T | 7 A Mİlâçlar Bir Dokun A tıkara Tabip Odası Başkanı ve C. H. P. Adana milletvekili Dr. Suphi Baykam ile Sağlık Bakanı a- rasında geçen hafta başlıyan düello ve bu duellonun akisleri devam et- mektedi Saglık Bakanını bir hayli hırpa- layan münakaşa, Adana milletveki- linin doğu illerinde yaptığı gezi dö- nüşünde tertiplediği basın toplantı- sını müteakip başladı. Ankara Ta- bip Odasının genç Başkanı, müşa- hade ettiği kifayetsiz sağlık hizmet- lerinden, Sağlık personelinin maddi sefaletinden — şikâyet etmiş ve ilâç yokluğu ile yemden ilâca fahiş his- bette zam yapılmasını şiddetle ten- kid etmişti. Muhtemeldir ki, mev- cut güçlüklerin hakiki sorumlusu Bakanlık erkâm, istedikleri mette götürebildikleri aziz Bakan- ları istifaya davet edilmeseydi zamanki gibi davranacaklar, lara kulak asmıyacaklardı. Kabe taşlanmıştı. Telâş ve iki gün devam eden hummalı çalışmadan sonra "Erkân" Bakanlarına meşhur tekzibi hazırladılar. Tekzip, A. A., ve radyolarımız vasıtasıyla — yayın- landı. Gençlik Günahı N eşredilen cevapta bir takım ra- kam fantezilen'nden sonra. ha- kikatler tekzip olunmak isteniyordu. Fakat fıkırlere Ve gerçeklere tatmin edici bir cevap verilemeyince, Dr. Baykamın genç olduğu, bunun için soyledıklerıne 1nanılmaması icap et- tiği tezi savunuldu! Dr. Baylgamın ihtisasını yapmı: Tta Doğu Amme daresi Enstitüsünde Sağlık organi— zasyonu tahsil etmiş ve t da- ha milletvekili olmadan Eakanhgın istememesine rağmen iki defa Tabip Odası Başkanhgına seçılebılrmş ol- duğunu vekâlet erkânı da bilmek- teydi. Ama halkın zihninde bir te- reddüt meydana getirmek ümidini dâvanın üzerine eğilmeye tercih et- mişlerdi. Bu, çaresizliğin deliliydi. Haksız olmayı peşin kabul etmek demekti. Siyasi ahlâk onu gerekti- rirdi ki, tenkidleri kim yaparsa yap- sın, Bakanhk cevabında ciddiyet ve seviyesini muhafaza etsin. — Yapılan haklı tenkidlerdeki fikirler bu hafta- nın ortasında hâlâ cevap beklemek- tedir. Cemjyetin tepkisi mi efkar, gazeteciler, yazar U Ve karıkaturıstler genç Ankara Tabip Odası aşkanının — yanısıra Sağlık Bakanını ve Bakanlık erkâ- nı ktenkıd ettiler. lSıyası tîır poll<emıge bakanlık memurlarının et- mesi ise duelloya ayrı bır çeşni ver- d D P. . gazete oku- me ul hı cezalandırdı- ga bır deVırde doğrusu bu tolerans AKİS, 27 EYLÜL 1958 Dr. Suphi Baykam Akıl yaşta değil, baştadır takdıre şayandıı' Saglık Bakam sa- olmaya mecburdur. Vatan sat- hmda yıllardanben şiddetli "bir ilâç buhranı hüküm sürmektedir. Hayat h er gün biraz daha pahalılaşmakta e geçim zorlukları artmakta iken ılaca yüzde üçyüz zammetmek elbet- te müdafaa edilemez. Memur, işçi, emekli ve buna benzer D. P. iktida- rının fakir düşürdüğü — milyonlarca insan çaresiz kalmaya mahküm Bu gerçeğe Türkiyedeki çok iptidai sağlık hizmetleri seviyesi de katılır- sa, elbette en katı yüreklilerin dahi feı'yatları duymamazhktan gelmesi beklene Seçim Hastahanelerı I lâçlara yapılan yüksek nisbetteki zamlar ve sağlık hizmetlerindeki yeteı'sızlıgın yeni halkasını - Adana Devlet Hastahanesinin yürekler acı- sı durumu teşkil etmektedir. Dr. Baykamın yerinden fotoğrafla tesbit ettiği hâdise, Sağlık —alanında da gösterişi ön plânda tuttuğumuzu göstermeye kâfidir. 