AKİS'in Yazı Müsabakası "Milletlerin İktisadi Kalkınması Niçin Hürriyet içinde Olmalıdır?” ugün çağdaş ve ileri hukuk devleti anlayışında siyasi reji- min hüviyeti ve onun iktisadi fel- sefesi tam bir aydınlık içinde ol- ması gerekiyor. Fertlerin devletle olan münasebetlerinde bu aydınlık mühim rol oynamaktadır. Demok- ratik müesseseler ve bu müessese- lerin, yasama şartları rejimin hu kukt hüviyeti ile yakından ilgilidir. Zira tatbikatta her hukuk devleti düzeninin demokratik yaşama im- kanlarını kapsamadığına şahit ol- maktayız. Her ne kadar Demirper- de arkası rejimleri demokratik ya- şayışın hukuki gereklerine uyduk-' laruıı iddia ediyorlarsa da, hakikat u rejimlerin hukuk devleti duzenı ile hiç bir ılgılerı yoktur. Bundan dolayı siyasi rejimlerin, gerçek manası ile çağdaş hukukun fertlere tanıdığı temel haklan te- minat altında bulundurup — bulun- durmadığı' araştırılır ve elbette ki giderek bu noktada kanuni ıradeyı millf iradenin üstüne çıkaran im- kânların demokratik düzenin temel şartları üzerinde etkisi olduğu tes- bit edilir. Hele bu imkânları elle- rinde bulunduranların zihniyetinin demokratik düzen üzerinde — daha müessir olduğu gorulur Hattâ bu yolda ferdin her türlü hürriyetle- rini devlet otoritesi ile telife çalı- şan ve bu uğurda bütün imkânla- rı zorlayan icraların tutumunu en- dişe ile karşılamak zaruridir. Oysa ki hürriyeti böylesine bir otorite i- le telife imkân yoktur. Şayet bu imkân v ' Laboulaye in dedi- ği gibi o ülkelerde Hurrıyet en hakir bir köylünün, en âdi bir ame- lenin bile malı değilse bir imtiyaz demektir. Hürriyet yalnız bir hâl ve keyfiyet degıldır, bır haktır. İn- n lütfu veya keyfi sayesınde hur olursa hür de- ğil demektir." Herşeyden önce hayatın realite- si üzerinde mutabakat lâzımdır. O bir hürriyet midir, yoksa — esaret midir? Realite odur ki hayat hür- riyettir, şuurdur ve hamleyi gerek- tirir. Fertlerin ve toplumların her turlu faaliyeti hürriyeti tazammun ettirir. Aksi hâlde hürriyetin — bu- ği yerdeki faaliyetler ya- pıcı, yaratıcı değildir ve olamaz. Bundan dolayı fikre hürriyet verir- ler, onun ıçın hür teşebbüsten söz ederler ve yine onun içindir ki ik- AKİS , 27 EYLÜL 1958 XIL- tisadi kalkınmanın mebdei — hürri- yettir derler. Bu noktada Prof. Al- ferde Kastler'in "Hürriyete yapıla- cak bir tecavüz memleketin kültü- rel ve ekonomik kısırlaşmasına yol açar" demiş olması bir realitenin ifadesidir, Çünkü hürriyetin bulun- madığı yerde tekâmül, yaratıcılık, hamle ve madde üzerinde fütuhat yoktur. Daha açık ve geniş anla- mıyla, iktisadi faaliyet, ferdin hür- riyet Ve şuurla maddeyi — kendinin ve toplumun daha iyi ve daha gü- zel yarınları için imkân hâline ge- tirme kapasitesi olduğu unutulma- malıdır. Bu takdirdedir ki madde ferdin refahını ve nisbi de olsa sa- adetim sağlayan vasıta durumuna düşürülür ve giderek kişiyi — köle etme durumu ortadan kaldırılır. İş- te çağımızın kör düğümlerinden de biri bu değil midir? Bir lâhza dü- şünelim; ortada hürriyet yok mu- dur, o hâlde karanlık vardır. Artık bu karanlık içinde hür teşebbüsten söz edilemez. İcraların faaliyeti murakebesiz ve toplumun tetkikin- den uzaktır. Bu —yerlerde artık fertler otomatiiğa