TİYATRO Büyük tiyatro Cadılar arasında eçen haftanın sonunda Ankar. G hlar, hakikaten nefis bir piyesin güzel şekilde — temsilini uldı lerdeki pası kolaylıkla aldı. su istenilirse Devlet Tıyatrosunda devrin "meşhur piyesler" ini seyret- mek her zaman kabil olmamakta- dır. Yeni mevsime bir Arthur Miller ile girmek eğer o istikamette ha- âırlı âıır işaretse sevinmemek kabil e Büyük kütleler Arthur Miller is- mini iyi bilirler. Bu upuzun boylu, gözlüklü musevi me: huı' line Monroe nun bahtiyar kocasıdır. Ama e Arthur Mil- lerın karışıdır. Zira upuzun, boylu musevi şimdiden tiyatro — tarihinde kendisine bir ebedi mevki sağlamış- tır. Hakikaten Arthur Miller için devrin en şöhretli ve en sağlam ti- yatro yazarlarından biri sıfatını ver- mek hiç mübalâğa değildir. İkinci Dünya Savaşı sonrası İn- sanının cemiyet içindeki meseleleri- ni salıneye getıren bir yazar olarak oyunları s lüünya sahnelerine çıkan lVIıller, 1945 yılında yayınladı- ğı "Focus" adlı romaniyle evvelâ bir romancı olarak belirmiştir. 1947 de All y Sons ile Broadway'a ilk a- attı. İnsan tutkularım gergin bir şekilde veren bu dramdan sonra 1949 da Satıcının Ölümü sahneye kondu ve Amerikada, daha sonra da Avrupada büyük tepkilere yol açtı. Nihayet 1953 de Cadı Kazanı ve 1955 de son oyunu an A View from The Bridge ortaya çıktı. Miller, İbsen'den bu yana mo- dern oyun yazarlarının çogun tak kışılıgı gibi görünen sosyal gerçekçılık" in temsilcilerinden biri- dir. ler'in oyunlarında ön plâna geçen trajik gerginlik, bu sosyal 30 CADI KAZANI n yedıncı asrın sonlarına doğ- ru Ameri alem kasa- basında halk bir nevi kollektif de- lilik krizi geçirerek şeytana tılmış cadı avına çıkmış, herkes hasmına büyücülük isnad etmeğe başlamış, neticede dört ay zarfın- da yüzlerce masum insan hapse- dilip mahkemeye verilmiş, on do- ku kişi asılmış, bir İ süne kayalar yığılmak ezilerek öldü ta en karanlık sayfaların- dan birini teşkil eden bu facia ile 1950 yıllarından sonra aynı mem- leketin savuşturduğu — McCart- hyism belâsı arasındaki benzerlik açıktır. O zamana kadar birkaç piyesi ve bilhassa Satıcının Ölü- mü ile dünya çapında — şöhrete ulaşan Arthur Miller Cadı Kaza- nı adlı eserini işte bu ikinci "ca- di avı'* devresının havası İ yazdı. Bakın Miller o günleri sıl anlatıyor: "Sanki bütün memleket daha yeni kurulmuştu, sanki daha bir- kaç yıl evvel herkesin riayet et- mesinin 'gayet tabii sayıldığı en basit mertlik ve nezaket kaidele- ri milletin hafızasından siliniver- mişti. Senelerdir dostum — olmuş ınsanların yüzüme bakmadan ya- eçtiklerini gördükçe ne- ye ugradıgınu şaşırıyordum. Hay- retimi arttıran bir husus vardı: Bu insanların mahsus, şuurla, bir plâna uyularak korkutuldugunu biliyordum. Ama onlar bilmiyor- lardı Tek bildikleri, tek hisset- tikleri şey korkuydu. İnsanın iç dünyasıyla ılgılı bir duygu olan korkunun böyleci dış lüünyada çevrılen dolanlarla yaratılabılece- ğini anlamak beni fena halde şa- şırttı. Cadı Kazanının her keli gog— suretiyle gerçekçiliğinin bir sonucu olmakta- dır. rının, sevgilerinin ustaca gızlendıgı çatışma, All My Sons'ta kişi bencil- Tiği ile cemiyet sorumluluğu arasın- da patlak vermekte, aynı gerginlik ise Satıcının ölümünde daha koyu- laşan sosyal meseleler ile Satıcı Willy arasında belirmektedi . 