kilde idare ettiğini bilenler gülüm- seyerek başlarını salladılar. En nik- C. M. P. li bile bir gün iktidarın hu partiye teveccüh edeceğini san- madığı için maksadın "Romada İ- kinci olmaktansa köyde birinci al- mak" gayretinden ibaret bulunduğu Methal anlaşıldı ve Bölükbaşı mevzu dışı birakıldı. Fakat onun gibi dü- şünmeyen bir çok C. M. P. li, ayak uydurmaya hazır, gözlerini C.H.P. ile Hür.P. ye dikti Bu haftanın ortasında Hür. P. Genel İdare Kurulu cuma günü An- parada toplanmaya hazırlanıyordu Tahminler Kurulun C. H. P. siz bir Muhalefet blokunu sureti katıyyede reddedeceği merkezindedir. Bir kere bu vaziyet alındıktan ; P. şunu kararlaştıracaktır: O halde ne yapılabilir, nasıl çalışılabilir? Genel İdare Kurulunun buna : H. P. ye girilerek çalışılabilir”" ce- vabım vermesi, pek az kimseyi şa- şırtacaktır. Pek az kimseyi şaşır- tacaktır ama, her halde "Hürriyetçi kardeşler" e sağında — Lütfi Kırdar, solunda Server Somuncuoğlu, 194 ruhu içinde kucak açan n D. P. Genel Başkanının meşhur "taktikçilik" in- den pek çok şey kaybettiğini. D. P. lilere kan vuzuhla anlatacaktır.. C.H.P. Bir kazan ve çok kepçe Bu haftanın ,başında salı günü, İs- tanb i C. H. P. liler bir ba- a D. P lılere benzediler. Bir gün- de ikı "mutlu tören" birden idrâk et- tiler. Karadenize çıkan bir vapurun Önünde, "Karadeniz yolcuları" hara- retle uğurlandı. Yanında Nüvit Yet- kin. Hıfzı Oğuz Bekata ve Ferda Güley bulunan Faik Ahmet Barutçu hayatından son derece memnun gö- rünüyordu. Gittiği yer memleketiy- di. Hemşehrileriyle görüşecek, Trab- zonkongresinde bulunacak, Samsun- dan itibaren sahilin her noktasını tarayacaktı. Üstelik, İstanbulu âde- ta fethetmiş olarak yola çıkıyordu. Zira geçen haftanın sonunda İstan- bul C. H. P. lileri il kongrelerinde Barutçuyu öylesine sevip lehinde te- zahürat yaptılar ki Barutçunun bile gözleri yaşardı. Aynı salı günü, öğleden sonra ise C.H. P. liler Genel Başkanlarını Kalkınan Türkiyenin "meşhur Visco- unt'ına bindirdiler. Hava meydanı raütad veçhile doluydu Zaten İsmet İnönünün son 'İstanbul seyahati de- vamlı tezahürat arasında geçti. An- dan — hararetle — uğurlandı, ta fiaridikten itibaren İstanbullular yol Koyunca alkış tuttular, nihayet Hay- darpaşada Genel Başkan bir anda sarılıverdi. Kongreye geliş ve gidişi yalnız delegelerı değil,- binanın etra- fında yer alan kalabalık * kütleleri harekete getirdi. Uğurlanması da ay- nı heyecanlı hava içinde cereyan et- ti. İnönü, Sivasa gitmek üzere An- karaya dönüyordu. Nitekim çarşam- ba sabahı, erken kalkan trenle ya- nında arkadaşları bulunduğu halde- AKİS,18 EKİM 1958 Hiddetlendiren Resim E ğer bir resmin üzerine bütün Türkiyenin dikkati çekilmek isten- ydi, evvela iki sivilin, sonra da İktidar sözcüsü gazetelerin tutu- munun sağlanmasından daha iyi bir çare bulunamazdı. Nitekim bunların tutumu sayesindedir ki bugünkü Cumhurbaşkanı Celal Bayarın henüz Başbakanken, bir gün, devrin Cumhurbaşkanı İsmet İnönüyü Anka- ra garında saygıyla karşıladıgını, önünde