DÜNYADA OLUP BİTENLER bir ara Kuzey Batı hudut eyaletine vali, mıwuavini olarak getirilmiştir. Pakistanın kurulması üzerine İs- kender Mirza yeni devletin hizmeti- ne girmiştir. İşte bu arada da önce Doğu Pakistan valiliği, daha sonra bir ara Savurana Bakanlığı müste- şarlığı yapmış bir yıl sonra da Tüm- general rütbesiyle sivil hayata dönüp 1954 de İçişleri Bakanlığına tâyin e- dilmişt İskendeı' Mirza, enerjisi sayesinde medin itimadını kazanmakta gecik- memiştir. Öyle ki. yaşlı ve hasta li- der siyasi hayattan çekilirken yerini bu generale bırakmakta bir mahsur örmemiştir. Tabii, bütün bu devir işleri hep şark usullerine göre yapıl- makta, yani anayasaya — uygunluk falan aranmamaktaydı. Zaten o sı- ralarda Pakistanın bir anayasası da yoktu. Nihayet, meydana getirilen çalışkanlığı ve am — Muham- ikinci Kurucu Meclis 1956 yılı baş-. larında anayasayı ilan etmiştir de İskender Mirzanın urbaşkanı olarak yemin merasimi istim sonra- dan gelsin kabilinden, kitaba uygun bir şekilde yapılabılmıştır Son derece otoriter bir şahıs o- lan İskender mirza politikacılara is- tihfafla bakar. Gayet zengin bir ai- leye mensuptur. Karısı Begüm Mir- zayı yanından hiç ayırmaz. Beş ço- cuğu vardır. Dünya nimetlerine pek düşkün olan İskender Mirza iyi bir 1938 Çekoslovakyası Hatıra Kemoy ve Matsu, geliyor mu? 22 sporcu ve atıcıdır. Ata binmek, te- nis, kriket sevdiği sporlar arasında- dır. Dansa ve gece hayatına bayılır. Pakistan Cumhurbaşkanı — şimdi bir "Asyalı De Gaulle" rolündedir. Fakat De Gaulle'den farkı şu ki, to- taliter usullerle ıslah etmek istediği an kötülediği eski idare- de rol almış olanların başında ken- disi gelmektedir. Şimdi giriştiği hü- kümet darbesi kendi beceriksizliğini örtbas etmek ve aslında liderlere ait olan bir kabahati sisteme ve rejime yüklemek hedefini gütmektedir, İs- kender Mirza, hemen hemen aynı şartlar ıçmde demokratik esaslara dayanan ve İktisadi kalkınması git- tikçe hızlanan Handistana bir göz at- tığı takdirde, asıl kabahatin demok- raside değil, liderlerde olduğunu da- ha .iyi anlayacaktır. Ama tabii şark- ta böyle misallere bakmak, hele bun- lardan ders almak adet değildir! Uzak Doğu Yeni bir Münich mi? K emoy ve Matsu adalarına çev- rilmiş olan Komünist topları bu haftanın sonlannda hâlâ susmakta- dır. Pekin hükümeti, geçen hafta başladığı mütarekeyi iki hafta daha uzatmağa razı olmuş ve böylece A- merikanın Uzak Doğudaki yeni ya- tıştırma politikasını kolaylaştırmak için bir iyi niyet gösterisinde daha bulunmak istemiş- tir. Bugünlerde Çin sahillerini sa- na sulh ve sükün havası, — Dulles'ın yıllardan beri ta- kip ettiği — şiddet siyasetinin de fi- yasko ile netice- lendiğini — göster- mektedir. Ameri- kanın müttefikleri -tabii bu arada bil- hassa İngiltere ve Japonya, devamlı temas ve demarş- lar sayesinde. Dul- les ; siyasetindeki hatalı — noktaları ortaya koymuşlar ve nihayet topla- diplo- konuş- mişlerdir. Tabii Çan-Kay- Şek ve etrafında- ki generaller -ki bunların arasında milliyetçi — liderin oglu General Çan- ing-Huo da var- dır- — Amerikanın bugunlerde girişti- ği müzakereleri ve lüzumsuz bir har- bin önlenmesi için razı olduğu tâviz- leri yeni bir Münich saymaktadırlar. Hele Varşovada Amerikan ve Çin sefirleri arasında cereyan eden ko- nuşmaların da az Münich'teki meşhur hâdisenin yirminci yıldönü- müne rastlaması, iki vaka arasında bir benzerlik kurmağa — çalışanları büsbütün heyecanlandırmıştır. Bir taşla iki kuş A slına bakılırsa, bu iki hâdise a- rasında tam bir benzerlik bul- mak imkânsızdır. Bundan yirmi yıl önce, 29 Eylül de Führerin Evinde imzalanan ve Münich Anlaşması adı- nı taşıyan vesika harb öncesinin eniğ. renç vesikalarından biridir; halbuki karşı tarafın ateş kesmesi şartıyla Kemoy ve Matsu adalarından Milli- yetçi Çin askerlerinin çekilmelerini saglıyacak olan bir anlaşma üç beş kişinin İhtirası uğruna mılyonlann ölüme sürüklenmelerini önleyen ha- kiki bir diplomasi başarısı olacak- tır. Münich'te Hitler ve Mussolini i- le birlikte anlaşmanın altına imza atan İngiliz Başbakanı Chamberlain ve Fransız Başbakanı Daladier, Al- manyanın sonsuz taleplerim tatmin edebilmek ümidiyle Çekoslovakyayı öne sürmekten çekinmemişlerdi. Sü- det Almanlarıyla meskün — arazinin Almanyaya terkedilişi sırasında, bu araziye sahip bulu Çekosl vak- ya, Münich'teki meşhur masasının etrafında — görülmüyordu. Batılı devlet adamları , Hitleri dur- durmak hususunda gosterdıklerı be- ceriksizliğin bedelini bu memlekete odetmekle büyük bir ma- rifet yaptıklarım zannediyorlar, Av- rupada ezeli sulhü sağlamış olmak- la övünüyorlardı. İşte, 1938 Münich'i ile 1958 Var- şovası arasında kurulmak — istenen benzerlik bu noktada bütün kıyme- tini kaybetmektedir; çünkü, aç kur- dun ağzına terkedilmiş kuzu masu- miyetiyle çaresiz kalan Çekoslovakya nın durumu,bugün Formoza adasında türlü entrikalar çeviren — Milliyetçi Çin Cumhuriyetinin durumundan bir hayli farklıydı. Çekoslovakya Ai- manyanın topraklarına göz dikmiş ve Alman hudutlarına hücum kıtala- rı yerleştirmiş bir memleket değildi. Halbuki koskoca bir kıta üzerinde- ki rahat diktatörlük günlerini has- retle anan Taipehli generaller, enin- de sonunda eski çiftliklerine dönmek niyetinde olduklarını asla saklama- mışlardır. Pekin hükümetinin haki- miyetindeki toprakların iki üç mil yakınına tepeden tırnağa kadar si- lâhlı kolordular yığanlar, bu hare- ketleriyle insanın aklına Çek lideri Beneş'i değil, istilâ emelleriyle gözü dönmüş bir Hitleri getirmektedirler. pazarlık Amerika, geçen hafta — içindeki sulh manevrasıyla yakın diplomasi tarihinin en takdire şayan hamlele- rinden birini yapmıştır. Dulles'ın i- nadı bir bakıma belki hoş görülebi- lir ve onun misyoner karakterıne uygun asın bir gayretkeşlik sayıla- AKİS, 18 EKİM 1958