27 Aralık 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 31

27 Aralık 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 31
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TİYA Dört Albayın Aşkı eter Üstinov meşhur bir insan, Türkiyede ilk filmi on sene ka- dar önce oynandı. Sonra Kovadisde Koron rolünde nefis bir kompozisyo- nunu seyrettik. En son "Benim Üç Meleğim"le de Türk sinema sever- lerine şöhretinin boş olmadığını is- pat etti. Bu genç oyuncunun piyes yazarlığını da denediğini ve bu yol- da, başarılı sonuçlara vardığı söyle- nir dururdu. Hele "Dört Albayın Aş- kı" isimli oyunu batının ileri gelen bütün sahnelerinde oynamış ve ba- şarılar kazanmıştır. Esere bir bakış D ört Albayın kı'nda yazar - oyuncu çift — şahsiyetini Peter Ustinov bağan ile yürütebili Ne var ki, son yıllarda bu yolu tutanların çoğunun duştugu hataya düşmekten kurtulamıyo: nun esası aktüel esprılere dayanıyor Tekniği kuvvetli oluyor. ası, seyirci psikolojisini bılen bır a e yapabılecegı yapılıyor, oyunun esnaflık yönü ağrır basıyor. ö söyliyeceği 1 yalnız se- yirciyi oyalamaktan ibaret bir yaza- rın oyunu. Müttefik kuvvetle! ğ gal ettikleri bir Alman kasabasın a birbiri ile geçinemeyen dört Albay var. Ayrı gö rüşleri, ayrı ,dünyaları temsil eden dört Albay. Bir İngiliz; soğuk ve mağrur. Bır Fransız, za- rif ve «müsamahakâr. Bir Rus, karşı- fikini uşman goren kati bir asker. Bir Amerika daima Rusla çatışan klışeleşmış bır erikalı tipi. İşte bu dört insan toplanıp kasaba hakkında kararlar vermek yetkisine sahiptirler. Fakat efsanesinden çıkan Diabolikov - Şeytan onlara, bu şatoda yatan bır güzelden bah- r ve bu masalların dilberi ile kısa bir müddet için aşk serüveni ge- çirebileceklerini söylüyor. Dört Al- bay bu teklifi kabul ediyorlar. Fa- kat bu sefer de, şeytanın dikilen bir melek, şeytanın her işi istediği gibi yapmasına mani oluyor. Rüyalar ülkesinde uavi Tedü, Dört Albayın Aşkım sahneye koyarken oyunu gerek- tiği gibi anlamış Rüya sahneleri i- le gerçegı kesin çizgilerle ayırması- nı biliyı Bu, rüya sahnelerinin i- çinde ruyayı seyredenlerle, rüya kah- ramanının asında bile belirli olarak goruluyordu Rejisörün en ö- nemli ba dan biri bu idi. Yal- ir sahneye koyucu- nun ilk hamlesi ve başarısımn anah- tarı olan rol tevziatı kısmında büyük bir yanılmaya düşmüş. İki, üç oyun- AKİS, 27 ARALIK 1958 T R O cüdan başkasına kendilerine uyma; yan, — üstelerinden gelemıyeceklerı rolleri vermiş. Böyle olunca da zansenleri, dekoru, ışığı hasılı bu— tünü ile iyi hazırlanmış denilebilecek piyes maalesef ağır aksak yürüye- biliyor. Ağır aksak yürümek deyin- ce insanın aklına oyunun temposu geliyor. Burada Şehir Tiyatrolarında görmeğe alışılmamış bir başarıya İ- şaret etmeden geçmek haksızlık olur. yun, başından sonuna kadar -bazı kötü oynayanlara rağmen- bir an bi- le aksamadan, rahat bir tempo ile akmaktadır. Bu ise başlı başına Te- dünün başarısıdır yunun en baş rılı — oyuncuları kısa rollerine rağmen İbrahim Deli- deniz ve Gülistan Güzeydir. İbrahim Delideniz Alman Belediye Reisi ro- Peter