Menon'un Amerikayı — mantığ aklı selime davet için döktüğü diller de para etmemiştir. Yalnız, unutma- mak gerekir ki, Gündem Komıtesının bir "tavsiye" den tir 1 urulun Çin meselesini göruşmeye kendılıgınden karar vermesi her za- man için mümkündür. Batı dünyasında uyanan itiraz seslerinin çoğalışı karşısında, — Dul- les'ıin daha ne kadar dayanacağım merak edenler, şimdi gözlerini İn- giltereye çevırmışlerdır Gerçekten, İngiliz halk efkârı, Komünist Çinin Birleşmiş Milletlere' kabul edilmesi hususunda Londra Hükümetinin kâ- fi derecede enerjık davranmadığı ve Amerika üzerinde bütün ikna im- kânlarının kullanılmadığı kanaatin- dedir. Açık konuşmaktan hoşlanan Muhalefet lideri Gaitskeli, geçen hafta sonunda verdiği Ur beyanat- ta, lamasına müsaade edilmemesi lazım geldiği" ni söylemekten çekinme- miştir. Uzak Doğu Berlin Hâtıraları V arşovada eski saraylardan biri- nin muhteşem kapısı önünde nö- bet bekleyen gazeteciler, birkaç gün- dür önlerinden gelip geçen iki poli- tikacıdan bir tek kelime olsun kopa- ramamışlardı Bu iki politikacı Ame- rikan e Komünist Çinin Polonya- daki buyuk elçılerıydı ve her gün, Öörtülü perdelerin arkasına Uzakdoğu buhranına bir çare makla meşguldürler. Fakat, meler o derece büyük bir gizlilikle cereyan etmektedir ki, bu hafta ba- şında bile, aradaki anlaşmanın veya anlaşmazlığın derecesini tahmin et- me düştüğü ' çık- sahıl adaları için belki bir "Birleşmiş illetler bahsedilebileceğine vermektedirler. Komünist Çinin hemen yakınındaki topraklar- da Çan - Kay - Şek kuvvetlerinin bulunmasındaki saçmalığı — -Dulles hariç- herkes takdir etmektedir. Ti ne herkes kabul etmektedir ki, münist Çın baskısı karşısında enin de sonundu bu küçücük toprak par- çalarındaki mânâsız işgali s dirmek lâzım gelecektır Fakat, şu da var ki, Eisenhower ve Dulles bu adaları müdafaa etmek azminde ol- duklarını da bir defa söylemiş du- rumdadırlar. Şimdi, işin içinden çık- manın ve prestij kaybetmeden bir hâl çaresine varmanın tek yolu, ba- zılarına göre, araya Birleşmiş Mil- letlerı sokmaktır Muvakkat bir za- olsa, Matsu ve Kem Bir— leşmiş Milletler vesayeti, hem Ko- münist Çinin silâhlı — milliyetçilerle komşuluk etmekten duyduğu huzur- suzluğu giderecek, hem de Dulles'ın yiğitliğine toz kondurulmasını önle- AKİS, 27 EYLÜL 1958 yecektir. Tabıı böyle bir tâvize kar- şilik, Komünist Çinin Formozanın mevcudıyetıne göz yumacağına dair vir vaa: koparmakda hayal edil- mektedir. Varşova — konuşmalarının cunu sabırsızlıkla bekleyenler boyle tahminlerde bulunadursunlar, Uzak- doğudaki ada kavgası bu hafta ba- şında en kızgın safhasına girmiştir. Geçen hafta içinde biraz hafifleyen Komünist ateşi tekrar şiddetlenmiş- tir. Formozadan yollanan naklıye ge- mileri, Kemoyun üç mil açığına ka- dar Amerikan deniz — kuvvetlerinin himayesi —altında — gitmekte, fakat ikmal malzemesini çıkarmak Üü kumsallara yaklaştıkları anda detlı topçu ateşı karşısında geri çekil- nda ırlar. Bir iki havadan yapılan uçakla münferit Çan - Kay - Şek Dost değil