filmdir. Bunun dışında kalan el eme- ğinin ise dünya piyasalarına göre en düşük seviyede olduğu — bilinmekte- dir. Durum öyledir ki, şımdı bir yabancı film ithal etmek iğin veri- lecek parayla aşağı yukarı bir yerli m yapmak mümkün olabilecektir. Üstelik, yabancı film ithalinin azal- ması, salonlarda yerli filmlere ası- lan yer, Türk sinemasına, eskisine göre daha büyük imkânlar sağla- maktadır. Eğer, yerli film ile ithal filmleri arasındaki — masraf artışı göz Önünde tutularak sinemalarda iki çeşit bilet kesilirse -yani yerli filmler için başka, yabancılar için başka-, nispeten ucuz kalacak olan yerli film giriş ücretinin, seyircinin çoğunluğunu çekmesi beklenebılır yani sürüm de yerli filmlere dogru kayacaktır; Esasen, belli bir seviye tutturulduğu vakit, yerli — filmlerin yabancılara tercih edildiği dünyanın her yerinde görülen bir olaydır. Bü- tün mesele bu seviyeyi — tutturabil- mektir. Ortak - yapıma doğru u durum karşısında ithalcilerin prodüktörlüğe dönmeleri — yahut ithalcilikle — prodüktörlüğü — birlikte yapanların bütün gayretlerını pro- düktörlüğe — vermelerin beklemek yanlış olmaz. Hatta daha şimdiden, İpek Film, Kemal Film gibi aynı an- manda büyük ithalci olan prodüksi- yon şirketlerinde prodüksiyona doğ- ru daha büyük bir kımıldanma baş- lamıştır. Aynı parayı — sarfedip bir filmin yalnız beş yıllık — kullanma hakkını satın almaktansa, aynı pa- rayı sarfedip bir film meydana ge- tirmek ve bütün haklarım elinde bu- lundurmak şüphe yok ki daha avan- tajlıdır. Film malzemesindeki artışa gelince, bu da son birkaç yıkhr si- nemamızda kendini gösteren ortak- yapım -co-prodüction- cereyanı ile halledılebılır Şüphe yok ki, Türkiye ile Avrupa ülkesi arasındaki ortak- yapım, çoğunluğun kültür ve zıhnı— yet farkları bakımından büyük uçu- rumlar mevcut plmasmdan dolayı güçleşmektedir. Bundan başka, bu- gün böyie bir ortak-yapıma ancak Almanya, Avusturya, İtalya — gibi memleketlerin kendı piyasalarında tutunamamış ü üÜ dördüncü dere- cede şirketleri talıp olabilirler. Bun- larla sinema anlayışı arzu edilir cinsten değildir. Bundan başka, or- tak-yapımda, filmin gösterılış alan- ları değişik olduğu için bir "ortala- ma" tutturma gayreti vardır. Bütün bunlar "milli" bir sinemanın doğu- şunu engelliyecek hususlardır. Fa- kat, bugün için sinemacılarımızın zaten bir milli sinema yaratmak gü- cünden uzak oklukları göz önüne, a- lınırsa, hiç olmazsa teknisyen yetiş- tirmek tecrübe edinmek, — sanayli geliştirmek bakımlarından ortakla ya- pımlar yine de faydalı olabilecektir. Bütün mesele, tıpkı 1948 de yerli filmler lehine yapılan vergi indiri- AKİS. 27 EYLÜL 1958 minde olduğu gibi, sinemacılarımı- zın durumu istismara kalkışmamala- rıdır. Yoksa hem kendi bindikleri dalı bir kere daha kesmiş olurlar, hem de sinemamızın gelişmesi bir başka bahara kalır. Üstelik, — böyle bir fırsatın bir üçüncü defa çıkaca- ğı da oldukça şüphelidir. Festivaller "En iyi on iki film" elçikada bu yılın başında açılan BBruxelles Dünya Sergisinin sine- ma gösterileri arasında en çok me- rakla beklenileni, dünyanın en iyi on iki filmi programıydı Serginin sinema işlerini idare eden — Belçika Sinemateği bu filmlerin seçilebilme- si için "Milletlerarası Sinema Tari- SİNEMA gun oynatıldıktan sonra izi kaybedılen eser; 4. Passıon de Jeanne d'Are e Jeann e d'Arc'ın tutkusu" — -Carl Dreyer, Fransız, 1928-: Danimarka- h rejisör Dreyer in Fransada çevir- diği film; essiz filmlerin, baştan so- na kadar bir psikoloj ik çatışmayı en başardı olarak anlatabıldıgı eser; 5. "La Grande Illusion - Büyük Türkiyede yanılma" -Jean enoir, — Fransız, 1937-: Cemiyet katlannın, milli sı- nırlardan daha aşılmaz olduğunu gösteren eser; 6. "Greed - Hırs" -Erich von St- roheim, Amerikan, 1925-: Sinemanın ilk büyük gerçekçı eseri; 7. "Intolerance - Müsamahasız- lık»> -D. - W. Griffitli, Amerikan, 1916-: Sinemamn bir sanat olarak ortaya çıkışım müjdeliyen eser; "Altına hücum" Onikilerden biri hi Araştırmaları Bürosu" na müra 8. "Mat . Ana" -Pudovkin, Rus, caat etmiş, * büro da 26 ülkeden 117 1926-: Sinema anlatımının zenginleş- sinema tarihçisini bu işle vazifelen- dirmişti. On ay süren bir çalışma- dan sonra, geçen haftanın başında sinema tarihçileri bütün sinema ta- rihinin en iyi on iki filminin şunlar olduğuna karar verdiler: 1. "Kniaz Potemkin - Potemkin zırhlısı" -Rejisör: Eisenstein, — Rus, 1925-: 1905 te Çarlık — Rusyasında meydana gelen ayaklanmanın bir safhasını anlatan bu film n be- ri en iyi sessiz film olarak bılınır' Z. "The Gold Rush - Altına hü- cum" -Chablin, Amerikan, 1925-: Şarlonun klâsik eserlerinden biri; 3. "Ladri di Biociclette - Bisiklet hırsızları" — - ica; , Italyan, 1948-: Savaş sonu sinemasının en İ- yi eseri olarak kabul edilen film: hani şu geçen mevsim Ankarada üç mesini sağlıyan, sinemaya “psikolo- jik gerçekçiliği" sokan eser; 9. "Citizen Kane © Yurttaş Ka- ne" -Orson Welles, Amerikan, 1941-: Sinemamn anlatım zenginliğini yeni tekniklerle geliştiren eser; 10. "Zemlia . Toprak" — -Alek- sandr Dovçenko Rus, 1930-: İlk bü- yük film - şıır, tabiatın bir dram unsuru olarak sinemaya girişi; 11. "Der letzte Mann * Sonadam" urnau, Alman, 1924-: ”Kuçuk insanlar" ın ve küçük olay- ların sinemaya yerleşmesi; 12. "Das Kabihett des Dr. Cali- gâri -Dr. Caligari'nin odası" -Ro- bert Wiene, Alman 1919- Sinema- dâ; "expressionnisme"; dekor, aydın- 33