bilir. Fakat, bu inat ve gayretkeşli- ğin, Amerikaya yahut Batı dünya- sına değil, Taipeh'deki yaşlı kurtla- ra yaradığı -geç de olsa. nihayet an- laşılmıştır Devamlı tazyikler saye- inde bu n tıceye ulaşabılmış olan dıplomatları ve hattâ bütün Batılı dünya halk efkârını bir Chamberla- in yahut bir Daladier ile aynı kate- goriye sokmak ancak bu kurtların aklına gelebilir. Lübnan “,.. Ve değirmen dönerdi" G eçen hafta içinde, Lübnandaki Amerikan kuvvetlerinin bir kıs- mı daha çekildi. 15 uçaklarla gelen kara manki aceleciliğin haylı uzun ve rah bir deniz yolcu- luğu ile çıkarmağa çalışacaklar; çünkü bütün askerleri uçaklarla ge- ri çekmenin hayli pahalı olacağını hesaplayan Amerika şimdi, Alman- yaya döneceklerin gemilerle nakle- dilmesinde karar kılmıştır. Tabiit, böyl ir u -bazılarının zannetti- ği gibi- çekilme hareketini gecıktır- mek için başvurulmuş bir taktik sa- yılamaz ve Ekim sonuna kadar tah- liyenin tamamlanacağına dair Ame- rikan makamlarının vermiş oldukla- rı söze inanmak icabeder. acısını şimdi ir de Son günlerde olup bitenlere ba- kılırsa, Amerika kuvvetle rinin Lüb- neden geldıkl ve -şayet Irak için gelmişlerse- neden âlâ o- rada kaldıklarını anlamak büsbü- tün güçleşmektedir. Deniz piyadeleri Liibnanın iç durumuna müdahale et- ekten sakındıklarına ve çok sı bır disiplin sayesinde, her türlü tah- rike rağmen, asla çileden çıkmadık- larına göre, sü up giden karışıklık- ları bastırmak için bunlardan fayda- Hakikaten daki Amerikalı seyır— cilerin gözü onunde, bü sbutun karı şık bir hâl maktadır ve son d! piyadelerinin Beyrut plajlarını kettiği bugünlerde, — herşey eskiden olduğu gibi. devam — edip 'gitmekte- dir: Fakat unutmamak gerekir ki, taslar ve hamam aynı kaldıgı hâlde, hu defa tellâklar değişmiştir. Şim- , Beyrut sokaklarında barikat Ku- ran binalara bomba atan, otomobil- leri yakan kalabalıklar müslüman- larla meskün Basta mahallesinden değil, şehrin Hıristiyan mahallele- rinden kopup gelmektedir Sami El Sulhun Flor. Şemunun da Lüb- nan dağ larındakı villâsına çekilişin- den beı'ı olup bıteuler Hırıstıyaıı aha- OŞ Nasır taraftarlıgıyla tanınmaktadır ve son isyan har ketleri sırasında âsilerle bu siyâset adamı arasındaki münasebetlerin samımıyetı kimsenin AKİS, 18 EKİM 1958 gözünden kaçmamıştır. Kerami de Hırıstıyanların korkularını haklı çı- mak için elinden geleni ardı- Geçmiş Zaman Olur ki. rak Hükümetinin ve talih- siz paktın gizli dosyalarının ihtilâlden sonra "yâdeller"e düş mesi üzerine "Bağdat Paktı sır- larının Kahire gazetelerinde ortaya döküleceğini yazan A- KİS, tahminlerinde yanılmadı. Hakikaten Nasırın yarı resmi organı El Cumhuriye gazetesi Bağdat mahkemeleri ifşaatı bir kenara bırakılırsa- bu sırları yaymaya başlamakta gecikme- di. Gazete ilk olarak Dulles'ın Orta Doğu meselelerindeki mu- avini Henderson ve Menderes arasındaki bir mülakatta Irak- h Albay, Samarai tarafından tatulan zabıt hülâsasının foto- kopisini yayınlamaktadır. Süveyş buhranından 1957 Ağustosunda, kunde yapılan Menderes der rüşmesi sırasıııda o zama k Sury Hükümetini devirmeye matuf bir Türk plâ- nı bahis konusu olmuşt Keuter Ajansının bıldırdıgı- e güre, gazete diyalogun aşa- ğıdaki şekilde cereyan ettiğini yazmaktadır Henderson: Harekete geç- meye karar verırsenız, teşeb- büsün yüzde yüz uvaffak!