K AD | İstanbul Kopacak kuyruklar! iyasada, bazı maddeler üzerindeki P sıkıntı sık sık kuyruklara rastla- mamıza sebebiyet Veriyor. Et kuy- ruğunu, peynir kuyrugunu gaz kuy- ruğunu, yağ kuyruğunu anlamak ümkündür. Ne yaparsak yapalım, ne dersek diyelim bu maddeler bol- lasmadıkça — kuyrukların da arkası kesilmiyecektir. Ama bu tabii kuy- ruklara zaman zaman suni kuyruk- ların da ilâve edildiği muhakkaktır. Bunlar düşüncesizlik, — intizamsızlık yüzünden yaratılan fuzuli kuyruk- lardır ki, bunlardan bir tanesi okul- ların açılış dolayısı ile uzadı gitti. Binlerce talebe günlerce polis kordo- nu altında, okul kitaplarım almaya N halde korkuyordu. O zaman eve eli boş dönecekti. Aksam olmuştu. Bü- tün talebelerin elinde listeler vardı, bulunan kitapların üstünü çiziyorlar, bu arada bir çok yanlışlıklar yapı- orlardı. Hocalar, istedikleri yazar- ların kitaplarım seçtikleri için, ara- bulmak güçleşiyordu ve tesa- duflere bağlı idi. Yanlış alınan ki- tapların değiştirilmesi ise, yeni kar- gaşalıklara yol açıyordu. Et, peynir, gaz kuyruğu ne za- man kalkar kestirmek güçtür. Ama bu intizamsızlık kuyruğunu kaldır- mak mümkün ve kolaydır. Okullar, hocaların istedikleri kitapları koope- ratifleri vasıtası ile alır ve çocukla- ra dağıtırlar. Bundan kolay Ve ba- sit bir şey tasavvur edilemez. Birçok özel okulların tatbik ettikleri usülü, Bir kitapçı dükkânında bekleşenler Rab ne vakitler geçiyor" "Bir kitap uğruna Ya İtişip kakıştılar, — erlerine çalıştılar. k okul saatlerını bırakıp kitapçı kitapçı ne ve babalar oldu. Ge başında Beyoğlu, bu bakımdan görü- lecek halde idi. Kitap Sarayı önünde polisle münakaşa eden bir anne, kuyruğa girmeden dükkâna girmek istiyordu, önce dükkâna girip filan- ca kitapların bulunup bulunmadıgım soracak, sonra çıkıp ona göre kuy- r İ Polis bırakmıyordu Tabii haklıydı, çünkü içerisi ana ba- ba günü idi. İzahat verecek bir me- mur da yoktu. Ama anne de yerden göğe kadar haklı . Çünkü Tak- simdeki kitapçının önünde bir saat bekledikten sonra aradığı kitapların mevcut olmadığını öğrenmişti. Aynı şeyle tekrar karşılaşmaktan fena 28 Millhi Eğitime bağlı okulların tatbik etmemesi cıdden şaşılacak şeydir. Progra tiz. dâvası anlaşı— lıyor ki müessese olarak,_ şahıs ola- rak hepimizin davasıdır. İşte bu tip kuyrukları koparmak hakikaten eli- mizdedir. Moda Bir terzihanede üzel yüzlü, şişman — kısa boylu bir hanım önündeki — modellere büyük bir hayranlıkla — bakıyordu. Sahifeleri çevirdi çevirdi, sonra par- magı ile birisini işaret ederek: Bu nefis, ne dersiniz Enver bey." diye sordu. ımın seçtiği model hakikaten nefis bir modeldi Bunu Dior'un 1.70 boyundaki incecik mankeni giymiş- o Bu, ampir modası değil mi Enver bey"" ver bey İstanbulun tanınmış sanatkâr terzilerinden En Baki idi. Düşünceli duruyor, ince modele bir de karşı dakı şirin yüzlü, top- lu müşteriye bakıyordu. Acaba onu kırmadan nasıl konuşabılırdı? Müş- teri yeni idi. Ama Enver Baki dikiş, kadar hanımlarla konuşmasını da bi- lirdi. Yavaş yavaş bazı sualler sor- maya başladı. Gardrobunda aynı tip- ka elbiseleri var mıydı, bu el- nerelerde g mek nıyetındey— di, daha zayıf görünmek ister miy- di? Müşteri bu suallere rahat rahat, samimi cevaplar verdi. Aman Allah, en büyük derdi, elbet biraz daha in- -ce, biraz daha uzun görünmekti. En- ver Baki işte en hassas noktayı ya- kalamıştı Derhal bir mulaj getirtti müşteriye — giydirtti. Bu model am- pir değildi ama, modaya uygun bir hava taşıyordu. Sonra sevimli müş- teriyi cidden bir kaç santim uzatmış gibiydi. oplu hanim, terzihanenin dik ve bitmez merdıvenlerınden aşağıya, ndu. Her insana bir m d 1 nver Bâki "her kadın şık ve zarif, Egiyinebilir der; ama her adın muhakkak , tıpa tıp modayı takip et- mek İsterse tabit iş güçleşir. Moda- nın bir havası, bir umumi hattı var- dır ki, işte şık olmak isteyen kadı- nın takip etmeğe mecbur oldugu şey budur. Çuval herkese gitmi neki ampir modası da her kadını gu— zel göstermez ama, yumuşak hat, her kadının kendi vucuduna göre en gü- zel şeklini alabilir. İyi bir terzi müş- terisi ile anlaşırsa elbirliği ile en ya- bulabılırler Zaten terzi ile İ rasında en mühim şey bu Böylece terzi severek istiyerek diker, müşteri severek ve istiyerek giyinir. Bir elbisenin muvaffakiyet şartlarından bir tanesi de budur. Model vücuda göre tadil edilmeli, yakışan yakıştırılarak ya- pılm, ld Paris modanın merkezidir, dün- yanın herhangi bir başka noktasın- da, herhangi başka bir sanatkâr Pa- tisten çıkan hatlara zıt hatlarla yep- yeni kreasyonlar yapamaz. Meselâ etekler dizde iken, elbet şahsi kap- risle, onu ayak bileklerine indiremez. yumuşak hat modası varken, beli sı- kıp göğüsleri veya kalçayı meydana çıkaramaz. Ama çirkin bacakları ört- mek için birkaç santim üzerinde oy- myabilir, beli biraz daha bol bıra- kır veyahut biraz daha gösterebilir ve yeni havayı muhafaza ederek, se nelerce - modası — geçmiyecek zarif, modeller yaratabilir. Unutulmaması icabeden şey o her kadının kendisi- ne has hususiyetleri bulunduğu, her kadın vücudunun tek olduğudur.Bu- nun içindir ki, modelleri aynen her- kese tatbik etmek daima mesut bir' netice vermez. Vücuda göre tadil e- dilmiş modellerle modayı takip eden kadın, dalma daha şık daha zarif AKİS, I1 EKİM 1958