dert! naklıye gayretlerı 1se ihtiyacı karşı- lam T h'te, Çan - Kay - Şekın deb— debeli saltanat günlerinden kalmış, kasketlerı yaldızlı gogusle— ri madalya rnaz general şeytanca planlar hazırlamakla meş- guldür. Bunlar Amerika ile Komü- nist Çini boğaz boğaza getirmenin yollarım araştırmaktadır. Bütün is- tikballeri, anavatana dönüş hakkın- daki bütün ümitleri buna bağlıdır Böyle bir kapışmadan kopacak cur- cuna belki bütün dunyanın başım yi- yebilir, mılyonla asu ihsanı ölüme sürükliyı blir. Fakat onların böyle duşuncelerle kaybedecek kileri — yoktur, bunlar için mü- him olan eski şahane — hayatlarına dönebilmektir. Geçen hafta sonunda bu kurnazca düşüncelerin doğurduğu plân şuydu: Madem ki, Komünist DÜNYADA OLUP BİTENLER ateşi denizden ikmali imkânsız hâle geçirmiştir.. O hâlde Amerikan uçak- larının himayesinde, hattâ Amerikan uçakları vasıtasıyla bir hava köprü- sü kurulmalıdır. Adaların iaşesini Batının dayanma gücünü ispat için sarfedılmış bir kaç milyon — doların sözü mü olur? Tabii, Amerıkan isabet olu bunların karşı sahıllerden sorulmalıd ! Şimdi, Dulles, kendisine ulaştırı- lan bu plânı tetkik etmekle meşgul- dür. Teklif edilenler onun da hoşuna gitmekte, ' bizzat — şampiyonluğunu yaptığı "harbin eşiğine — kadar iler- lemek" siyasetine de pek uygun düş- mektedir. Fakat, şu sıralarda Dul- les'i en çok düşündüren şey, Orta- Doğu politikası bakımından Ameri- kanın hissettiği yalnızlıktır. Bu ba- kımdan, Washington'daki inatçı ba- kan, Berlın ablukası sırasında olup bitenleri çocuk oyuncağı saymakta- dır: öyle ya, o zaman Doğu Alman- yadaki Sovyet bataryaları baraj Si- toplanmışlardı. — Mamafih u ıbı korkulardan yılacak ir, o da dairesine kapa nıp, direceğini tasarlamaya koyulmuştur. . Fransa Geliyor selvi boylum... u haftanın sonunda, 28 Eylül 1958 Pazar günü, Fransız halkı sandık başında olacaktır. Fakat bu defaki sandıklar seçim sandıkları de- ğil, referandum — sandıklarıdır. ve Fransız seçmeni, seçim zamanların- da olduğu gibi, sayıları yirmiye yak- laşan partilerin uzun aday lıstelerı de değildir. Şimdi kendisinden iste- nen şey basittir: ya "evet yahut' "hayır" diyecektir. Seçmen, 13 Mayıs hâdiselerinden sonra kurulan — özel bir komisyonun hazırladığı yem a- nayasa tasarısını beğeniyorsa, önün- deki beyaz puslayı zarfa — koyacak, beğenmiyorsa mor pusla kullanacak- tır. Bu hafta sonunda yapılan tah- minler,© — 60 veya 2 70 bir çoğun- lukla, yeni anayasanın kabul edilece- ği merkezindedir. Mamafih, bu çoğun luk, Fransız halkının anayasa tasa- rısını yüzde yüz tasvip ettiği ve De Gaulle'ü hiç itirazsız 'beğendiği şek- linde tefsir edilmemelidir. Yıllardır süren parlamento çekişmelerinden, istikrarsız kümetlerden, beceriksiz polıtıkacılardan bıkmış ola halkının bugünkü davra nışında, de- nize düşenleri yılana bile sarılmaga sevkeden ruh haletini aramak gere- kir. Bundan başka De Gaulle'ü âde- ta zorla iş başına getiren, Cezayir- deki müfritlerin, albayların ve gene- rallerin silâh tetikte bekledikleri ü- nutulmamalıdır... 23