bütün heyecanlandırdı ve "Ya ya ya, şa, şa şa, Ahmet çok yaşa" diye tempo tutmaya şevketti. rada İnönü, yanına hemen bir kulaklıktan Barutçunun konuş- masını takip etmeye haşladı ve göz- dan, hem -delegelerin ona karşı gös- terdikleri — alâka memnuniyet duydugu goruluyordu Nitekim İnö- nü yer yer neşeli neşeli gülümsedi, konuşması bitince de Barutçuyu ku- aklayıp Ööptü. Barutçuya gelınce o içti ve bir Batılı po- t, kendisini hiç sık- anlattı. ç şişe su htıkacı gibi rahat madan, terlemeden anlattı, "Demokrat olmak için uhalefetın i mek lazımdır", "Başarısız- lıklarının suçluları olarak hürriyet- leri — göstermektedirler", "İktisadi dehşetlı tarafı bulunduğunu — paza günü gördü aksim bahçesini dol— duran halk, İsmet İnönü arka kapı- dan çıkınca Barutçuyu yakaladı ve omuzunda dakikalarca taşıdı. Omu- da taşınmaktan hoşlanan — nevinden politikacı olmadığı için sevimli Ka- radenizli, bir hamsi balığı gibi çır- pındı durdu. İktidarın gözdesi | smet İnönünün konuşacagı son gün, Taksim'gazinosuna iğne atıl- sa yere düşmezdi. Halk ve delege- ler Genel Başkanı dinlemeye hazır- lanıyorlardı ki. İktidarın gözde mu- haliflerinden Vedat Dicleli kürsüde gözüktü. Bir takrir oyunu eski Ba- kanı mikrofonun başına getirmişti. Gözde muhalif Vedat Dicleli öyle bir konuşma yaptı ki, dinleyenler çok İstanbul Kongresinde delegeler Viva Zapata kalkınmanın tablosu edebıyat ile çı— zilmez", "Bir ilâcı zamanında alm sanız, sonra daha acısını 1çmeye mecbur kalırsınız" gibi vecizeleri bü- yült sükse yaptı. Hele Barutçunun, h k met komıserının müdahalesi sı- nda hiç karışmaması ve ihtilâfı hal işini Başkanlık Dıvanına bırak- ması olgunluğunun ifadesi bakımın- dan dikkati çekti. Sonda, Istanbullu . H. P. liler Grup Başkan Vekili- ni, tutmaya başlayan yeni stil alkış- la, evvelâ tempolu, arkadan bir te- viye el çırpmak suretiyle dakikalar- ca selâmladılar. "Viva Zapata stili alkış" adı verilen bu tarzı İstanbu- la, klüpleri birinci kümeye terfi et- tikten sonra Karagümrüklüler öğ- retmişlerdir. Fakat Barutçu, AKİS, 18 EKİM 1958 sevginin bir de kere ses Menderesin veya hiç ol- mazsa Diclelinin ideal arkadaşların- dan Emin Kalafatın sesi mi diye te- reddüde düştüler. Nitekim bu haf- tanın başında salı Muteber Zafer gözde muhalifin — konuşma: hakkında aynen şu methiyeyi neş- retti: "Kongrenin üçüncü günü, en ta- lihsiz adam Vedat Dicleli oldu. Bun- dan böyle kendisini hiç bir P. kürsüsünde göremezseniz veya bu- günkü gibi konuşmasına şahit ola- mazsanız hiç şaşmayın. Zira o, öl- çülü muhalefet örneği verdi. muhayyilesinin vehimlerini bir ya- na bırakırsanız iktidarı tasvip eden bir konuşma yaptı diyebilirsiniz. Biz ana muhalefet partisi olarak bazan geçmiş günleri unutuyoruz, şu kon- YURITA OLUP BİTENLER gremize bakıp, memleketimize De- mokrasi rejiminin sağlam — olarak yerleştiğine .inanmak lâzımdır dedi... Dedi amma sonunda Paşa da dahıl kimse alkışlamadı. Dicleli böylece iki yolun ağzına geldi: Ya bu deveyı gütmeli, ya bu diyardan gitmeli!.. Vedat Dıclelının konuşması, kon- grede tatlı tebessümler — uyandıran konuşmaların ikincisi oldu. Birincisi, Avrupaya giden Kasım Gülekin bı- raktığı mesajdı. Gülek, mesajını ha- raretli Gulekoüllerden Emrullah A- kıraat etti. canlandı, mesajı kekelemek ve ha- ta ya pmak suretiyle masumane kat- letti. İşin tebessüm uyandıran tara- G w" fi enel Sekreterin mesajında "ve- fa temi" ni şlemış— bulunmasıydı. Bıldırıldıgıne göre C. şey— rtısı 1d1 efa pa vefa- karlık başlıca mezıyettı vefa 1hmal edilmemeliydi! nların hangi naya geldiğini, tabıı herkes anladı ve güldü. İnönü konuşuyor I nönü kürsüye çıktığında, salon alkıştan yıkılacak gibi oldu Bir delege 1lâtife yapmaktan geri kal- madı. Yanında, bu ihtimali belirten arkadaşına "” Ko rkma, dedi, bu bina Görülmemiş Kalkınma devrının Ankara Spor Sarayı değil. Bu bi- na bızım devrimizde yapıldı. Sağ- lamdır Gen el Başkan, siyah elbiseleri i- çinde pek dinç pek canlı duruyor- du. Kürsünün başında, mutadı veç- hıle sol ayağını ileri attığı, ince şekılde istihza ediyordu ki for- mülleri salonda alışılmamış tezahü- rata yol açtı. Gayet masumane şe- de bir hâdisenin teşhirini yapıveri- yordu, Fakat nutkun ehemmiyeti başka noktadaydı. Dikkatli gözler Genel Başkanın İstanbul nutkunda yeni bir dille konuştuğunu, yeni eda takındı- ğını görmemezlik etmediler. Bilhas- sa radyo ve Radyo Bakanı mevzu- undaki sözleri akla bir sual getirdi: Acaba Menderesin yanına sokulmuş . H. P. 11 olan eskı İktidarın . mütehassısı" rolunu benim- semış şekılde hâlâ "İsm Paşa mı? O, korkaktır. Üzerine yurununce ge Genel Ba rıler Dayanın şkanımız dayanın! Sinecektir" dıyorlar mıydı? İnönü iki gün İstanbuldan Ankaraya hareket edk hava meydanında radyo ve Radyo Bakanı hakkındaki ifadesine bıraz daha vu- zuh verdi! Anlaşılan, "C. H. P. mü- tehassısı" rolündekiler ile tatlı tatlı eğleniyordu. 11