DÜNYADA OLUP BİTENLER müşkül duruma sokmakla meşguldu— ler. Doğu Pakistanda her günü karışıklıklar çıkıyor, sokaklar— da vuruşmalar oluyor, — suikastler birbirini takip ediyor. Memleketin asıl büyük parçasından kopmuş gibi duran ve aradaki Hint toprakları dolayısıyla Batı Pakistanla karadan irtibatı bulunmayan bu eyalette mu- haliflerin sayın bir hayli kalabalık- tı. Halkın bir kısmı, akistandan tamamen ayrılıp yeni bir devlet kur- mak, bir kısmı da Hindistanla bir- leşmek istiyordu. Ayrıca memleke- tin her tarafında, hükümetin dış si- yasetini begenmıyen unsurlar türe- mişti; halkın büyük bir kısmı Kara- -- hükümetinin neden körükörüne bir Amerikan siyaseti — güttüğünü, neden Arap dünyasındaki müslüman kardeşlere karşı daha anlayışlı dav- ranılmadığını ve — nihayet Bağdat Paktının Pakistana neler kazandır- li tâvizlerde bulunmuşlar ve Pakis- tan bu yüzden, -Anayasası da böyle tavizlere gayet müsait olduğu için- yirminci asrın en az İlâik devletle- rinden biri olarak ortaya çıkmıştır. Dini hisleri tatmin etmekle — halkı büyülediklerini zanneden — bakanlar, bu defa kendi keselerini doldurma- nın yollarım aramağa başlamışlar- dır. Bugun birçok yabancı müşahi- din de açıkça kabul ettiği gibi, su- istimal, rüşvet ve hırsızlık bakımın- dan Pakistandan daha kötü bir du- rumda olan pek az memleket var- 1r. te İskender Mirza, bütün bu hastalıkları tedavi etmek için tek ilaç olarak totaliter bir idare tarzı- na taraftardı. Fakat bu — niyetini şimdiye kadar açığa vurmuş değil- di. Sadece Genel Kurmay Başkanı Muhammı ip Han ve bir iki ge- neralle arada sırada buluşuyor, ta- Doğu ve Batı Pakistan İki kafalı cenin dığım sormaktaydı. Arap milletinin hürriyet ve birleşme mücadelesinde, en kalabalık müslüman deveti sıfa- tıyla Pakistana da bazı — vecibeler düşmez miydi? Halbuki Karaşideki hükümet, Asyalı ve Afrikalı millet- lerin istiklââ — mücadelesine — karşı koyan devletlerle sıkı ittifak bağla- rı kurmuş ve Batı cephesinin en sa- dık hızmetkarlarından biri — hâline gelmişt Devlet Malı Deniz H alktan yukselen bu şikâyetlerin Firuz Han Nun kabinesi veya ondan önceki kabineler üzerinde fazla bir tesir uyandırdığı söylene- mez. Şimdiye kadar gelip geçmiş bü- tün bakanlar, ister Müslüman Par- tisine, ister 'Avami Partisine men- sup olsunlar, bu esaslı şikâyet nok- taları üzerinde duracakları « yerde, halkın hislerini okşamayı daha ko- lay bulmuşlar. din mevzuunda çeşit- 20 savvurlarından -gayet kapalı bir şe- kilde- onlara da bahsediyor ve zemi- ni yokluyordu. —Askerlerin de aklı yavaş yavaş bu işe yatmağa başla- mıştı. Böyle geri kalmış bir memle- kette demokrasi! parlâmento v.s.. ibi lâfların sırası mıydı? Saglam karakterli Subaylar idareyi ele al- dıktan sonra, her türlü suistimali ve kısır polıtıka munakaşalarını sona erdirmek işten bile değil Nitekim General Eyup Han, son beyanatında — düşüncelerini — apaçık ortaya koymuştur. Generale — göre Jinnah ve Liyakat Ali Hanın ölü- münden sonra polıtıkacılar açıktan açığa biribirlerinin kuyularım kaz- mak için kollanm sıvamışlar, mem- lekete ettikleri fenalıkları bir an bi- le akıllarına getirmeksizin araların- da amansız bir mücadeleye girişmiş- lerdir. —Aşağılık, hile ve düşüklük bakımından hu sözde politikacılarla yarışacak kimse bulunamaz. Yapıcı işlere el atmak şöyle dursun, bölge- cilik, ırkçılık ve mezhepçilik tema- yüllerini istismar etmek suretıyle Pakistanlıları birbirine — düşürmi girişmişlerdir. Bu mal ve mevki ka pışması içinde menfaatlerinden baş- ka bir şeyi gözleri görmeyen bu po- litikacılar, memleketin bu —arada mahva sürüklenmesini — umursama- mışlardır. Bunların arasında saygı değer istisnalar da vardır. Ama bun- lar, hergün bir parti degıştıren taraf- tarlarının dalavereleri yüzünden el- leri kollan bağlı kalmışlardır. eral Eyüp, bu sözüm ona halk temsılcılerının en ufak bir vicdan sıkısı duymadan bir partiden — bir partiye koşekapmaca oynadıklannı anlatmış ve "işte,” demiştir, "Pakis- tan Demokrasisi bu temeller üstüne kurulmuştu. İslamiyet ve Hazreti Pev gamberin kutlu adı perde edilerek, bütün idealler, değer yargıları ayak- lar altına ahnmıştır Netice, idare mekanizmasının ekon omik, moral ve politik bir keşmekeşten başka bir şey olmamıştır, zaten ola- azdı da. Pakistan tabu ki, bu teh- lıkeh çağda, lâf olsun diye boyle bir ateşli oyun lüksüne daha fazla ta- hammül edemezdi. Pakistan halkı bütün bu olup bi- tenlere sabırla dayandı. Belki de e- ninde sonunda memlekette - kanun ve nizamın tesisinden sorumlu bu- lunan ordunun hislerini rencide et- memek için sustular ama, bir an ?el- di ki kendilerini tiranlıktan kurtar- mak için harekete geçmediği için orduya da güvenlerini kaybetmeğe başlad lar dunun oynadığı rolü izah yo- lunda. General Eyüp Haran söyle- dikleri bu kadarla da bitmemekte- dir. Pakistan silâhlı — kuvvetlerinin kuruluşundan bu yana, memleket ciddi meselelerle karşı karşıya ya- şayagelmiştir. Buna rağmen ordu, politikaya uzak durmuş ve poli itika- cıların neler çevirdiğini bildiği hal- de sabır etmiştir. General Eyüp, Ge- neral Gulam Muhammedin memle- ket idaresini ordunun üzerine alma- sı yolundaki müteaddit — tekliflerini reddetmiş duğ ve memleket davasına ordunun politika — dışında tutulmasıyla daha iyi hizmet edile- ceği düşüncesiyle hareket — ettiğini de sözlerine eklemiş ve böyle hare- ket edilmesindeki en büyük amıhn, ergeç politikacıların durumu: va- metini anlıyarak mutenebıh olaca- gı ümidi olduğunu söylemiştir. Bu politikacılar bu ümitleri de boşa çı- karmışlar ve sapasağlam bir mem- leket onun bunun oyuncağı, eğlen- cesi haline gelmiştir. Generale göre, işte o zaman, durumu ciddi olarak e- le almak ve deva bulmak vazifesiy- le karşı karşıya gelinmiştir. Gene bu beyanatında General E- yüp Han şu calibi dikkat sözleri de söylemiştir: Şunu da söyliyeyim ki, bizim bütün gayemiz, halkın anlıya— AKİS, 18 EKİM 1958