KADIN kınlarının, konu komşunun da onun bılgısınden istifade edeceği muhak- kaktır. Bundan başka giönüllü hem- ireler, fevkalâde ahvalde — mesela ir harb halin bir mle— ket vazifesi başarabilecek buyuk bir kuvvet teşkil etmektedirler. Bilhas- sa 2 nci Dünya Harbinde, Batıda Gönüllü Hemşireler Cemıyetlerı in- sanlığa büyük hizmetlerde — bulun- muşlar ve memleketlerinde manevi- yatı yükselten bir kuvvet — olarak büyük İşler başarmışlarıdır. Ancak kurslardan çıkan gönüllü hemşirele- rin toplu halde bulunmaları, bir ce- miyete bağlı olarak hiç 'olmazsa adreslerini bildirip fevkalâde hâl i- çm yardıma hazır beklemeleri lâ- ımdır. Batıda milletlerarası bır bü- yuk teşkilât olan Gönüllü Hemşire- İer Cemiyeti ' memleketımızde 953 senesinde uştur. Cemiyete kayıtlı gonullu hemşirelerin miktarı bugün beşyüzü bulmuştur. Gönüllü hemşireler çoğaldıkça diğer memle- ketlerde olduğu gibi bizde de bir Gonulluler Ordusu" kurmayı — dü- şünmek pek te hayal i bir düşünce değildir. Çünkü Türk kadı- nı merhametli ve müşfiktir ancak sosyal islerde hizmet arzusu yal- nızca bir yaradılış değil, aynı za- manda bir eğitim meselesıdır Turk kadını bu yola henüz meğe başlamıştır. Bu yolda elbette ki yapılacak mücadeleler vardır. A- ileyi, çevreyi, hattâ bazan ilgili me- murları ikna etmek, — gönüllülerin faydalı ve elzem oldugunu ispat et- Hergünkü iş önüllü Hemşireler Cemiyeti yal- nızca fevkalâde ahval için ku- rulmamıştır. Bir gönü h emşire diplomasını alır ve gıder fevkalâde bir hâl olursa gönüllü hemşire ola- rak vatani vazifesini yapar — fakat bunun haricinde, cemiyet için çalış- mak isterse kapılar ona açıktır Gö- nüllü Hemşireler Cemiyetinin bil- hassa İstanbulda - bir. çok şubeleri vardır. Bu şubelerde çalışan gönül- lü hemşireler fakir muhitlerde dola— şır, sosyal hemşire gibi sıhhi ö İer verir, bedava iğne yapar, ılaç dagıtırlar Bu hemşireler , gönüllü olarak hastahanelere gidip hastala- Yra mânevi maddi — yardımlarda bulunmaya çalışırlar hastahaneler- e kimsesiz hastaları ziyaret eder- ler. Bunların bilhassa son senelerde Darülacizedeki çocuk kreşinde bü- yük hizmetleri görülmüştür. Cemi- yetin bu sosyal yardım gayeleri he- Üz son senelerde tatbik edilmeye bağlanmıştır. Henüz imkânlar azdır ve te kilâtlanma tam olarak yapıl- eğildir. İzmir, Ankara şubele- ıının de faaliyete geçmesi ile yeşil üniformalı gönüllülerin daha sık va- zife başında görülmesi mümkün ola- caktır. Şevkiye Balkır ve — arkadaşları ümitlidirler. Bazan gönüllü hemşire- lerin yardımcı olarak hastahanelere 28 p çıkmaları dahi hoş karşılan- madıgı halde bugün ilgili makamlar büyük bir anlayış stermekte ve yeni bir zıhnıyetle hareket etmekte- dirler. Teşkilâtın bugün en çok dik- kat ettiği şey mümkün mertebe ka- liteli elemanlar yetiştirmek, nam zetlere bilgi ile beraber gönüllü hemşire idealini de aşılamaktır. An- cak idealdir ki milletlerarası yeşil üniformaya lâyık olduğu — kıymeti verdirecektir. Ev İkram k misafirperverdir, Türk ik- <<T ramı sever.' Bunlar bize ata- larımızdan alma — meziyetlerdir. Her ev kadını biraz da bu meziyet- leri sayesinde — kendisini etrafına sevdirir ve evine sıcak, sevimli, çe- yaçtır. I_Şlunku kahve bin derde de- vadır. Hiçbir eğlencesi, hiçbir lüksü olmıyan aile reisinin, sabahtan ak şama kadar didiyen ev kadınının büyük tesellisi bir fincan kahve ıdı Hikmeti bilinmez ama insan şöyle köşesine çekilip kahve tüten finca- nım e alırsa birden bütün yor- gunluklarından kurtuhır. İhtimal ki, u kahvenin keyif verici bir madde oluşundan ziyade, daima bir nı tatmin vasıtası yerine geçtıgınden ötürüdür. Kahvenin insana verdiği eyif daha ziyane mânevidir ama hiçbir başka benzeri madde insana bu zevki verememektedir. Çünkü mucize onun kokusundadır. İşte bu- nun içindir ki son günlerde gazete- lerde çıkan bir yeni havadis hakiki bir hayal kırıklığına sebep olmuştur: yeni ithal listelerinde kahveye — yer verilmemiş olması havadisi... Vakıa memlekette kilosu 88 liradan satılan Bir fincan kahve Kırk yıl süren hatır kici bir hava vermeye çalışır. Bu- nun içindir ki Türkü yakından ta- nıyan, onun evine girip çıkan ya- bancılar ona içten bağlanırlar, Tür- ü imiyetini daima Över ve a- rarlar. Buna rağmen son zamanlar- da Türk ev kadınları ikramdan, şi- kâyetçidirler. Çünkü 'misafirlerine İkram edecek şey bulamamakta, ça- resizlik içinde kalmaktadırlar. Gü- nün her saatınde çay verilmez, çay rinde olursa külfetine de- ğer, yoksa makbule geçmez. Limo- nun yetmiş, seksen kuruşa yükseldi- ği şu günlerde ise ev kadınları bir hakiki ikram buhranı ile karşı kar- şıya kalmışlardır. Bin derde deva! ış yardım havadisleri çıktığı za- man bilhassa ev kadınları tatlı bir hayale kapılmışlardı.. Kahveye kavuşmak hayali. Kahve Türk mil- leti için lüks değil, âdete bir ihti- Kızılay kahvesi vardır ama, işte bu seksen sekizlik - kahvenin kokuşu başka bir kokudur ve bu koku n mütevazı ev kadınını, ne de kahve— den başka lüksü olmıyan vatandaşı dinlendirememektedir. Zaten kahveyi lokantalarda lüks larda bulmak daima mümkündü. Ev kadınına sorarsanız kahve evin numaralı ihtiyaç maddeleri arasın- dadır: Başınız tutar kahve içersi- niz geçer, asabınız oynar, kahve si- zi yatıştırır. Misafir baskınına uğ- rarsınız bir kuvvettir, eliniz altında kolaylıktır. Canınız sıkılır. kahve falına bakar oyalanırsınız. hve bizim âdetlerimize karışmıştır: "Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı var- dır" deriz. Bir fincan kahve bugün güzel bir hayal gibi gözümüzde tüt- mektedir. Ona ithal listelerinde yer ek, onu bir ihtiyaç maddesi o- larak kabul etmek lâzımdır. AKİS. 27 EYLÜL 1958