Ustinov Dört başı mamur lunde, Von Papeni hatırlatan mak- yajına rağmen, çizdiği tipin gerçe- ge yakınlığı ve mükemmel diksiyo-, nu ile -herhalde bu oyunda Cyrano da düştüğü hataya düşmemişti- iyi bir oyuncu vasfım taşıdığım ispat e- diyor. Gülistan Güzey ise, kısacık rolündeki diksiyonu, pürüzsüz sesi i- le seyirciyi rahatsız — etmeyen bir "melek" olmayı başarmaktadır. Bu iki iyi oynan rol sahibinden sonra, biraz iyicelerden Toron Karacaoglu- nu saymak gerekir. Toron karaca- oğlu tecrübeli arkadaşları yanında mübalâğasız oyunu ile sivrilmesini biliyor. Gerçi yarattığı Fransız Al- bayı bütün çizgileri ile doğru değil- dir ama, gene de ötekilerin yanında gerçeğe en yaklaşanıdır. durrahman Palay, sarılaştırdı- ğı saçlarına rağmen bir Amerikalı Albaydan çok uzaklarda, — alaturka semalarda uçmakta, M Arcıman iz deyince aklına soğukluk ve suniliktten başka bir şey gelmemiş olacak ki acaip bir burun kurmam yahut dudak buzmesı ile garip ton- lar çıkarmaktadır oynayan — Turhan Goker oyunculuk hayatında — tipine bu kadar uyan rolü kolay kolay bir daha bulamıyacaktır. Fak ne ya- o da, sadece, s vermekle halledebılecegı proble- mi, bu düzgün tonları veremediği gi- bi üstelik garip, sebebi anlaşılmaz, Ç ve vücut hareketleri ile ozmakta ve inakta devam etmektedir. Göker gibi artık tecrubelı gereken bir oyuncun! mimiğin kullanıldığını bılmemesı hayret- :le üzerinde durulabılecek bir mevzu ur. Oyunun on baî:;ırısız iki kişisi ise kadım pynayan edü ile Şeytanofu oynayan Necdet M Ay- raldır. Perihan. Tedü dört ayrı mil- leti temsil" eden Albayların hayalle- rinde yaşattıkları güzel — olmaktan gerek 3esi, gerek fiziği ile çok uzak kalmaktadır. Üstelik buna kötü bir oyun eklenince, rolün başarıya ulaş- imkânsız bi adır. 1 IZ hal alm dır. Şeytanda Necdet M. Ayral, rolü ş anlaması ile kötü bir şeytân Her kelimesi yapmacık her hareketi inandırıcılıktan taktır. Her aktörün kolay kola, el— de edemiyeceği böyle rolun bu şekilde harcanmasına cıdden yazık olmaktadır. l Ankara Ofke u haftanınn başında pazar gecesi Vakıf bodrumunda kama- ra gibi düzenlenmiş bir odasında yi- ne gözleri ıslak, fenalıklar geçiren ıik hanımlara, ısırılmaktan — dudak- ları kanamak raddesmde kızaran he- yecanlı erkeklere rastlanıyordu. Her ne hikmetse, Odhîı Tıyatrosunda -sah- neye konan Jo Back in Anger - Oike" isımlı oyunu beklenmedik bir hava i erısınde baş- lamış ve bekle nmedık netice ha- sıl etmişti. Kızgın bir de içinde yaşamak zorunda bulunduğu- muz şu boş dünyaya olan oı*kesı, bır %)]kı insanı şaşkına î(ı selere heyecanlı da kalar yaşa— Tıyatro mevsiminin başladığı ilk gunler, Tıyatro alişlerınde bu kar- delikanlısı John Osborn'- Oı*ke sini goren baza - tiyatro müdavimlerinin kafalarında bir is- tifh. belirmişti. Acaba Osborn'un öfkesi dilimize nasıl aktarılacak, İn- gilizlerin o kendilerine has espı'ılerı a Tiyatrosunun sahnesinde nasıl karşılanacaktı ? Hatta nazı kimse- aha d ılerı giderek bu oyunun provay ının bir hata olabi- leceğini Ifade etmışlerdı Ne var ki, bu haftanın başında 31

Bu sayıdan diğer sayfalar: