcanmasına cıdden yazık olmaktadır. l Ankara Ofke u haftanınn başında pazar gecesi Vakıf bodrumunda kama- ra gibi düzenlenmiş bir odasında yi- ne gözleri ıslak, fenalıklar geçiren ıik hanımlara, ısırılmaktan — dudak- ları kanamak raddesmde kızaran he- yecanlı erkeklere rastlanıyordu. Her ne hikmetse, Odhîı Tıyatrosunda -sah- neye konan Jo Back in Anger - Oike" isımlı oyunu beklenmedik bir hava i erısınde baş- lamış ve bekle nmedık netice ha- sıl etmişti. Kızgın bir de içinde yaşamak zorunda bulunduğu- muz şu boş dünyaya olan oı*kesı, bır %)]kı insanı şaşkına î(ı selere heyecanlı da kalar yaşa— Tıyatro mevsiminin başladığı ilk gunler, Tıyatro alişlerınde bu kar- delikanlısı John Osborn'- Oı*ke sini goren baza - tiyatro müdavimlerinin kafalarında bir is- tifh. belirmişti. Acaba Osborn'un öfkesi dilimize nasıl aktarılacak, İn- gilizlerin o kendilerine has espı'ılerı a Tiyatrosunun sahnesinde nasıl karşılanacaktı ? Hatta nazı kimse- aha d ılerı giderek bu oyunun provay ının bir hata olabi- leceğini Ifade etmışlerdı Ne var ki, bu haftanın başında 31