YURTTA OLUP BİTENLER Politikacılar Milletin sırrı G eçen haftanın sonunda bir D.P. sözcüsünün konuşmasını din- leyen Siirtli vatandaşlar pek şa- tırdılar u D. P. sözcüsü ger- çekten yaman ad rndı. Daha kim- Siirtlilerin Siirtliler işi bu taraftan — almadılar da D. P. sözcüsünü unutkan- lıkla suçlandırdılar. Oysa ki D. P. sözcüsü "Bir türlü çözemediğim bir sırrın cevabını siz ben gittikten sonra İütfedin, * kendi' vicdanınızla Verınız Sıırt şehrı sakinleri son * se- nimetlerin en büyüğü kendisini kavuş- turanlara reyini vermedi de kendi- sini, kendisinden evvel gelenleri ve kendısınden sonra gelecekleri susuz- küm etmiş bir.eski iktida- rı tercih etti"" derken Süitin tam İl milletvekili çıkar- dıgını elbette bılıyordu Yoksa bir sürçü lisan veya unutkanlık eseri o- larak böyle bir lâf etmemişti. Onun kastetmek istediğini, sırrını bir tür- lü çözemediği bir dahaki seçimler- de niye Siirtlilerin reylerini D. P. ye değil de C. ye verecekleri idi. Zira son zamanlarda D. SÖZCÜSÜ yaz başında leyleği uçarken gören evliyaları gibi yollara memleketi do- . Her gittiği yer- de vatandaş D. P. sözcüsüne ve bir Tevfik İleri Nutuk - endaz! kıyısından köşesinden de olsa temsil sözcüsünü müşkül- sürüklüyorlardı. Çok kere'bu ""içten azarlıklı, bozguncu ruhlu" suâl ze- banilerini susturmak için. polisin mü- dahalesi icap ediyordu? Hele bir ke- dar değilse bile, refakatindeki mü- hendıslerınkınden hiç de aşağı kal- mayan bir ceket vardı. Gözlük cam- larının gerisinde, zekâdan pırıl pırıl parlayan gozlerının içi gülen L sözcüsü bu "ifsat edilmiş" vatandaşa derhal cevap vermişti. "Ceket âlama- yorum diyorsun*ama işte sırtında ceket var" Doğrusu vatandaşın hu sözler — karşısında nutku tutul- muştu da verecek cevap bula- mamıştı. Ama D. P. sözcüsü bu. Hiç fırsatı yakalar da bırakır mı? Sual peşine sual sormüş ve nihayet sıh- hatten yanaklarından kah damlayan "ifsat edilmiş" vatandaşa, ceketinin Suriyeden kaçak olarak geldiğini i- tiraf ettirmiş ve sonra da hemen o toplantıda hazır bulunan Savcı ile Jandarma Komutanını Vazıfeye da- vet etmişti. İşte D. P. sözcüsü bunu anlamıyordu. Kendisi ve arkadaşla- rı birer bakan olarak memleketi ka- rış karış dolaşıyorlar, rakamlar ve- riyor, saatlerce kürs başlarında terliyorlar da bir türlü karşılarında- ki vatandaşların teşekkürlerine ka- vuşamıyorlardı. Halbuki istedikleri "tek mükâfat", bir "çok iyi' ve "Al- lah razı olsun" dan ibaretti. Bu ne biçim işti? D. P. sözcüsü Siir- tin Sinema Meydanını dolduran yüze yakın vatandaşa bakmış sözlerini şöyle bağlamıştı: teşekkür ederek veda ederken temiz vıcdanlarınıza sualimi — tevcih ede- ceğim n sizi susuz, sizi yolsuz, SiİZİ elektrrksız sizi hastahanesiz bı- rakanları tercih ettiniz? D. özcüsü hemen bütün ateşin polıtıkacılar gibi, bunları soylerken Öönce de, bir gün evvel ziyaret ettiği Haniyi anlatır, Hanililerin coşkun neşesını dile getırırken şöyle demiş- ti: "Bu mandra beni öyle tehyiç et- ti ki, belli etmemeye çalışarak göz sılmek mecburıyetını Yarabbi dedim. Bu etmek ne güzel şey Ama D.P. sozcusu sözünün bundan sonrasını getirememişti. Zıra bütün u hizmet aşklarına, ve didinmelerine hastahanesiz bırakan muha- lefete meyilediyorlardı da, şu canını dişine takıp çalışan ilere rey vermeğe yanaşmıyorlardı. DP sö cüsü bu hali her gittiği yerde gör- müştü. İşte buna aklı eriniyordu. Bu kadar kalabalığın — içinden bir kişi Refik Koraltan İşler Allaha kaldı bile çıkıp da kendilerine — teşekkür etmiyordu. Geniş bir kucak evfik İleri bir yandan, Celâl Yardımcı bir yandan, Muzaffer Kurbanoğlu ve Namık Gedik bir başka yandan memleketi köşe bu- cak dolaşırlar, sırrım bir türlü çöze- medıklerı sualin cevabını ararlarken, 5 büyük hatiplerinden bırı daha B M. M. Başkanı Refik Ko- bu kampanyaya katıklı. Bakanlar Doguda dolaşırken Koral- tan da Marmara kryılarında Yalova- banoğluların, Gediklerin seslerınden çok daha derin akisler uyandıracak- tı. Nitekim bu haftanın başlarında Koraltanın sesi İzmit — Körfezinden geldi.. O, Menderes V. kabinesinin turist bakanlarından çok daha tec- rübeli bir politikacı olarak H. P. lilere ve muhalefete ağır kelımeler— le hücum etmiyordu. O, C. lere "Kardeşlerimiz" diye hitap ve onları, hidayete erişmeğe davet edi- yor,ve geniş kucağını D. P. den ay- rılanlara açıyordu. Koraltan da söz- lerini evirmiş çevirmiş ye neticede "Yapılanları inkâr etmesinler. Sekiz sene içinde yapılan azametli varlık- lar milletin gözü önündedir. Biz on- ların yakalarını bıraksak dahi, ilahi adalet bırakmayacaktır" diye bağla- mıştı. İzmit Körfezi kıyılan bu haf- "tanın "Ortasında hâlâ Koraltanın ver- diği nutkun ve onun o gür sesinin kulaklarda yarattığı aksiseda ile çınlıyordu AKİS, 18 EKİM 1958