mahküm — edil- miştir. Oysa ki ferdin otomatlaş- tırıldığı yerde kalkınma bir ıstırap, yaşamak bir işkence, varolmak ise manasızdır, İşte bundan dola- yıdır ki ileri milletlerde umumi ef- kârın hür müesseselerle olan mü- nasebeti son derece bir vahdet ve önem kazanmıştır. Umumî efkârın hassasiyeti ve reaksiyonu — daima ve hep hurrıyetsızlıge karşıdır. Çünkü insan hürriyet sayesinde bir şeydir, bununla bır şey yapar ve fakat — hürriyetsiz hiç bir şey değildir. Bundan dolayı demokratik düzenlerde hür müesseseler vardır ve tam bir serbesti içinde sosyal ve siyasal hizmetlerini ifaya çalı- şırlar. Bu müesseselerin bulunduğu yerde iktisadi kalkınmalar mura- kabeden uzak kalamazlar. Daima murakabe altındadırlar. Toplum ta- rafından denetlenen iktisadi faali- yetlerin verim derecesi bu yönden yüksek olur. Kalkınmanın — husule getireceği' yaşama — standardı ise ferdin toplumsal ve sosyal müna- sebetlerinde tam bir ahenk yara- tır. İşte bu hürriyetin realitesidir.. Hürriyetsizliğin — realitesi ve buna istinad ettirilen kalkınma anlayış ve zihniyeti insan yaradılışına ay- "kırıdır. İcraların insan yaradılışına Selâmi KARAÇAM aykırı faalıyetlerınde şuur ve ruh m tesadüfler var- dır Hattâ zorlamalar vardır. Bu hâlde artık kalkınmanın — hürriye- tinden felsefesinden ve şuurundan söz edilebilinir mi? Ortada görünen bir takım âbideleşen ruhsuz şekıl- ler vardır ve bunlar aşerı vİc- danca tasvip edılmedıgı için de es- tetiği yoktur. Bunun için ileri mil- letlerde hayat yaratıcıdır da, ülkelerde değildir. Hayatın yaratı- cı olduğu ülkelerde icranın bütün faaliyeti, iktisadi, siyasi, — içtimai, ama bütün faaliyeti hurrıyetın ay- dınlığı içindedir. İşte ancak bu h riyet aydınlıgındadır kı. ıktısadı potansiyel gelişme imkânını bulur. Aksi hâlde hurrıyetsızlıgın bir ta- kım siyasi, iktisa yal çö- küntüler meydana getırmesı mu- kadderdir. icra düşününüz ki iktisadi faaliyetin şartlarını kendi tâyin ve tesbit etsin, orada hürriyet yoktur Önce refah ve saadet sonra' hürri- yet. Bu hurrıyetsızlıgın felsefesi- dir. Halbuki önce hürriyet sonra refah ve saadet. Bu bir gerçektir ve fertlerin haklarındandır, — öbür yanda ferdin servet yaratmada ve ekonomik kalkınmayı tahakkuk et- tirmedeki rolü yine hürriyetin ken- disi ile kabul izahtır. Çünkü insan faaliyetlerinin — daimi bir gelişme ve değişmeye — müncer olabilmesi bizzat hürriyeti gereklı kılmakta- dır. Hiç şüphesiz geri kalmış bir memleketin en kısa zamanda gö- rülmemiş kalkınmalara sahip ola- bilmesi İktisadi bir kudrettir. Fa- kat "İktisadi kudret kimin ne yap- tığım ve aldığını ve hangi nisbet- lerde sldığını karalaştırabilmek baliyetidir". Mühim olan nokta bu- dur. Bu modern idarelerin varmak istedikleri en mühim noktadır. Bu da ancak hür fertlerin serbest te- ve kabiliyetlerine imkân vermekle olur; Yoksa onları devlet otoritesinin aman vermiyen baskı- sı altında perişan ve durumdan şi- kâyetçi etmek değildir. Ne kadar aksi iddia edilsin ve ne tedbirler alınırsa alınsın, ferdin hür cephesi hürriyetsizliğe giden rejimleri daima temellerinden sars- mıştır. Esasen realıtenın başka türlü cereyanına, — yüzyıllardanberi süregelen hürriyet mücadelesi im kân bırakmamıştır.