YURTTA OLUP BİTENLER Basın Hepimiz birimiz için eçen hafta içinde, birlikten kuv- G vet doğduğu hakikati bu toprak- lar üzerinde yeni bir delil kazandı. Muhalefet lıderının İktidar lıderıne mukabelesinde suç görerek takiba g isteyenler karşılarında bır beş değil, tam yı miiki — gazetenin bulunduğuna —görünce ve — takibat başlarsa altmışaltı — gazetecinin sor- guya çekileceğini hesaplayınca ni- yetlerinden vaz geçtiler. Bu vatı — sinirlendiren, İsmet İnönünün do um — yıldönümündeki basın toplantısında Menderese ver- diği cevap oldu. Muhalefet liderinin sözleri derhal pertavsızlar altında tetkik olundu ve mevcut Basın ka- nunu sayesinde metinde suç kolay- lıkla bulundu. Zaten gazetelerin sa- dece İktidardan gelen hücumları -en ağırları dahil, yazmaları Muhalefe- tin cevaplarında ise korkarak kısın- tılar yapmaları için tedbir peşinde koşuluyordu. Bunu sağlamak mak- sadıyla zaman zaman savcılar gaze- telere telefon ediyorlar, dikkati "dostane Şimdi, böyle bir takibata geçilirse, zannedıldı ki sinme hissi aha sağlam şekilde — yerleşecek ve Muhalefetin mukabele hakkı dahi ortadan kalkac Halbuki tecrube gazetecılere bun- dan sonra nasıl hareket etmeleri ge- göstermekten başka fayda sağlamadı. Gazeteciler etraflarına daha evvel baksalardı, Lübnan dahil, pek çok memlekette batılı manasıyla Basın —hürriyetinin mu afazasının gazeteler arasındaki — tesanüt sayı sinde kabil olduğunu gorebılırlerdı Hiç bir iktidarın, karşısında kenet- lenmiş duran müesseseleri kudretine sahip . olmadığım şimdiye kadar pek çok misal göstermiştir ve doğrusu istenilirse müesseselerin ha- kiki teminâtı da bundan başka bir şey değildir. Son tecrübe yeni bir misal oldu. C. H. P. İktidar hazırlıkları (Kapaktaki Politikacı) u haftanın ortasında — çarşamba akşamı Ankaranın ağzına kadar olu garında İsmet İnönü "vakit geldi" diyerek vagona bindiğinde sa- at sekiz buçuktu. C. H Genel Başkam — doğruca mpartmanına geçti ve açık pencereden perona bak- tı. Peronda yer almış ol büyük kalabalığın ekseriyetini yüzlerinde azim okunan genç insanlar teşkil e- dâyordu. Uğurlayıcıların sayısı ha- kikaten muazzamdı, İsmet İnönünün mutuklarından birini 4 ların ve "yaşa" yereceği daha. pazartesi günü C. H. P. çevrelerin- de duyulmuştu. Çarşamba, akşamı ıstasyona koşup gelenler her şeyden kalbimizin bütün işaretini vermek için ! gelmişlerdi. Tren gardan yavaş yavaş ayrılırken İnönü bu işaretin mânasını anladı. Sallanan ellerın havalanan şapka— N diye bağıran ağız- ların arkasında yatan bir hakikat- vardı: Bu millet Demokrasinin tadı- nı almıştı, bu millet bir rejimi kati surette seçmişti ve ondan vazgeçme- yecekti. C.H.P. Genel Başkanı va- gonlar karanlığa gömülünceye — ka- dar pencerede kaldı. Son oniki sene güç geçmişti, ama geçmişti ve şim- İnönü İstanbul yolunda İş başa düştü di görülüyordu ki o güç seneler bo- şa geçmemiştir. İsmet İnönü "İstan- bul nutku" diye anılacak nutkunun son rötuşlarını, kafasında, işte o an yaptı. Demokrat