1957 milletveki- li seçimlerinden iki gün önce, Cum- hurbaşkanı ve Başbakanın da işti- rak ettikleri bir torende başkasmın arsasına çakılan dört çubul Türk milletine 1000 yataklı Adana Devlet Hastahanesinin temel atma töreni Oolarak ilân edilmiştir. O gün- dehberi ise herşey, olduğu gibi dur- maktadır. Henüz bu hastahanenin ne projesi ne de tahsisatı vardır. Kuma gömülü baş ıib mensupları ve sağlık hizmet- T lerinden şikâyetçi bütün vatan- daşlar ıstırapların nereden geldiğini artık anlamışlardır. Sağlık Bakanlı- ğı yüksek kademelerindeki ayrık ot- lan — temizlenmelidir; " Memleketin sağlık dâvasına vâkıf — otoriteler İş başına gelmedikçe, partızanlıgı bır kenara bırakmadıkça herşeğ gibi kalacaktır. Sağlık akanlıgı makamına kim gelirse gelsin, haki- katlere karşı başını kuma gömen, gerçeklere sırtını çeviren İnsanlarla çalışır ve memleketin hakikaten pek elim olan sağlık dâvasını kendisine olduğu gıbı anlatmak cesaretini göstermeyen insanlarla — işbirliği e- derse netice değişmeyecektir. Hastahaneler Ak ile kara 0 yataklı cerrahi koğuşunun bir 2 köşesinde yatan ameliyatlı hasta, elinde — sıkı sıkıya tuttuğu zilin düğmesine basmaktan — yorulmuştu. Yarım saattir çalıyordu ama ne ge- len vardı ne giden. Gecenin saat iki- siydi. Gunduz olsaydı, henüz ame- liyat olmamış bir hastadan kendisi- ne bir "ördek" getirmesini rica ede- bilirdi. Ama şimdi koğuştaki herkes uyuyordu. Tek Ümit gece nobet(İ:(— SİN ,- Hasta ısrarla zile basmı ta devam etti. atlı gece nöbetçisi ko- ğuşa girdiği zaman iş işten geçmiş- ti. Nöbetçi zehir gibi bir ses ve yon- tulmamış bır Türkçe ile hastaya ne iştediğini sordu. Biçare hasta artık değil, yatak çarşafının değiş- tirilmesini istiyordu. Cevap, tatlı uykusundan kaldırılmasına ıçerl miş gececiyi büsbütün çileden çıkar- di. Acelesi neydi T Bır az daha dişini sıksa patlar mıydı? Hem gecenin bu saatinde yatak çarşafı için' hemşıre— yi uyandıramazdı. ahatini anla- yamıyan hasta ıslak çarşafları için- de büzülürken, homurdana homurda- na koğuştan çıktı. Ertesi sabah, hastadaki ani ateş yükselmesinin sebebini — araştırırken hikayeyi öğrenen — servis hekiminin içi. sızladı. Bu, denizi geçip derede boğulmaktan başka şey egıldı A— meliyat, tekniğin e kullanılarak yapılmıştı Hastamn bir hafta sonra güle oynaya servisi terkedeceği muhakkaktı. Fakat şim- di bir gece nöbetçisinin cahılane ha- tası bütün emekleri boşâ çıkarıyor, lâastanın hayatını tehlikeye sokuyor- u. Bu, yardımcı tıbbi personel yet- mezliğinin hastahanelerimizde sebep olduğu acıklı sahnelerden sadece bır tanesidir. Hastabakicı — alınmasında gözetilen şartlar degışmedıkçe de bunların önüne mümkün gildir*. Aslı aranırsa hastabakıcı ol— mak hiî bir şarta bağlı değildir. Kanaatkar her vatandaş kalkınan Türkiyenin her hastahanesine hasta- bakıcı olarak girebilir. Bunun için hatta okuma yazma bilmesine dâhi lüzum yoktur. İstanbul hastahanele- rinin hastabakıcı ihtiyacının en bü- ük bilhassa Taşköprü ve Tosyanın topraksız köylüsü temin 25