YURTTA OLUP BİTENLER sinin aksine kimin galip kimin mağ- lüp olduğu da anlaşılamadı. Ama mücadele bilhassa Gülekln tamire geldiği andan itibaren kıvama girdi ve o tamirden ayrılıncaya kadar da sürdü gitti. Tak burda, tak kapı arkasında eçen haftanın sonunda — pazar sabahı, ortalığın daha yeni ağar- dığı saatlerde C. H. nin ayağına uvvetli Genel Sekreteri Esenboğa hava alanının terminalinde bacakla— rını karşısındaki duvara uzatmış, e- lindeki Zafer gazetelerını karıştırır görüldü. Biraz sonra İzmire kalka- cak uçağın yolcuları davet edıldıgın— de Gülekin de uçağa doğru yürüme- si etraftakilerin meraklarını giderdi. Demek ki Genel Sekreter İzmir kon- gresine gidiyordu. Uçakta Gülek hemen hiç boş dur- madı. Elinde sekiz on günlük Zafer gazeteleri vardı. Bunların' teker te- ker başlıklarını okuyor, mutadı ol- uğu veçhile küçük kâğıtlara bun- lardan notlar çıkarıyordu. Bütün yol boyunca başım bu işten iki kere kal- dırdı. İlkinde hostes kahvaltı için çay getirmişti, onu aldı, teşekkür et- ti İkincisinde ise başını bir bardak daha çay istemek için kaldırdı. Baş- kaca da oturduğu son numaralı kol- tuktan hiç kıpırdamadı O kadar ki, hostese bile bakmadı! Genel Sekreterin İzmire gelişi pek âni olmuşa benziyordu. Karşıla- mağa ancak bir otomobil -o da geç- i. Halbuki o sırada Gülek, şo- förlerin kulağının dibinde — "İzmire olmuş, İzmire dolmuş" diye bagır— malarına rağmen otobüse binmiş, e linden hiç bırakmadığı "Panam çan- ta" yi da bacaklarının arasına sıkış- tırmıştı. Ama karşılayıcıların 1ısrarı üzerine -üç kişiydiler- otobüsten i- nip otomobıle bindi. hiç bir yere uğramadan, dogruca bir ocak İokalinin açılış tö- renine gitti. Lokale girer girmez de karşısında Barutçu, Aksal ve Mele- ni gördü. Kürsüde Barutçu vardı ve hemen herkes Barutçuyu dinlemek- te olduğundan Gülekin geldiği neden sonra fark edildi. Barutçudan sonra kürsüye Gülek çıktı ve dört başı ma- mur bir konuşma yaptı. nuşma- sından sonra şiddetle alkışlanması ise, Güleke yol yorgunluğunu unut- turdu. Oradan bir başka ocak loka- line gidildi. Gülek orada da kürsü- ye çıktı. Dakikalarca süren bir ko- nuşma yaptı. Gülekin iki ocak loka- linde görünmesi izmirlileri Genel Sekreterin gelişinden — haberdar et- meğe yetmişti de artmıştı bile. Bi- Taz sonra bir türlü kurtulamadığı arkadaşları ıle birliktte -Barutçu Aksal, Melen- İl Merkezine geldı— ğinde kendisini bekleyen yüzlerce insan buldu. Orada da onlarla ko- nuştu. Ama hemen fark edildi ki, Gülek de, İzmirlilerin mücadelesine karışmamak için gayret — sarf et- mektedir. Bahsedilen mevzular daha ziyade umumi mevzular oldu. Akşam üzeri tamirdeki milletve- killeri Karşıyaka İlçe binasında top- landılar. O gün hemen hepsi ayrı ay- TI yerlerdekı ocaklara, — bucaklara gitmişler, Vatandaşlarla hasbihal et- miş, nutuk söylemiş, yorulmuşlardı. Vaktin geç olmasına Tağmen bir müddet de Karşıyaka İlçesinde dert dinlendi. Ancak bu dert dinleme top- lantısında dert dinleyen Gülekin bir hayli dertlendiği de gözden kaçma- dı. Zira Karşıyakalılar. nedendir bi- linmez, çok defa muhatap. olarak Barutçuyu seçiyorlar, GÜleke bir "Ankaralı Müşahitler" İzmir kongresinde "Devler çarpışıyor " Selâmi Savran . Kaybetmek sanatı türlü konuşmak, teselli etmek fırsa- tım vermıyorlardı Karşıyaka İlçe- sinden bu içinde ayrılındı. Hep beraber bir lokantaya gidildi. Ancak orada masa başına oturulduktan son- radır ki, Gülekin yeniden neşelendi- ği görü rüldü. Sağına Barutçuyu, solu- na da geçici İl Ba ğkam Leblebicioğ- lunu alan Genel Sekreter içkilerden hiç birine, iltifat etmedi. Bir bardak şu ıçmekle yetindi. Buna — mukabil İzmirin meşhur Tranca balıkların- dan ıkı tane -hem de en irilerinden- yedi. "Her ne kadar yoğurtla balık yenmez derlerse de" deyip — İsmail Rüştünün yediği yoğurda ortak ol- u. Daha evvel de bir kaç çatal dar- besi ile çerez olarak gelen salam, balık yumurtası, beyaz peynir, grav- yer peyniri, tereyağı, sosis ve aiey- tinleri yemişti. Bunların üzerine bi- raz salata ve daha sonra da iri iki şeftalı ile bir iki salkım çavuş üzü- yedi. Ancak Gülek, yemek yer- ken B arutçu hatıralarını anlatmağa başlamıştı. Hatıraları, Barutçunun o kendine has lehçesi ile anlattığı fik- ralar, nükteler takip etti. Barutçu anlattıkça Gülek radyodan yayılan üzzam faslı şarkılara dalmağa baş- ladı. Sonra bir ara bir eski arkadaş- tan, -Hüseyin — Avni öktürkten- bahsedı]ırken daldığı düşünce ve ha- yallerden silkindi. söze karıştı. Al- manyada okudukları yıllara dair bir iki fıkra nakletti ve sözünü masa- dakilere hitaben: "haydi kalkalım" dıyerek bağladı. Saat tam 22 ydi. Bir- % dandı ama Barutçunun an atacakları bitmemişti. Söze devam u yüzden bir kaç dakika daha otoruldu Sonra yatmak üzere AKİS, I1 EKİM 1958