- yetle netıcelenecegınden emin olmalısın sonra Menderes: -Mısır işe karı- şırsa, siz -Amerika- ne şekilde hareket edeceksiniz? Henderson: Altıncı Filo, Doğu Akdenize doğru yol alın- ca, Mısırın tereddüde düşece- ğini sanıyoruz. Gazeteye göre Hükümet darbesinin 1957 Eylülünün son günlerinde yapılması karar- laştırılmıştır. Mülakat sırasın- da Henderson ayrıca şu sözle- ri söylemiştir: "Bırleşık Ame- rika mevzua Suriye Basya ve İsrailin müdahalesini önlemek için gereklı bütün ted-. birleri aldı. Birleşik Amerika, bu operasyonu desteklemeye ve Birleşmiş Mılletlerde savun- maya Trazı urkıye hareke- te geçmeye hazırd na koymamış, kurduğu kabineye mutaddan daha fazla müslüman âzâ almıştır. Ayrıca, âsi mahallelerdeki DÜNYADA OLUP BİTENLER müslümanlara karşı pek yumuşak davranması ve âsi lider Saab Salimle sık sık buluşması Falanjistleri, yani sağcı hiıristiyanları çileden çıkar- rnıştır. Geçen, hafta, Beyrut sokakla- rını kasıp kavuran karışıklıklarda devlet radyosunun oynadığı rolü de unutmamak lâzım. Falanjistlere gö- re Raşid Kerami işbaşına geleli, rad- yoda konuşanlar daima hiıristiyan ahali aleyhine atıp tutmuşlar, halkı birbirine düşürmek için her çareye başvurmuşlardır. Şark, her yerde şarktır!' eyrut Radyosunda "radyo gaze- tesi"ni hazırlayan ve okuyan dört kişinin kaçırılmasıyla başlayan çar- pışmalarda asıl dikkati çeken taraf sokaklara dökülen kadın ve çocuk kalabalıgıdır Hücum — teşebbüsü müslümanlarda iken barikatların ar- kasında 'pek az görünen kadınlar, teş ebbüsün hıristiyanlara geçmeli üzerine birer Jeanne d'Arc kesilmiş- lerdir. Geçen haftaki karışıklıklar sı- rasıuda bir nokta kim ünden kaçmadı: Şamun zamanında herşe- ye seyirci kalmış olan ordu, bu de- fa, en ufak bir kavgaya müdahale edıyor, bombalarıu atıldıgı yerlerde hemen bir askeri ve bindiril- mış kıtalar gozukuverıyordu Kendi- si Genel Kur Başkam iken or- duyu bu çarpışmalara katılmaktan alıkoyan Fuad Şaha'b, üzerinde o0- turduğu sandalyenin müdafaasına sıra gelince askerlerine emir vermek- te hiç tereddüt etmemektedir. Ne yeni Cumhurbaşkanının seçı- lerin Hırıstıyanları katı edışlerınden beri şuuraltına sinmiş olan düşman- lıklar, şimdi hadıselerin tesiriyle tekrar ortaya çıkmıştır; fakat bu gerginliği ve bu duşmanlıkları orta- dan kaldırabilmek yapılacak herhangı bir köklü ayırma ameliye- si de Lübnan devletinin sonu demek olacaktır. hafta sonunda Beyrut mendireğinin gerısınd aybolan Amer dolu heyecan hatırladılar. O zaman, de- delerine — hıristiyan halkın kurtarıcısı gıbı bakılmış. erikan kuvveti sayesinde buhranın Şamun lehine çozulecegı zannedilmişti. S di deniş piyadeleri, arkalarında bir yığın hayal kırıklığı bırakarak git- mektedirler Fakat üzülenler, sadece hıristiyan ahali değildir. oka-kola satıcıları, halıcılar antikacılar ve kumarhane- leri, birahaneleri ve diğer haneleri işletenler de derin üzüntü içindedir- ler. 23