eğildiğini duymayan, bil- meyen kalmamıştır. üşünülürse,böyle bir hâdise karşısında "Eee, ne olmuş?" diye omuz silkmekten başka yapacak iş yoktur. Devir, tek parti devri. Cemıyet» bundan yirmi sene evvelki cemiyet. Elbette ki bunların icabı yerine gelecek, Başbakanlar Cumhurbaşkan- larım öyle karşılayacaklardır Meselenin mesele yapılacak tarafı bi- e yoktur. Fakat siz geliniz de bunu, işgüzar bir kaç siville onları harekete geçiren âmirlerine ve İktidarın derin bir kompleksle malül oldukları anlaşılan organlarına sorunuz! Birinciler öyle bir hâdise çıkarmışlar, İkinciler bunu o kadar şışırmışlerdır ki en meraksız va- tandaş dahi "Yahu, neymiş bu resim" diye meraklanmaktan kendi- sini alamamıştır. İktidar organlarının bu mevzuda yazdıklarmı bir okuyanlar, kah- kahalarını katiyen tutamazlar. Efendim, resim, sırf Cumhurbaşkam- na saygisizlik maksadıyla satışa çıkarılmış! Bunun altında da, varmış, bilir misiniz? Bizzat İsmet İnönü. İsmet İnönü bu resmi "sat- tırmakla", bir zamanlar işgal ettiği makama karşı o makamdan ay- rılır ayrılmaz nasıl düşman kesildiğini göstermiş olmuş. Bu, çok ayıp- mış. , bundan senelerce evvel bır gün Refik Âmirin de kızı ev- lenmış Reük Amir kızına düğün Düğün Ankara Palasta ce- reyan etmiş. Refik Âmirin kızmın du ne Ataturkle o tarihte Baş- bakan olan Bayar da gelmiş. Onlar içeri girince düğünde bulunan Malatya milletvekili İnönü derhal ayağa kalkmış ve Cumhurbaşka- İşgüzarları kızdıran resim nıyla Başbakan oturuncaya kadar oturmamış. O zaman filmci bulunsaymış da bu sahneyi tesbit etseymiş, şimdi filmi göster- mek mi lâzım gelirmiş. Hem bunda ne varmış? Elbette ki Cumhur- başkanları saygı göreceklermiş. Üstelik Başbakan Celal Bayar An- salonda bir kara garında İsmet İnönünün önünde niçin saygıyla eğilmiş, bilini- yor muymuş? Zira İnönü Cumhurbaşkanı olduğunda sevilmiyormuş da, Başbakan Bayar Devlet Başkanının prestijini kurtarmak maksa- dıyla o şekilde İnönünün elini tutmuş! Bu bakımdan "o fotoğraftaki sahnede kimin hürmete lâyık oldugunu tâyinde bir saniye dahi tered- düt edılemez miş. İnsanın soracağı geliyor: Öyleyse, ne kızıyorsun birader Fakat İktidar organlarının hiddet sebebini anlamamak mümkün değildir. Devlet Başkanlığı etmiş eten, ellerini pek çok kimse öpmüş bulunan bir İsmet İnönüye senelerce öylesine aşağılık, öylesine yakı- şıksız şahsi hücumlar yapılmıştır ki şimdi bu hücumların müellifleri böyle resimler neşredildiğinde gazete olarak veya sözcü olarak derin bir kompleks içine düşmektedirler. Resme karşı gösterilen garip düş- manl:ğın, bunu kanunsuz şekılde müsadere etmeye kalkışmanın, ha- dise etrafında aslında hiç işe gelmemesi aklın icabı olan bir gürültü- nün yaratılmasının sebebi hep bu komplekstir. Bu kompleks önlen- medikçe, İnönüyü sadece görmek onun mevcudıyetım bilmek dahi ra- hatsızlık vermekte devam edecektir ve "o da, Refik Amirin kızının düğününde ayağa kalkmıştı" neviinden çocukça, çocukça olduğu ka- dar gülünç teselliler, mânevi kuvvet şurupları aranacaktır