İktidara hakikati bir defa daha hatırlatacak, memle- ket realitesini görmesi için gerekli ihtari şahsiyetinin — verdiği — büyük kuvvetle yapacaktı. Demokrat İkti- dar bunu anlardı, ya da anlamazdı. Ama anlamadığı takdırde İsmet İnö- nü relimin adını koymak kararın- daydı. Daha doğrusu, rejimin adının konmasını umumi efkâr önünde a- çıkça talep edecekti. Zira en esaslı meseleler üzerinde İktidar ile Muha- lefetin anlaşması, kapılarının kapan- ması, en basit tariflerin yapılmasın— da ıhtılafa duşulmesı son huzur im- kânlarını da silip götürmek üzerey- di ve bunu, bir zümrenin haricinde, İsmet İnönüsüyle, - basınıyla, salim düşünen Demokratıyla, — Halkçısıyla ve tarafsızıyla herkes görüyordu. Bu . günkü Adalet istiklâlin, bugünkü Basın hürriyetini, bugünkü — Seçimi emniyetini kusursuz saymak, bunla*. n mükemmelliğini ilan etmek ve bunları 1958 senesinın sonunda Türk Mılletı ıçın ıdeal ulmak, üzerlerin- de dahı kabul etmemek ile Demokrası kervanını — yürütmek Si arasında kapatılması imkansız bir çuku n bulunduğu aşikârdır. İnö- nü bu çukurun kapatılmasını iste- mek için İstan bula gitti. Degışen adam İnönü haftanın başında Çan- yadaki evinde ımkanım uldu. ı smet değişmiş olduğu hakikati yavaş ya- vaş İktidar çevrelerince de hissedil- meye başlanıyordu. Gerçi D. P. Ge- nel Başkanının etrafını şimdi sarmış olan bir takım mseler hâlâ "Ben İnönüyü bılırım onunla çok çalıştım o korkaktır, üzerine yürünülünce riler, .aman lesın : beyfendi biraz daha se rt— salvoları biraz daha arttınn, yü ben bilmeyeceğim de kim bilecek dayanın" tarzındaki telkin- lerle- İktidara istikamet vermeye ça- lışıyorlardı Ama son Menderes - 1- nönü — diyalogunda hiç alışılmamış bir İnö önüyle karşılaşılması Oo zümre- nin haricinde pek çok kimsenin gö- zünü açtı ve huzurun yolunun ne den geçtiğini ortaya çıkardı. beşinci yaşına gelmiş, bir insanın e- rişebileceği bütün mevkilere eriş- miş, sadece bir tek ihtirası, başla- dıgı son işin başarıyla netıcelendıgı— ni görmek ihtirasını yu reğinde alev alev hisseden ve şi ©o arzuda mil- letin ekseriyetini arkasında bilme- nin verdiği hazzı da, kudreti de iyi tartan bir İsmet lnonuyle konuşur- ken en verimli usülün sopa salla- mak olmadığı açıktı. Bakıyordunuz o sopa, iki üç kelimelik cümleler ha- linde, — sallayanların — başlarına ini ini veriyordu. Çarşamba akşamı yataklı eks- pres Ankara garından — ayrılırken böylece bütün gözler İstanbula çev- rildi ve politikanın siklet merkezi Boğaziçi kıyılarına taşındı. Devam eden dele oğaziçi kıyılarında ise bir müca- Bdele haftalardan beri devam e- diyordu. Mücadele C. H. P. ıçınde geçiyordu. D. P. nin kalın ensesi hi- zıpçılıkten bir türlü — kurtarılamaz- P. yurdun her tarafında sokulmekteyken ve ismi var cis- K. P. bir takım bü- yüğümsü rollere çıkmışken C.H.P. nin 450 küsur ocaklı, kayıtlı takri- ben 150 bin âzalı dev İstanbul teş- kilâtı onbeş aylık bir fasıladan son- ra yıllık adi kongresinf topluyordu AKİS I1 EKİM 1958