1953 de Cadı Kazanının ortaya Çı- kışı, kişileri kötü sonuçlara sürük- liyen cemiyetlere indirilen büyük bir darbe olmuştur. Cadı Kazam ilk ba- kışta tarihi bir dramdır. Miller, 1692 yılında Teni Ingılterede cereyan et- miş Ur hâdiseyi mahkeme utanak larından inceliyerek ele almıştır dise, kaba görünüşü ile Salem'dekı cadı avının trajik hıkayesmden baş- ka birşey değildir. Piyes ve şahısları rthur Miller Amerikan tarihinin bu utanç verici sayfasını nakle- (The Crucible) mesinde bu hayretimin tesiri var- trafımdakilerden solculuk- la iîlan alakası olmayanlar da o- lanlar kadar korkuya kapılmışlar- dı. Tanıdıklarımdan biri patronu- nun odasına çağırılıp sorguya çe- kildiği sırada solculukla en ufak bir ilgisi bulunmadığını söylediği zaman asıl felâketin bu olduğu cevabını. aldı. Kendisini itham e- denlere verecek birşeyi yokmuş; yani küçük bir ıtırafta bulunabil- se belki yakasını kurtarabilirmiş da imkânsızmış! Sonunda adamcağız işinden atıldı. Sınırlerı oyle bozuldu, iradesi öy- kırıldı bir yıldan fazla za- man evmden çıkamadı." Cadı Kazanı cemiyetin bu tür- lü ahmaklık ve korkaklıklarına karşı bir protesto olmakla bera- ber kuru bir tez piyesi veya kuv- vetım aktüaliteden alan bir "me- saj" eseri degıldır öyle olsa A- merika MecCarthyism — derdinden kurtulduktan sonra Cadı Kazanı da kuvvetini kaybederdi. Halbuki Miller'in eserleri arasında bugüne kadar en çok oynanmış ve halen en sık oynanmakta olanı budur. Zira Cadı Kazanı, yazarının 'dış dunyada çevrilen dolaplar" dedi- ği işleri anlattıgı kadar bunların insan islerini de a- raştırmaktadır. Asıl teması Mc- Carthyısm değil, insan korkaklı- ği ve mertliğidir. Bu ıtıbarla tezi yal erikanın — McCarthyist devlıne değil, meselâ — Rusyanın Stalinist devrinin bazı safhaları- na da tatbik edilebilir Arthur Miller herşeyden evvel bir sanatkâr, Cadı Kazam da her- şeyden evvel güzel ve bütün dün- yaca kabul edilip klâsikleşme yo- lunda bir sanat eseridir. derken eserini bir kaç kuvvetli şah- sın etrafında kurmuştur. Bir mert adam var: Proctor. Proctor'un karı- sı Elizabeth belki asil, fakat soğuk, haşin bir kadındır. Evlerınde çalışan bir genç kutla, rahibin yeğeni Abi- gail ile Procter günah işler. Eliza- beth işin farkına varır ve Abigail'i uzaklaştırır. Fakat genç kız, yakı— şıklı Proctor'u hatırından çıka mıştır. Cadı avı, başta Abigail, bu' çok genç kısın gece ormanda ruh çağırmalarının duyulmasıyla başlar. Genç kızlar - cezalandırılacakların- dan korkarlar ve bir komedi oyna- maya koyulurlar Iddıalarına göre. kendilerin e örünmüştür. Şeytan genç kızları Tanrının hizme- tinden alıp kendi hizmetine sokma- ya çalışmıştır. İşin fecisi kızlar Şey- tanın yanında bir çok — Salem'liyi gördüklerini. söylerler. Din adamla rı derhal faaliyete geçerler ve isim tesbitine başlayarak cadı avlamaya AKİS, 11 EKİM 1958